Translation of "Onun" in German

0.009 sec.

Examples of using "Onun" in a sentence and their german translations:

Onun öyle söylemesi onun kalpsizliği.

Es ist herzlos von ihm, so zu reden.

Onun, onun babası olduğunu öğrendik.

Wir fanden heraus, dass er ihr Vater war.

Onun teklifini reddetmek onun aptallığıydı.

Es war dumm von ihm, ihr Angebot abzulehnen.

Onun onun kadar kafası karışmıştı.

Er war genauso verwirrt wie sie.

- Onun yönetimi zorbacaydı.
- Onun yönetimi despotçaydı.
- Onun yönetimi baskıcıydı.

Seine Herrschaft war despotisch.

Onun yerine...

Stattdessen...

Onun tılsımıydı.

Er war sein Talisman.

Onun masasındadır.

Er ist an seinem Schreibtisch.

Onun kararıydı.

- Es war seine Entscheidung.
- Das war seine Entscheidung.

Onun farkındayım.

Ich merke das ja.

Bu onun.

- Das ist ihres.
- Das ist ihrer.
- Das ist ihre.

Onun lehindeyim.

Ich bin dafür.

- Onun masumiyetinden yararlanmamalısın.
- Onun saflığından yararlanmamalısın.

Du darfst ihre Arglosigkeit nicht ausnützen.

Onun yokluğunda onun hakkında kötü konuşma.

Sprich nicht schlecht von ihm in seiner Abwesenheit!

- Onun kalbi kırıktır.
- Onun kalbi kırık.

Sein Herz ist gebrochen.

Onun sürekli hakaretleri onun öfkesini uyandırdı.

Seine ständigen Beleidigungen weckten ihren Ärger.

Onun samimiyetini sorguluyorsan onun yardımını isteme.

Wenn du seine Aufrichtigkeit in Frage stellst, bitte ihn nicht um seine Hilfe.

- Onun adını unuttum.
- Onun ismini unuttum.

Ich habe vergessen, wie sie heißt.

- Onun ailesini tanıyorum.
- Onun ailesini biliyorum.

Ich kenne seine Familie.

- Onun ismi Irina.
- Onun adı Irina.

- Ihr Name ist Irina.
- Sie heißt Irina.

Onun, onun babası olduğu ortaya çıktı.

- Es stellte sich heraus, dass er ihr Vater ist.
- Es stellte sich heraus, dass er ihr Vater war.

Onun onun içkisine alkol kattığını gördüm.

Ich sah sie, wie sie seinem Getränk etwas beimischte.

- Onun şakalarından hoşlanmıyorum.
- Onun esprilerinden hoşlanmıyorum.

- Mir gefallen seine Witze nicht.
- Ich mag seine Witze nicht.

- Onun kızını severim.
- Onun kızını seviyorum.

Ich liebe seine Tochter.

- Onun saçı dağınıktı.
- Onun saçı taranmamıştı.

Ihr Haar war ungekämmt.

- Onun sesi kısıldı.
- Onun sesi yumuşadı.

Ihre Stimme wurde sanft.

O, onun yatağında onun yanında oturdu.

Er saß neben ihr auf dem Bett.

Kızlar onun hakkında onun arkasından konuştular.

Die Mädchen tuschelten hinter ihrem Rücken über sie.

- Onun güzelliği kıyaslanamaz.
- Onun güzelliği eşsizdir.

Nichts ist mit ihrer Schönheit vergleichbar.

- Onun kazanmasını istiyordu.
- Onun kazanmasını istiyordum.

Ich wollte, dass sie gewinnt.

- Bu onun atı.
- O, onun atı.

Das ist sein Pferd.

- Onun geldiğini gördüm.
- Onun gelişini gördüm.

- Ich habe es kommen sehen.
- Ich habe es geahnt.
- Ich ahnte es.

Onun için onun işini yapmak istemiyorum.

Ich will nicht diese Arbeit für ihn machen.

- Onun kalbini kırdın.
- Onun kalbini kırdınız.

Du hast ihr das Herz gebrochen.

Lütfen onun huzurunda onun hakkında konuşmayın.

Bitte sprich nicht in seiner Gegenwart darüber!

- Onun adını hatırlayamam.
- Onun adını hatırlayamıyorum.

Ich kann mich nicht an ihren Namen erinnern.

- Onun saçlı uzun.
- Onun saçı uzun.

Ihre Haare sind lang.

Onun aksanı onun söylediğini anlamamı zorlaştırıyor.

- Sein Akzent macht es mir schwer zu glauben, was er sagt.
- Bei seiner Aussprache fällt es mir schwer, das, was er sagt, zu glauben.

- Onun teklifini reddetti.
- Onun önerisini reddetti.

- Sie lehnte seinen Vorschlag ab.
- Sie lehnte seinen Antrag ab.

- Onun tavsiyesini almalıydın.
- Onun tavsiyesine uymalıydın.

- Ihr hättet seinen Rat annehmen sollen.
- Sie hätten seinen Rat annehmen sollen.

Tom onun onun hatası olduğunu düşünmüyor.

Tom denkt nicht, dass es sein Fehler ist.

Onun annesi onun doğum gününde öldü.

Seine Mutter starb an seinem Geburtstag.

- Onun akçesi çok.
- Onun parası çok.

Er hat viel Geld.

- Onun çocukları okuldalar.
- Onun evlatları okuldalar.

Ihre Kinder sind in der Schule.

- Onun çocukları okuldalar.
- Onun çocukları okulda.

Seine Kinder sind in der Schule.

- Onun gözleri parlıyordu.
- Onun gözleri parladı.

Ihre Augen leuchteten.

- Onun dediğine inanırım.
- Onun söylediğine inanırım.
- Onun söylediği şeye inanırım.

Ich glaube, was er sagt.

- Ben onun başarısından eminim.
- Onun başarısından eminim.
- Onun başaracağından eminim.

- Ich bin mir seines Erfolges sicher.
- Ich bin mir sicher, dass er Erfolg haben wird.
- Ich bin von seinem Erfolg überzeugt.

Onun annesi onun nefesini kokladı ve onun sarhoş olduğunu biliyordu.

Ihre Mutter roch ihren Atem und wusste, dass sie betrunken war.

Onun görünüşüne bakılırsa, onun zengin olduğunu düşünüyorum.

Ihrem Äußeren nach scheint sie reich zu sein.

Onun gururu onun parayı almasına izin vermedi.

Sein Stolz erlaubte es ihm nicht, das Geld anzunehmen.

Onun babası onun evliliğine isteksizce razı oldu.

Ihr Vater stimmte widerstrebend ihrer Heirat zu.

- Onun ailesi çiftçiydi.
- Onun anne-babası çiftçiydi.

Seine Eltern waren Bauern.

Onun köpeğine onun tarafından Popeye adı verildi.

Sein Hund wurde von ihm Popeye genannt.

Onun yüzünü hatırlayabiliyorum ama onun adını hatırlayamıyorum.

Ich erinnere mich an sein Gesicht, aber nicht an seinen Namen.

- Onun hiç parası yoktu.
- Onun parası yoktu.

Er hatte kein Geld.

- Ben onun adresini unuttum.
- Onun adresini unuttum.

- Ich habe seine Anschrift vergessen.
- Ich habe seine Adresse vergessen.

Onun hastalığı onun tüm umutlarını boşa çıkardı.

Seine Krankheit machte all seine Hoffnungen zunichte.

Onun burada olmadığını onun fark etmeyeceğini düşündüm.

Ich dachte, sie würde gar nicht merken, dass er nicht hier ist.

- Onun saçını kesmem.
- Onun saçını tıraş etmem.

Ich schneide ihre Haare nicht.

- Onun tahminleri gerçekleşti.
- Onun tahminleri doğru çıktı.

Seine Voraussagen sind eingetroffen.

- Onun örneğini izleyin.
- Onun örneğini takip edin.

Bitte folgen Sie seinem Beispiel.

"Neden onun elini tutuyordun?" "Onun elini tutmuyordum!"

„Warum hast du seine Hand gehalten?“ – „Das habe ich doch gar nicht!“

- Onun ne dediğini anlamıyorum.
- Onun söylediğini anlamıyorum.

- Ich verstehe nicht, was er sagt.
- Ich kapiere nicht, was er sagt.

Onun bir sonraki suçu onun sonu olacak.

Sein nächstes Verbrechen wird sein letztes sein.

Onun gülümsemesi onun görünüşünü daha güzel yaptı.

- Durch ihr Lächeln sah sie noch hübscher aus.
- Ihr Lächeln machte sie noch hübscher.

- Biz onun için çalıştık.
- Onun için çalıştık.

Wir arbeiteten für ihn.

- Onun yanakları kızardı.
- Onun yanakları kırmızıya döndü.

Er bekam rote Wangen.

- Onun huyu suyu bu.
- Onun karakteri bu.

Das liegt in der Natur der Bestie.

Onun yüzünü hatırlıyorum ama onun adını hatırlamıyorum.

Ich erinnere mich an ihr Gesicht, aber nicht an ihren Namen.

- Onun terk etmesini istiyorum.
- Onun gitmesini istiyorum.

Ich will, dass er geht.

Onun gelirinin çoğunluğu onun kirasını ödemeye gider.

Der größte Teil seines Einkommens geht für seine Miete drauf.

- Sen onun tek dostuydun.
- Sen onun biricik arkadaşıydın.
- Sen onun tek arkadaşıydın.

Du warst sein einziger Freund.

- Onun bir tahtası eksik.
- Onun aklından zoru var.
- Onun bir vidası gevşek.

Sie hat ’ne Schraube locker.

- Onun hakkında ne düşünüyorsun?
- Onun hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Onun hakkında neler düşünüyorsun?

- Was denkst du über ihn?
- Was hältst du von ihm?

Onun için endişeliydim

Ich machte mir Sorgen um ihn ...

Bu onun tasması!

Das ist ihr Halsband.

onun kaderine ağlıyor

zu seinem Schicksal weinen

Yaşayabiliyor onun vücudunda

kann in seinem Körper leben

onun dışında ise

anders als das

Onun anavatanı Almanya'dır.

Sein Heimatland ist Deutschland.

Onun özsaygısı yok.

Sie hat kein Selbstwertgefühl.

Onun kabalığına dayanamadım.

- Ich konnte mich nicht mit seiner Grobheit abfinden.
- Ich ertrug sein unhöfliches Verhalten nicht.
- Seine Unhöflichkeit war mir unausstehlich.

Onun adı Ken.

Sein Name ist Ken.

Onun konuşması doğrudur.

Sie sagt die Wahrheit.

Onun önerisini reddetmeliydin.

Du hättest sein Angebot ablehnen sollen.

Siz onun kızlarısınız.

Ihr seid ihre Töchter.