Translation of "Sık" in Dutch

0.008 sec.

Examples of using "Sık" in a sentence and their dutch translations:

Sık sık okurum.

Ik lees vaak.

Sık sık hıçkırırım.

Ik hik veel.

- O, sık sık âşık olur.
- Sık sık âşık olur.

Hij wordt vaak verliefd.

- Ben sık sık kayak yaparım.
- Sık sık kayak yaparım.

Ik ski vaak.

Sık sık kabus görürüm.

- Ik heb vaak nare dromen.
- Ik heb vaak nachtmerries.

Sık sık ağlar mısın?

Ween jij vaak?

Sık sık sinemaya giderim.

Ik ga vaak naar de bioscoop.

Sık sık müzikle çalışırım.

Ik studeer dikwijls met muziek.

Sık sık voleybol oynarım.

Ik volleybal veel.

Sık sık burada bulundum.

- Ik ben hier dikwijls geweest.
- Ik was hier vaak.

Sık sık seyahat ederim.

Ik reis vaak.

Sık sık uçar mısın?

- Vlieg je vaak?
- Vlieg je regelmatig?
- Vliegt u regelmatig?

Biz sık sık konuşuruz.

We praten regelmatig.

Bu sık sık olur.

- Het gebeurt vaak.
- Het gebeurt regelmatig.

Tom sık sık hatalı.

- Tom zit er vaak naast.
- Tom vergist zich regelmatig.

Tom'u sık sık görürüm.

- Ik zie Tom vaak.
- Ik zie Tom dikwijls.

Nişanlısıyla sık sık konuşur.

Ze spreekt vaak met haar verloofde.

Tom sık sık gülümser.

Tom glimlacht vaak.

Sık sık plaja gidiyorum.

Ik ga vaak naar het strand.

Sık sık yatakta okurum.

Ik lees vaak in bed.

Sık sık ekmek almam.

Ik koop niet vaak brood.

- Buraya sık sık gelir misiniz?
- Buraya sık sık gelir misin?

Kom je hier vaak?

- Sık sık onu ziyaret ederim.
- Ben sık sık onu ziyaret ederim.

Ik ga vaak bij hem op bezoek.

Sık sık uyum sağlamakta zorlanırdım.

had ik vaak moeite om erbij te horen.

Sık sık kulak enfeksiyonu geçiriyorum.

Ik heb vaak oorinfecties.

O sık sık insanları kızdırır.

Hij maakt vaak mensen boos.

Burada sık sık kar yağar.

Het sneeuwt hier vaak.

Onlar sık sık evime uğrarlar.

Ze komen hier regelmatig over de vloer.

Ben sık sık elmalar yerim.

Ik eet vaak appels.

Sık sık alışverişe gider misin?

Ga je vaak winkelen?

Sık sık çiğ balık yeriz.

- Wij eten dikwijls rauwe vis.
- We eten dikwijls rauwe vis.

Başın sık sık acır mı?

Heb je dikwijls hoofdpijn?

Sık sık tavuk eti yerim.

Ik eet vaak kip.

Sık sık kötü rüyalar görürüm.

Ik heb vaak nare dromen.

Onun ismini sık sık unutuyorum.

Ik vergeet vaak haar naam.

Tom sık sık Boston'a gider.

Tom gaat vaak naar Boston.

Onu okulda sık sık görmüyorum.

Ik heb hem niet vaak op school gezien.

Sık sık vatan hasreti çekerim.

Ik heb dikwijls heimwee.

Çocukken bunu sık sık yapardım.

Ik deed dit vaak toen ik kind was.

Sık sık aynı rüyâyı görürüm.

Ik heb dikwijls dezelfde droom.

Biz sık sık satranç oynarız.

Wij spelen dikwijls schaak.

O, sık sık gitar çalar.

Hij speelt vaak gitaar.

Sık sık babasının arabasını sürer.

Hij rijdt vaak met zijn vader's auto.

Onunla sık sık karşılaşır mısın?

Ontmoet je hem vaak?

Tom sık sık okuldan kaçar.

Tom spijbelt veel.

Ben sık sık kitap okurum.

Ik lees vaak boeken.

Tom sık sık yüzer mi?

Zwemt Tom vaak?

Tom sık sık okula gitmez.

Tom spijbelt vaak.

Onunla sık sık tenis oynardım.

Ik speelde vaak tennis met hem.

Gençken sık sık beyzbol oynadım.

Ik speelde vaak honkbal toen ik jong was.

Ben sık sık çay içerim.

Ik drink vaak thee.

Tom sık sık hata yapar.

- Tom maakt vaak fouten.
- Tom maakt regelmatig fouten.
- Tom maakt dikwijls fouten.
- Tom vergist zich regelmatig.
- Tom maakt geregeld fouten.
- Tom vergist zich geregeld.

Sık sık ondan mektup alırım.

Ik ontvang vaak brieven van hem.

Ben sık sık araba kullanmam.

Ik rij niet vaak.

Ben sık sık merak ettim.

Ik heb het me vaak afgevraagd.

O sık sık okula yürür.

Hij gaat dikwijls te voet naar school.

O, sık sık geç gelir.

Hij komt dikwijls te laat.

Onu sık sık görüyor musun?

Zie je hem vaak?

Tom sık sık filmler indirir.

Tom downloadt vaak films.

Erkek kardeşim sık sık ağlar.

Mijn broer huilt vaak.

Buralarda maymunları sık sık görüyoruz.

We zien hier vaak apen.

Tom sık sık seyahat ediyor.

Tom is vaak op reis.

Tom sık sık sandalet giyer.

Tom draagt vaak sandalen.

Tom sık sık kendisiyle çelişir.

Tom spreekt zichzelf voortdurend tegen.

Sık sık yurt dışına çıkarım.

Ik ga vaak naar het buitenland.

Sık sık okuyan ve sık sık dolaşan çok görür ve çok bilir.

Hij die veel leest en veel wandelt, ziet veel en weet veel.

- Japonya sık depremlere sahiptir.
- Japonya'da sık sık deprem olur.

- Japan heeft regelmatig aardbevingen.
- Japan heeft dikwijls aardbevingen.

Sık dişini.

- Waag je kans.
- Waag uw kans.

Sık sık 'Son Viking' olarak adlandırılır.

Hij wordt vaak 'de laatste Viking' genoemd.

Sık sık yuvasının olduğu yere gidiyorum.

Ik ga vaak naar haar hol.

Yazın sık sık plajda yüzmeye giderim.

In de zomer zwem ik vaak in de zee.

O sözlükte sık sık kelimeler ararım.

Ik zoek vaak woorden op in dat woordenboek.

O, sık sık aptalca sorular sorar.

Hij stelt vaak domme vragen.

O gençken sık sık beyzbol oynardı.

Hij speelde vaak honkbal toen hij jong was.

O günden başlayarak sık sık buluştular.

Vanaf die dag ontmoetten ze elkaar vaak.

Annem sık sık makarna salatası yapar.

Mijn moeder maakt vaak pastasalade.

Dersten sonra sık sık futbol oynarım.

Ik speel dikwijls voetbal na de les.

O sık sık okula geç gelir.

Hij komt vaak laat op school.

O, sık sık soğuk algınlığına yakalandı.

Ze was dikwijls verkouden.

Ondan sık sık haber alıyor musun?

- Hoor je vaak van hem?
- Hoort u vaak van hem?
- Horen jullie vaak van hem?

Ben sık sık soğuk algınlığına yakalanırım.

Ik ben vaak verkouden.

O, kahvaltısını sık sık orada yer.

Zij ontbijt daar vaak.

Tom Mary'ye sık sık yalan söyledi.

Tom loog vaak tegen Mary.

Ben sık sık Elena'nın evine giderim.

Ik ga vaak naar Elena's huis.

Ben sık sık burada yemek yerim.

Ik eet hier vaak.

O öğrenciyken, sık sık diskoya giderdi.

Toen ze studeerde, ging ze vaak naar de discotheek.

Tom sık sık Shakespeare'den alıntı yapar.

Tom citeert vaak Shakespeare.

Ben de sık sık yalnızlık yaşarım.

Ik heb ook vaak last van eenzaamheid.

Tom sık sık kendi kendine konuşur.

Tom praat vaak tegen zichzelf.