Translation of "Yapmamaya" in English

0.015 sec.

Examples of using "Yapmamaya" in a sentence and their english translations:

Gürültü yapmamaya çalışın.

Try not to make any noise.

Gürültü yapmamaya çalıştım.

I tried not to make any noise.

Panik yapmamaya çalış.

Try not to panic.

Panik yapmamaya çalıştım.

I tried not to panic.

Ama yapmamaya karar verdim.

but I decided not to.

Yanlış şey yapmamaya çalışalım.

Let's try not to do the wrong thing.

Tom gürültü yapmamaya çalışıyor.

Tom is trying not to make any noise.

Onu yapmamaya karar verdim.

I decided not to do it.

Onu tekrar yapmamaya çalışalım.

Let's try not to do that again.

Ben onu yapmamaya çalıştım.

I tried not to do that.

Tom panik yapmamaya çalışıyordu.

Tom was trying not to panic.

Ben gürültü yapmamaya çalışıyorum.

I'm trying not to make any noise.

Tom bunu yapmamaya çalışıyor.

Tom is trying not to do that.

Tom'un bunu yapmamaya kararlı.

Tom is determined not to do that.

Bunu yapmamaya dikkat edin.

Be careful not to do that.

Bunu yapmamaya karar verdim.

I decided not to do that.

Bunu yapmamaya söz veriyorum.

I promise not to do that.

Onu yapmamaya karar verdik.

We decided not to do that.

- Artık bunu yapmamaya karar verdim.
- Bunu daha fazla yapmamaya karar verdim.

- I'd decided not to do that anymore.
- I decided not to do that anymore.

Zaten onu yapmamaya karar verdik.

We've already decided not to do that.

Saymada yanlış yapmamaya özen göstermelisin.

You must be accurate in counting.

Onu tekrar yapmamaya söz veriyorum.

I promise never to do that again.

Onu artık yapmamaya söz verdin.

You promised not to do that anymore.

Gelecek sefer hata yapmamaya çalışacağım.

I'll try not to make mistakes next time.

Zaten onu yapmamaya karar verdim.

I've already decided not to do that.

Onu tekrar yapmamaya karar verdim.

- I've decided not to do that again.
- I've decided to not do that again.

Tom onu yapmamaya karar verdi.

Tom has decided not to do that.

Ani hareketler yapmamaya gayret ediyorum.

I strive not to make sudden movements.

Artık bunu yapmamaya karar verdik.

We decided not to do that anymore.

Bunu tekrar yapmamaya karar verdim.

I've agreed not to do that again.

Bunu tekrar yapmamaya söz verdim.

I've promised not to do that again.

Boston'dayken bunu yapmamaya karar verdim.

I've decided not to do that while I'm in Boston.

Tom onu tekrar yapmamaya söz verdi.

Tom has promised never to do that again.

Tom zaten onu yapmamaya karar verdi.

Tom has already decided not to do that.

Aynı hatayı iki kez yapmamaya çalış.

Try not to make the same mistake twice.

Tom Mary'nin yaptığı hataları yapmamaya kararlı.

Tom is determined not to make the same mistakes Mary did.

Tom Mary'yi bunu yapmamaya ikna etti.

Tom persuaded Mary not to do that.

Bunu yapmamaya ne zaman karar verdiniz?

When did you decide not to do that?

Ben de onu yapmamaya karar verdim.

I've decided not to do that either.

Tom neden onu yapmamaya karar verdi?

Why did Tom decide not to do that?

Tom'u bunu yapmamaya ikna etmeye çalıştık.

We tried to convince Tom not to do that.

Tom'u bunu yapmamaya ikna etmeye çalıştım.

I tried to persuade Tom not to do that.

Ben onu yapmamaya zaten söz verdim.

I've already promised not to do that.

Tom bunu asla yapmamaya söz verdi.

Tom has promised never to do that.

- Tom'u üzmek için bir şey yapmamaya çalışıyorum.
- Tom'u üzecek herhangi bir şey yapmamaya çalışıyorum.

I'm trying not to do anything to upset Tom.

O, çalışmayı bir şey yapmamaya tercih etti.

He preferred working to doing nothing.

Böylesine aptalca bir şeyi yapmamaya karar verdim.

I decided not to do such a foolish thing.

Tom Mary'yi onu yapmamaya ikna etmeye çalıştı.

- Tom tried to talk Mary out of doing that.
- Tom tried to talk Mary out of doing it.

Tom Mary'yi bunu yapmamaya ikna etmeye çalıştı.

Tom tried to talk Mary out of doing it.

Onun arkadaşları onu onu yapmamaya ikna etti.

Her friends talked her out of it.

Benim arkadaşlarım beni onu yapmamaya ikna etti.

My friends talked me out of it.

Tom'u onu yapmamaya ikna etmek kolay değildi.

It wasn't easy to convince Tom not to do that.

Tom bana bunu yapmamaya karar verdiğini söyledi.

- Tom told me that he's decided not to do that.
- Tom told me he's decided not to do that.

Mary'yi onu yapmamaya ikna eden kişi Tom'du.

Tom was the one who convinced Mary not to do that.

Tom'u onu yapmamaya ikna etmek zor değildi.

- It wasn't hard to convince Tom not to do that.
- It wasn't difficult to convince Tom not to do that.

Tom bunu bir daha yapmamaya karar verdi.

Tom has decided not to do that again.

Tom Mary'yi bunu yapmamaya ikna etmeye çalışacaktır.

Tom will try to convince Mary not to do that.

Tom'u bunu yapmamaya ikna eden kişi bendim.

I was the one who convinced Tom not to do that.

Sanırım Tom'u artık onu yapmamaya ikna ettim.

- I think I've convinced Tom not to do that anymore.
- I think that I've convinced Tom not to do that anymore.

Tom Mary'yi bunu yapmamaya ikna eden kişidir.

Tom is the one who convinced Mary not to do that.

Tom silahına davranmayı düşündü fakat yapmamaya karar verdi.

Tom thought about reaching for his gun, but decided not to.

Neden onu yapmamaya karar verdiğimizin çeşitli sebepleri vardı.

There were several reasons why we decided not to do that.

Tom mesele hakkında bir şey yapmamaya karar verdi.

Tom has decided not to do anything about the matter.

Bereket versin ki, Tom'u onu yapmamaya ikna edebildim.

Luckily, I was able to talk Tom out of doing that.

Tom'u artık onu yapmamaya ikna eden kişi bendim.

I was the one who convinced Tom not to do that anymore.

Tom'u artık bunu yapmamaya ikna eden kişi benim.

I'm the one who convinced Tom not to do that anymore.

Mary'yi bunu yapmamaya ikna eden kişi Tom değildi.

Tom wasn't the one who convinced Mary not to do that.

Mary'yi bunu yapmamaya ikna eden kişi Tom değildir.

Tom isn't the one who convinced Mary not to do that.

Tom buraya gelene kadar onu yapmamaya karar verdim.

I've decided not to do that until Tom gets here.

- Onu yapmamaya karar verdik.
- Onu yapmama kararı aldık.

We decided not to do that.

- Ah, bu beni şaşırttı! Böyle yüksek sesler yapmamaya çalış.
- Ah, bu beni şaşırttı! Bu kadar gürültü yapmamaya çalış.

Oh, that surprised me! Try not to make such loud noises.

Tom ve Mary John'u bunu yapmamaya ikna etmeye çalıştılar.

Tom and Mary tried to convince John not to do that.

Tom ve ben, Mary'yi bunu yapmamaya ikna etmeye çalıştık.

Tom and I tried to convince Mary not to do that.

Tom düşündü ve Mary'nin yapmasını istediği şeyi yapmamaya karar verdi.

- Tom thought it over and decided not to do what Mary asked him to do.
- Tom thought that it over and decided not to do what Mary asked him to do.

- Saymada yanlış yapmamaya özen göstermelisin.
- Sayımda hataya düşmemeye itina etmelisin.

You must be accurate in counting.

Tom bizim şirketimiz için çalışmayı düşündü, fakat yapmamaya karar verdi.

Tom considered working for our company, but decided not to.

- Tom onu yapmamaya karar verdi.
- Tom onu yapmama kararı aldı.

- Tom decided not to do that.
- Tom made up his mind not to do that.
- Tom has decided against doing that.

- Neden onu yapmama kararı aldınız?
- Neden onu yapmamaya karar verdin?

Why did you decide not to do that?

- Lütfen artık bunu yapmaya çalışmayın.
- Lütfen artık bunu yapmamaya çalışın.

Please try not to do that anymore.

- Onu yapmaması için Tom'u ikna etmeyi başaramadık.
- Tom'u onu yapmamaya ikna edemedik.

We weren't able to persuade Tom not to do that.