Translation of "çıkmaz" in Italian

0.003 sec.

Examples of using "çıkmaz" in a sentence and their italian translations:

Bu yol çıkmaz.

Questo è un vicolo cieco.

O, tatile çıkmaz.

- Non va in vacanza.
- Lui non va in vacanza.

Tom çok çıkmaz.

Tom non esce molto.

Bu leke çıkmaz.

Questa macchia non andrà via.

Bu bir çıkmaz sokak.

È un vicolo cieco.

Bu çıkmaz bir sokak.

Questo è un vicolo cieco.

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.

- Non c'è fumo senza fuoco.
- Dove c'è del fumo c'è del fuoco.

Tom çok açık havaya çıkmaz.

Tom non va molto all'aperto.

Tom geceleri asla dışarı çıkmaz.

- Tom non esce mai la sera.
- Tom non esce mai la notte.

Tom çok sık tatile çıkmaz.

Tom non va molto spesso in vacanza.

Odadan çıkar çıkmaz ağlamaya başladı.

- Cominciò a piangere non appena lasciò la stanza.
- Ha cominciato a piangere non appena ha lasciato la stanza.

Bir tabelanın yanından geçtim: “Çıkmaz Sokak.”

Oltrepassai un segnale che diceva "strada senza uscita".

Karanlıktan sonra o asla dışarı çıkmaz.

- Non esce mai quando c'è buio.
- Lui non esce mai quando c'è buio.

Evden çıkar çıkmaz yağmur yağmaya başladı.

- Appena sono uscito di casa ha iniziato a piovere.
- Appena sono uscita di casa ha iniziato a piovere.
- Appena uscii di casa iniziò a piovere.

Seni engelleyen şeyin geçmiş olduğu anlamı çıkmaz.

non significa che è il vostro passato a trattenervi.

O, evden çıkar çıkmaz yağmur yağmaya başladı.

Non appena è uscito di casa ha cominciato a piovere.

Sami yanına Kuran almadan asla yolculuğa çıkmaz.

Sami non viaggia mai senza una copia del Corano.

Ellerinizi sadece su ile yıkarsanız… hiçbir şey çıkmaz.

Se vi sciacquate le mani sono con l'acqua, non va via niente

Tom her sabah duştan çıkar çıkmaz tıraş olur.

Tom si rade ogni mattina appena esce dalla doccia.

- Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
- Armut dalının dibine düşer.

La mela non cade lontana dall'albero.

- Tilki derisini kaybeder ama hilekarlığını değil.
- Can çıkar, huy çıkmaz.

Il lupo perde il pelo, ma non il vizio.

- Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
- Ateş olan yerden duman çıkar.

- Non c'è fumo senza arrosto.
- Dove c'è del fumo c'è del fuoco.

Ne kadar su olduğunu bilmenin imkânı yok, derin bir çıkmaz da olabilir.

Non possiamo sapere quanta acqua ci sia, potrebbe anche essere un vicolo cieco.

- Eski alışkanlıklar zor biter.
- Can çıkar huy çıkmaz.
- Eski alışkanlıkları terk etmek kolay değil.

Le vecchie abitudini sono dure a morire.

Üç doktor odadan çıkar çıkmaz Peri, Pinokyo'nun yatağına doğru gitti ve alnına dokununca onun ateşler içinde yandığını gördü.

Appena i tre medici avevano lasciato la stanza, la Fata andò al letto di Pinocchio e, toccandolo sulla fronte, notò che stava bruciando di febbre.