Translation of "Sık" in Arabic

0.006 sec.

Examples of using "Sık" in a sentence and their arabic translations:

Sık sık kullanılıyor.

وتعقيم أسطح العمل.

Sık sık uyum sağlamakta zorlanırdım.

كنت دائماً أصارع من أجل التأقلم.

Dolandırıcılar tarafından sık sık kandırılırlardı.

وفي كثير من الأحيان ينصب عليهم السماسرة.

Bill sık sık parka gider.

عادة ما يذهب بيل إلى الحديقة.

O sık sık sözünü unutacak.

غالبا ما ينسى وعوده.

Sık sık babasının arabasını sürer.

عادةً ما يقود سيارة أبيه.

Onunla sık sık tenis oynardım.

كثيراً ما ألعب معه التنس.

Ben sık sık onu görürüm.

عادة ما أراه.

Tom'u sık sık görür müsün?

هل ترى توم كثيرا؟

Köpeğim sık sık çimene uzanır.

عادة ما يستلقي كلبي على العشب.

Onu sık sık görüyor musun?

هل تراه دائمًا؟

Tom sık sık Boston'a gider.

يذهب توم إلى بوسطن كثيرًا.

Sık sık 'Son Viking' olarak adlandırılır.

غالبًا ما يطلق عليه "آخر فايكنغ".

Sık sık yuvasının olduğu yere gidiyorum.

‫غالبًا ما أذهب إلى مكان وكرها الرئيسي.‬

Ablam sık sık sütlü çay içer.

- عادةً ما تشرب أختي الكبيرة الشاي مع الحليب.
- كثيراً ما تشرب أختي الكبرى الشاي بالحليب.

Böyle bir şey sık sık olur.

يحدث ذلك كثيراً.

Erkek kardeşim sık sık okuldan kaçar.

غالبا ما يغيب أخي عن المدرسة.

Ben sık sık soğuk algınlığına yakalanırım.

كثيراً ما أصاب بالزكام.

O sık sık Shakespeare'den alıntı yapar.

عادة ما يذكر مقولات لشيكسبير.

O, sık sık kötü tavsiyeleri dinledi.

كان كثيرا ما يتّبع النصائح الخاطئة.

Sami partilere sık sık davet edilmiyor.

لا يُدعى سامي كثيرا للحفلات.

Sami sık sık annesiyle kavga etti.

كان سامي يتشاجر كثيرا مع أمّه.

Sami ve Leyla sık sık tartıştılar.

كانا سامي و ليلى يتخاصمان كثيرا.

Ona sık sık "İç ses Janie" derdim

كنت أضطر كثيرًا لتذكيرها "تكلمي بصوت ينتاسب مع كونك في مكان مغلق، جين"

Peter ve ben sık sık sinemaya giderdik.

نذهب أنا وبيتر كثيرًا إلى السينما.

- Doraemon sık sık gülümser.
- Doraemon çoğunlukla gülümser.

عادة ما يبتسم دُرايمُن.

O sık sık yatakta yatar ve okur.

عادة ما يستلقي على السرير للقراءة.

Bu bölgede sık sık Japon turistlere rastlıyoruz.

دائماً ما اصادف سياح يابانيين في هذه المنطقة .

Tom, Mary'nin sık sık geç kaldığını söylüyor.

توم يقول بأن ماري غالباً ما تأتي متأخرة.

Ben sık sık onunla balık tutmaya gittim.

- عادة ما كنا نذهب معا لصيد السمك.
- عادة ما كنت أصاحبه لصيد السمك.

Tom sık sık annesinin aşçılığı hakkında şikayet ediyor.

- غالبا ما يشكو توم من طهو أمه
- غالبا ما يتذمر توم من طهو أمه

İnsanlar bana ilerleyecek gücü nereden aldığımı sık sık soruyor.

وعادة ما يسألني الناس أين أجد كل هذه القوة للاستمرار.

- Depremler sık sık Japonya'yı vurur.
- Depremler sıklıkla Japonya'yı vurur.

تضرب الزلازل اليابان بكثرة.

Tutuklular bir hücrede uyumaya zorlandı, sık sık yan yana.

كان السّجناء مضطرّين للنّوم في زنزانة واحدة، غالبا على أجنابهم.

Onu okulda sık görmedim.

لم أرها كثيرًا في المدرسة.

Onunla çok sık görüşmem.

لا ألتقي به كثيرا.

Buraya çok sık gelmem.

لا آتي إلى هنا كثيرا.

Belirtiler sık sık geri gelir ve başladığınız yere geri dönersiniz.

حيث تعود الأعراض غالباً، ومن ثمّ تعود من حيث بدأت.

Ve sık sık el yıkama, buna karşı en iyi savunmadır.

و غسل اليدين بصورة متكررة هو أفضل دفاع ضد هذه الطريقة

Soult'un Napolyon ile ilişkisi mükemmeldi ve İmparator sık ​​sık tavsiye almak

كانت علاقة سولت مع نابليون ممتازة ، وكثيرًا ما لجأ الإمبراطور إليه لطلب

En sık duyduğum üçüncü itiraz.

عندما أقترح على الناس إعتزال وسائل التواصل الاجتماعي،

En sık duyduğun şeylerden biri

من أكثر الجمل التي أسمعها غالبا:

Restorana çok sık gider misin?

هل تذهب عادة إلى المطاعم؟

Kampanya sırasında Berthier ve İmparator sık ​​sık imparatorluk koçunda durmaksızın çalışarak birlikte seyahat

أثناء الحملة ، غالبًا ما كان برتييه والإمبراطور يسافران معًا في المدرب الإمبراطوري ،

Ve sık ormanların bulunduğu bir yerdir.

‫والغابات الكثيفة.‬

Rusya, ulusal marşını çok sık değiştirmemeli.

روسيا يجب ان لا تغير نشيدها الوطني مراة عدة.

Japonya'da yağış mevsimi boyunca haziran ayı ortalarından temmuz ortasına kadar sık sık yağmur yağar.

في اليابان، تنزل أمطار ليست بالقليلة خلال موسمنا الماطر الذي يمتد من منتصف يونيو/حزيران إلى منتصف يوليو/تموز.

Son zamanlarda bunu haberlerde daha sık duyuyoruz.

وأكيد اننا سمعنا عنها مؤخرا في الاخبار.

O sık sık hızlı hamleler yaparak ve ordusunu cephe boyunca dizerek düşman tarafının komutanlarını savunmasız halde yakalıyordu.

غالبًا ما أخذت قادة الأعداء على حين غرة بحركات جيشه السريعة

- Turistler sık sık bu dükkandan hediyelik eşya satın aldılar.
- Turistler çoğunlukla bu dükkandan hediyelik eşya satın aldılar.

غالباً ما يشتري السياح الهدايا التذكارية من هذا المتجر .

Saçlarımı artık eskiden kestirdiğimden daha az sık kestiriyorum

الآن، أقص شعري للنصف كما اعتدت،

Bunu ne kadar sık yaparsanız o kadar kolay olur.

وكلما فعلت هذا، أصبح هذا الأمر أسهل.

Bunun, modern iş yerinde ne kadar sık görüldüğünün farkındasınızdır.

بأن هذا يحدث مراراً في أماكن العمل هذه الأيام.

Sık ya da nadir görülen nörolojik sendromlara fonksiyonel tıp yaklaşımı ile

منهج طبي وظيفي للمتلازمات العصبية المألوفة وغير المألوفة.

Sık bir yosun ormanında oksijen tüpü takmak benim için ideal değil.

‫امتلاك أنبوب غوص في غابة عشبية كثيفة‬ ‫ليس الخيار الأمثل لي.‬

Depremlerin sık olduğu bir ülkede yaşıyor. Aynı zamanda şansınız da yok

تعيش في بلدٍ يكثر فيه الزلازل. وفي ذات الوقت انت صاحب حظٍ