Translation of "Çıkmaya" in French

0.052 sec.

Examples of using "Çıkmaya" in a sentence and their french translations:

Buradan çıkmaya çalışıyorum.

J'essaye de sortir d'ici.

Çıkmaya ne zaman başladınız?

- Quand avez-vous commencé à sortir ensemble ?
- Quand vous êtes-vous mis à sortir ensemble ?
- Quand avez-vous commencé à sortir l'un avec l'autre ?

Tom ile çıkmaya başladım.

J'ai commencé à sortir avec Tom.

Bu sıvıların çıkmaya başladığını görebilirsiniz.

tout ce liquide... commence à sortir.

Planımıza karşı çıkmaya hakkın yok.

Vous n'avez pas le droit de vous opposer à nos plans.

Atın eğeri üzerine çıkmaya korkmama rağmen

Même si j'avais peur de remonter à cheval,

Beni bıraktı ve bölmeden çıkmaya çalıştı.

Puis il m'a lâché pour tenter de sauter hors du complexe.

Bu gece dışarı çıkmaya istekli olamam.

Je n'ai pas envie de sortir ce soir.

Siz ikiniz ne zaman çıkmaya başladınız?

Quand avez-vous tous deux commencé à sortir ensemble ?

Tom ve Mary dışarı çıkmaya hazırlanıyorlar.

Tom et Marie se préparent pour sortir.

Gelecek hafta yürüyüşe çıkmaya can atıyorum.

Nous sommes impatients de partir en randonnée la semaine prochaine.

Belediye binasındaki gösteri kontrolden çıkmaya başladı.

La manifestation à l'hôtel de ville commença à déborder.

Pazartesi günü yola çıkmaya karar verdim.

J'ai décidé de partir lundi.

Dışarı çıkmaya ve şehri keşfetmeye karar verdim.

J’ai décidé de sortir et d’explorer la ville.

Yoğun olmayan zamanlarda yola çıkmaya çalışmak gibi.

comme essayer de les utiliser aux heures creuses.

Öğle yemeğinden sonra yürüyüşe çıkmaya ne dersin?

- Pourquoi ne pas aller marcher après déjeuner ?
- Que dites-vous d'une promenade après déjeuner ?
- Que penses-tu de marcher après le déjeuner ?

Kötü havaya aldırmadan dışarı çıkmaya karar verdim.

- En dépit du mauvais temps, je décidai de sortir.
- En dépit du mauvais temps, j'ai décidé de sortir.

Akşam yemeği için dışarı çıkmaya ne dersiniz?

Et si on sortait dîner ?

On dört gün sonra ortaya çıkmaya başlarlar . Birincisi

quatorze jours suivant l'exposition à l'infection. Les principaux sont la

Fred Jane'den hoşlanmaya başladı ve onunla çıkmaya başladı.

Fred s'éprit de Jane et commença à sortir avec elle.

Hava kötü olmasına rağmen dışarı çıkmaya karar verdim.

- Bien que le temps fût mauvais, je décidai de sortir.
- Bien que le temps fût mauvais, j'ai décidé de sortir.

Okul ne zaman Noel için çıkmaya izin verir?

Quand l'école ferme-t-elle pour Noël ?

- Yürüyüş yapmaya ne dersin?
- Yürüyüşe çıkmaya ne dersin?

- Que dis-tu de marcher ?
- Que dites-vous de marcher ?

Sekiz ay sonra, nihayet gene kızlarla çıkmaya başladı.

Il a finalement recommencé à sortir avec des filles après huit mois.

Herhangi biri beni görmeden dışarı çıkmaya niyet ettim.

Je comptais sortir sans que personne ne me voie.

Kısa bir yürüyüş yapmak için dışarı çıkmaya ne dersin?

- Que dis-tu de sortir pour une courte promenade ?
- Que dites-vous de sortir pour une brève promenade ?

Ziyaretimin amacı, sizi benimle bir geziye çıkmaya ikna etmektir.

Le but de ma visite est de te persuader de partir en voyage avec moi.

Leyla, Sami adında Mısırlı bir göçmen arkadaşla çıkmaya başladı.

Leïla devint la petite amie d'un immigré égyptien nommé Sami.

Ancak Davout'un diğer Mareşaller arasında müttefik eksikliği ortaya çıkmaya başladı.

Mais le manque d'alliés de Davout parmi les autres maréchaux commença à se manifester.

O aptal erkek arkadaşınla daha ne kadar çıkmaya devam edeceksin?

Tu vas continuer à voir ton idiot de petit ami encore combien de temps ?

Kimse doktora karşı çıkmaya ne cesaret etmiş ne de bunu düşünmüş.

Personne n'avait osé ni considéré le confronter là-dessus.

Eğer akşam ezanından sonra dışarı çıkmaya izin aldıysan bunu anlamı şudur

Si vous êtes autorisé à sortir après la prière du soir, cela signifie

İlk yumurtalar yaklaşık iki ay önce bırakıldı. O yumurtalardan yavrular çıkmaya başladı.

Les premiers nids ont été faits il y a environ deux mois, et les œufs commencent à éclore.

Pasta şimdi fırında ve yaklaşık on dakika içinde dışarı çıkmaya hazır olmalı.

La gâteau est actuellement dans le four et devrait être prêt à sortir d'ici une dizaine de minutes.

- Eski elbiselerle gitmeye utandım.
- Eski elbiselerle gitmeye utanıyordum.
- Eski elbiselerle dışarı çıkmaya utandım.

J'avais honte de sortir avec de vieilles fringues.