Translation of "Barış" in Italian

0.006 sec.

Examples of using "Barış" in a sentence and their italian translations:

Sevgi ve Barış.

Amore e pace.

Barış çok önemlidir.

La pace è di grande importanza.

Başkan barış ister.

Il Presidente desidera la pace.

Dünyada barış istiyoruz.

- Vogliamo la pace nel mondo.
- Noi vogliamo la pace nel mondo.

Barış hakkında konuştu.

- Ha parlato di pace.
- Lui ha parlato di pace.
- Parlò di pace.
- Lui parlò di pace.

Onlar barış istiyor.

- Vogliono la pace.
- Loro vogliono la pace.

Barış ve aşk.

Pace e amore...

Barış seninle olsun.

Che la pace sia con voi!

Barış içinde çalışayım.

- Lasciami lavorare in pace.
- Lasciatemi lavorare in pace.
- Mi lasci lavorare in pace.

Ulus barış halindeydi.

La nazione era in pace.

Biz barış yararına çalışıyoruz.

- Stiamo lavorando nell'interesse della pace.
- Noi stiamo lavorando nell'interesse della pace.

Japonya komşularıyla barış içindedir.

Il Giappone è in pace con i suoi vicini.

Güvercin bir barış sembolüdür.

Una colomba è un simbolo di pace.

Bütün ulus barış istiyor.

L'intera nazione vuole la pace.

O bir barış yanlısı.

- È pacifista.
- Lui è pacifista.
- È un pacifista.
- Lui è un pacifista.

Barış savaştan daha iyidir.

- La pace è meglio della guerra.
- La pace è migliore della guerra.

Onlar barış içinde yaşadı.

Vivevano in pace.

Siyasette barış var mı?

C'è la pace nella politica?

Ben bir barış severim.

- Sono un pacifista.
- Io sono un pacifista.
- Sono una pacifista.
- Io sono una pacifista.

Herkes kalıcı barış istiyor.

Tutti vogliono la pace permanente.

Sadece barış dünyayı kurtarabilir.

Solo la pace può salvare il mondo.

Adalet olmadan barış olmayacak.

Senza giustizia non ci sarà pace.

- Barış istiyorsan savaşa hazır ol.
- Barış istiyorsanız savaşa hazır olun.

- Se vuoi la pace, prepara la guerra.
- Per chi desideri la pace, che prepari la guerra.

Ve barış için birlikte çalışarak

e del lavoro comune per la pace,

Savaşta terör… barış içinde süsleme…

Terrore in guerra ... ornamento in pace ...

O, barış getirmek için çalıştı.

- Ha cercato di portare la pace.
- Ha provato a portare la pace.
- Cercò di portare la pace.
- Provò a portare la pace.

Güvercin ünlü bir barış sembolüdür.

La colomba è un famoso simbolo di pace.

Barış bizim için zamanında gelecektir.

La pace arriverà a noi in orario.

Yaşlı general "barış feshedilebilir" dedi.

"La pace è evitabile", disse il vecchio generale.

Barış görüşmeleri bu hafta başlayacak.

I negoziati di pace inizieranno questa settimana.

Barış istiyorsan, savaş için hazırlan.

Se vuoi la pace, prepara la guerra.

Biz barış için dua ediyoruz.

- Preghiamo per la pace.
- Noi preghiamo per la pace.

Sana barış ve mutluluk diliyorum.

- Ti auguro pace e felicità.
- Vi auguro pace e felicità.
- Le auguro pace e felicità.

Onlar barış yapmak için geldi.

Vennero a chiedere la pace.

Onlar barış istemek için geldi.

Vennero a chiedere la pace.

Ve böylece isyancılarla barış görüşmelerini başlattım.

Così, con i ribelli ho iniziato dei trattati di pace.

Barış aktivisti olan teröriste bir bakın.

Prendete il terrorista che ora è un attivista per la pace.

Sürdürülebilir bir barış gerçekten var mı?

C'è davvero una pace sostenibile?

"Savaş ve Barış"ın özetini okudu.

Ha letto il riassunto di "Guerra e Pace".

Ben barışı seviyorum. Barış harika mı?

Io amo la pace. La pace non è meravigliosa?

Barış mı yoksa savaş mı getirirsin?

Portate qui la pace o le armi?

Savaş yapmak, barış yapmaktan daha kolaydır.

È più facile fare la guerra che fare la pace.

- Güvercin barış anlamına gelir.
- Güvercin barışı simgeler.

La colomba rappresenta la pace.

- Güvercin, barışın sembolüdür.
- Güvercin bir barış sembolüdür.

La colomba è un simbolo di pace.

Üç yıllık savaşın ardından barış geri döndü.

- La pace è ritornata dopo tre anni di guerra.
- È ritornata la pace dopo tre anni di guerra.
- La pace si ristabilì dopo tre anni di guerra.

- Biz barış içinde yaşarız.
- Huzur içinde yaşıyoruz.

- Viviamo in pace.
- Noi viviamo in pace.

Ve Nobel Barış ödülünü alan ilk Afrikalı kadın

la prima donna africana ad aver vinto il Premio Nobel per la pace

Ve bilgi ve barış için yeni umutlar var.

E ci sono nuove speranze di conoscenza e pace.

Ama Alexander barış anlaşması yapmayı reddedince Fransız ordusu

E quando Alessandro rifiutò di negoziare, l'esercito Francese fu costretto ad una lunga ritirata

Napolyon, Rus İmparatorun barış için masaya oturacağından emindi

Napoleone restò ad aspettare, sperando che Alessandro si sarebbe deciso a negoziare.

1979'da Rahibe Teresa Nobel Barış Ödülü'nü kazandı.

- Nel 1979 Madre Teresa ha vinto il Nobel per la Pace.
- Nel 1979 Madre Teresa vinse il Nobel per la Pace.
- Nel millenovecentosettantanove Madre Teresa ha vinto il Nobel per la Pace.
- Nel millenovecentosettantanove Madre Teresa vinse il Nobel per la Pace.

Onlar, her şeyden önce, barış içinde yaşamak istiyor.

Vogliono soprattutto vivere in pace.

İki ülke savaş sona erdiğinde bir barış antlaşması imzalarlar.

Quando due paesi concludono una guerra, firmano un trattato di pace.

Barış sağlamak ve savaşları durdurmak için yapabilceğimiz şeylerden biri de

E una delle cose che possiamo fare per fermare le guerre e avere la pace

General emekli olduktan sonra hayatının geri kalanını barış içinde yaşadı.

- Il generale ha vissuto il resto della sua vita pacificamente dopo il suo pensionamento.
- Il generale visse il resto della sua vita pacificamente dopo il suo pensionamento.

- İki ülke barış antlaşmasını görüşüyor.
- Personelde iyi bir arabulucumuz var.

- Abbiamo un bravo negoziatore nello staff.
- Noi abbiamo un bravo negoziatore nello staff.