Translation of "Sık" in English

Sık sık kullanılıyor.

sterilize working surfaces.

Sık sık okurum.

I often read.

Sık sık hıçkırırım.

I often hiccup.

Sık sık yanılıyorum.

I'm often wrong.

Sık sık Boston'dayım.

I'm in Boston a lot.

- Sık sık seni düşünüyorum.
- Seni sık sık düşünüyorum.

- I think about you often.
- I often think about you.
- I think of you often.

- Sık sık hata yaparım.
- Ben sık sık hatalar yaparım.

I often make mistakes.

- Biz sık sık okuldan kaçarız.
- Sık sık okulu ekeriz.

- We often skip school.
- We often play hookey from school.

- O, sık sık âşık olur.
- Sık sık âşık olur.

He often falls in love.

- Ben sık sık kayak yaparım.
- Sık sık kayak yaparım.

I often ski.

- Sami sık sık şikayet etti.
- Sami sık sık yakınıyordu.

Sami complained often.

Sık sık ve arkadaşçaydı.

been frequent and friendly.

Ben sık sık efkarlanırım.

I often get the blues.

Onunla sık sık mektuplaşırım.

I frequently correspond with her.

O sık sık hastalanır.

He often gets sick.

İsmini sık sık anardı.

Her name was often on his lips.

Sık sık tepeye giderdi.

He would often go to the hill.

Ben sık sık yanılırım.

- I am often mistaken.
- I'm often mistaken.

Sık sık burada bulundum.

I have often been here.

Sık sık orada bulundum.

I have often been there.

Kışın sık sık üşütürüm.

I often catch colds in the winter.

Sık sık kabus görürüm.

I often have nightmares.

Ben sık sık oradaydım.

I was often there.

Sık sık ağlar mısın?

Do you cry often?

Sık sık sinemaya giderim.

I often go to the cinema.

Sık sık müzikle çalışırım.

I often study with music.

Sık sık beklemek zorundayız.

We have to wait often.

Sık sık gider misiniz?

Do you go often?

Sık sık voleybol oynarım.

I often play volleyball.

Sık sık Londra'ya giderim.

I often go to London.

Sık sık şifrelerinizi değiştirin.

You often change your passwords.

Sık sık seni düşünüyorum.

- I think about you often.
- I often think about you.
- I think of you often.

Tom sık sık yalvarmaz.

Tom doesn't often beg.

Sık sık kahvaltıyı atlarım.

I often skip breakfast.

Sık sık sıkıntıda oluyorum.

I am often in difficulties.

Sık sık seyahat ederim.

- I travel often.
- I often travel.

Hava sık sık değişir.

Weather changes often.

Kızım sık sık hastadır.

My daughter is often sick.

Sık sık pizza yerdim.

I often used to eat pizza.

Sık sık Boston'a giderim.

I often go to Boston.

Sık sık uçar mısın?

Do you fly frequently?

Sık sık evimi özlüyorum.

I often feel homesick.

Sık sık okuldan kaçtım.

I often played truant.

Bu sık sık olmaz.

- That doesn't happen a lot.
- This doesn't happen often.

Sık sık Tokyo'da bulundum.

We have often been to Tokyo.

Şifreni sık sık değiştirmelisin.

You should change your password frequently.

Biz sık sık konuşuruz.

We talk frequently.

Bu sık sık olur.

It happens frequently.

Tom sık sık hatalı.

Tom is frequently wrong.

Tom sık sık hatalıdır.

Tom is often wrong.

Christine sık sık yürümez.

Christine doesn't frequently walk.

Buraya sık sık gelirim.

I come here often.

Sık sık belgesel izlerim.

I often watch documentaries.

Sık sık soru sormam.

I don't often ask questions.

Tom'u sık sık görürüm.

I see Tom frequently.

Oraya sık sık gitmem.

I don't often go there.

Onlarla sık sık konuşurum.

I frequently talk to them.

Onunla sık sık konuşurum.

I frequently talk to him.

Onları sık sık görmem.

- I don't see them often.
- I don't see them much.

Onu sık sık görmem.

- I don't see him often.
- I don't see him much.

Onları sık sık görürüm.

I see them frequently.

Onu sık sık görürüm.

- I often see him.
- I see him often.
- I see him frequently.

Ben sık sık buradayım.

I'm often here.

Ben sık sık giderim.

I go often.

Tom sık sık gülümsemez.

Tom doesn't smile often.

Nişanlısıyla sık sık konuşur.

She often speaks with her fiancé.

Sık sık grip oluyorum.

I often catch cold.

Biz sık sık kaybolmayız.

We don't lose often.

Tom sık sık gülümser.

Tom often smiles.

Tom sık sık evdedir.

Tom is often home.

Sık sık yüzer misin?

Do you swim often?

Sık sık plaja gidiyorum.

I often go to the beach.

Sen sık sık şaşkınsın.

You're often confused.

Sık sık hata yaparım.

I often make mistakes.

Sık sık Tom'la tartışırım.

I often have arguments with Tom.

Sık sık bunu yapıyorum.

I often do this.

Çalışırken sık sık mırıldanırım.

I often hum while I work.

Onu sık sık yapmam.

I don't do that very often.

Sık sık şapka takmam.

I don't often wear a hat.

Buraya sık sık gelmem.

- I don't come here a lot.
- I don't often come here.