Translation of "şansı" in French

0.010 sec.

Examples of using "şansı" in a sentence and their french translations:

Bu şansı değerlendirelim.

Saisissons-là.

şansı dönmüştü artık

sa chance était de retour

Onun şansı açıktır.

- Elle est dans une bonne passe.
- Elle a la baraka.

Onun şansı yok.

Elle n'a aucune chance.

Seçilme şansı yüksek.

Il a de bonnes chances d'être élu.

Hiç şansı yok.

Il n'a aucune chance.

- Onun iyileşme şansı yok.
- Onun hiç iyileşme şansı yok.

Il n'a aucune chance de rémission.

Bazılarının şansı yaver gitmiş.

Certains ont eu de la chance.

Istakozun kaçma şansı yoktu.

Qui est prise au piège.

Önünde sonunda şansı bitecek.

La chance arrêtera de lui sourire, tôt ou tard.

İkinci bir şansı bekle.

Attendez une seconde chance.

Bu şansı boşa harcamayalım.

- Ne laissons pas passer cette occasion !
- Ne gâchons pas cette occasion !

Başka kimsenin şansı yok.

Personne d'autre n'a de chance.

O şansı kullanmaya hazırım.

Je suis prêt à prendre ce risque.

Onların çok şansı yok.

Ils n'ont aucune chance.

Onların bir şansı olmayacak.

Ils n'auront aucune chance.

Şansı onu terk etti.

La chance l'a quitté.

- Onun benden az şansı yok.
- Onun da benim kadar şansı var.

Elle n'a pas moins de chance que moi.

Yaşam koşullarını arttırma şansı olabilir.

eau potable, électricité, etc.

Burada olma şansı sonsuz küçüktür.

Les chances d'être ici sont infimes.

Tom'un şansı yok değil mi?

Tom n'a aucune chance, non ?

Burada birkaç park şansı var.

Il y a ici peu de possibilités de stationnement.

Tom kazanma şansı olmadığını biliyor.

Tom sait qu'il n'a aucune chance de gagner.

Hepimiz bir şansı hak ediyoruz.

- Nous méritons tous une chance.
- Nous méritons toutes une chance.

Onun çok kötü şansı var.

Il a la poisse.

Onun iş bulma şansı yoktu.

- Il n'eut pas de chance pour trouver du travail.
- Il n'a pas eu de chance pour trouver du travail.

- Herkes ikinci bir şansı hak eder.
- Herkes ikinci bir şansı hak ediyor.

- Tout le monde mérite une seconde chance.
- Tout le monde a le droit à une deuxième chance.
- Tout le monde a droit à une seconde chance.

Av indirmek için en iyi şansı.

La proie idéale pour elle.

Müvekkilimin bu ortamda şansı olmayacağını biliyordum.

Je savais que ce tribunal ne pouvait pas être équitable.

Onun bir iş bulacak şansı vardı.

Il a eu la chance de trouver un travail.

Seçim kampanyasını finanse etme şansı yoktur.

Il ne risque pas de financer sa campagne électorale.

Sence onun kazanma şansı var mı?

Tu crois qu'elle a ses chances de gagner ?

Herkes ikinci bir şansı hak eder.

Tout le monde mérite une seconde chance.

Tom'un Boston'a seyahat etme şansı vardı.

Tom a eu l'occasion de se rendre à Boston.

Onun rakibine karşı bir şansı yok.

Il n'a aucune chance contre son adversaire.

Onun iyi bir seçilme şansı var.

Il a de bonnes chances d'être élu.

Tom ikinci bir şansı hak ediyor.

Tom mérite une deuxième chance.

Onun az miktarda kazanma şansı vardır.

Il a peu de chances de gagner.

Tom, hayatta kalma şansı olduğunu düşündü.

Tom pensait qu'il avait une chance de survivre.

Gençlere gelecekleri için savaşma şansı tanıyacak fikirler.

Des idées qui donneront aux jeunes une chance pour leur avenir.

Şansı yakalamak için bir yelken yaparak başlayın.

Vous construisez une voile pour saisir la chance.

Er ya da geç, onun şansı bitecek.

- Tôt ou tard sa chance tournera.
- Tôt ou tard, sa chance l'abandonnera.

Susturmak için asla iyi bir şansı kaçırma.

Ne manquez jamais une bonne occasion de vous taire.

- Büyük ihtimalle kazanacak.
- Onun kazanma şansı yüksek.

Il y a de grandes chances qu'il gagne.

Bu planın çok az başarı şansı vardı.

Ce plan avait peu de chance de réussite.

İki ülke arasında hiçbir ittifak şansı yok.

Il n'y a pas de chance d'union entre ces deux pays.

İnsanla bire birde kalırsa, insanın hiç şansı yok.

Dans un corps à corps, un humain ne fait pas le poids.

Büyümeleri ve gelişmeleri için bir mücadele şansı verelim.

une chance de s’en sortir, grandir et prospérer.

Insanların azgın bir gergedandan kurtulma şansı olmadığını söylüyor.

que dans de tels cas, les humains n'ont aucune chance d'échapper au rhinocéros.

Tek başına bir sırtlanın aslan karşısında şansı yok.

Une hyène seule ne peut se mesurer à un lion.

İyi bir iş bulmak için çok şansı vardı.

Il a eu beaucoup de chance de trouver un bon travail.

Mazeretler arayanın başarı için herhangi bir şansı yoktur.

Celui qui cherche des excuses n'a aucune chance de succès.

O, sorunu çözmek için çalıştı, ama şansı yoktu.

- Il tenta de résoudre le problème mais manqua de chance.
- Il a tenté de résoudre le problème mais a manqué de chance.

Seni seviyorum. Beni geri sevebilme şansı var mı?

Je t'aime. Y a t-il la moindre chance que tu pourrais m'aimer en retour?

Onun iyi bir karı bulmak için iyi şansı vardı.

Il a eu la grande chance de trouver une bonne épouse.

- Takımımızın kazanması pek olası değil.
- Takımımızın kazanma şansı zayıf.

Il est improbable que notre équipe gagne.

Hangi seçenek panzehri yenilememiz için bize en iyi şansı verir?

Quelle option nous donnera la meilleure chance de remplacer l'antivenin ?

Ama bu gece Ay parlak. O yüzden flamingoların şansı var.

Mais la lune est pleine, ce soir. Les flamants ont une chance.

Fakat tungaralar sadece bir yıl yaşar. Bu, üremek için son şansı olabilir.

Mais les túngaras ne vivent qu'un an. C'est peut-être sa dernière chance de se reproduire.