Translation of "Panik" in English

0.018 sec.

Examples of using "Panik" in a sentence and their english translations:

- Panik yapmayın!
- Panik yapma!

- Don't panic!
- Don't panic.

Panik nedir?

What's the panic?

Panik yapmayın.

- Don't panic!
- Don't panic.

Panik yapmayın!

Don't panic!

Panik geçti.

The panic has subsided.

- Panik yapmamalısın.
- Panik yapmana gerek yok.

You don't need to panic.

- Kim panik yaptı?
- Panik yapan kimdi?

Who panicked?

Genel panik vardı.

There was general panic.

Ben panik yapmıyorum.

I'm not panicking.

Tom panik halinde.

Tom is in a panic.

Kalabalık, panik içindeydi.

The crowd was in a panic.

Panik yapma, Dan.

Don't panic, Dan.

Tom panik yapıyor.

- Tom's panicking.
- Tom is panicking.

Tom panik yaptı.

Tom panicked.

Tom panik içinde.

- Tom's panicking.
- Tom is panicking.

Panik yapmaya başlama.

Don't start panicking.

Panik yapmış değilim.

I'm not alarmed.

Lütfen panik yapma.

Please don't panic.

Şimdi, panik yapmayın.

Now, don't panic.

Panik yapmaya başladım.

I began to panic.

Panik yapmamaya çalış.

Try not to panic.

Şimdi panik yapmayalım.

Let's not panic now.

Ben panik yapmadım.

I didn't panic.

Hâlâ panik yapmıyorum.

I'm still not panicking.

Panik yapmaya başlıyordum.

I was starting to panic.

Panik yapmamaya çalıştım.

I tried not to panic.

Panik atağım vardı.

I had a panic attack.

Panik haldeki iklim aktivistleri

Alarmed climate activists

Tom panik atak geçirdi.

Tom had a panic attack.

Titanikte panik hüküm sürer.

Panic rules on the Titanic.

Mary'nin panik atağı vardı.

Mary had a panic attack.

Tom'un panik yapacağını düşündüm.

- I thought Tom would panic.
- I thought that Tom would panic.

Panik yapmak yardım etmeyecek.

- Panicking will certainly not help.
- Panicking isn't going to help.

Bütün şehir panik içinde.

The whole city is in panic.

Bu bir panik başlatabilirdi.

This could start a panic.

Tom'un panik yapacağını biliyordum.

- I knew that Tom would panic.
- I knew Tom would panic.

Tom panik yapmaya başlıyor.

Tom is starting to panic.

Tom panik olmamaya çalıştı.

Tom tried not to panic.

Panik yapmaya gerek yok.

- There's no need to panic.
- There is no need to panic.

O adam panik halinde.

That man is in a panic.

Hiç kimse panik yapmadı.

No one has panicked.

Herkes panik yapmaya başladı.

Everybody started to panic.

Çok fazla panik olmayın.

Don't be too alarmed.

Tom panik yapmamaya çalışıyordu.

Tom was trying not to panic.

Ani bir panik yoktu.

There was no immediate panic.

Biz oldukça panik haldeydik.

We were quite alarmed.

Tom panik atakları geçirdi.

Tom had panic attacks.

Mary panik yapmaya başladı.

Mary began to panic.

Panik yok! Ben geldim!

There's no reason for panic! I'm already here!

Sami panik atak geçiriyor.

Sami is having a panic attack.

Panik en tehlikeli virüstür.

Panic is the most dangerous virus.

- Panik yapmaya gerek yoktu.
- Panik yapmak için bir sebep yoktu.

There was no reason to panic.

Hızlı düşünmeniz gerek, panik yaparsınız;

you had to think fast, you're going to panic;

Her şeyden önce, panik yok!

Above all, don't panic!

Tom bir panik atak geçiriyor.

Tom is having a panic attack.

Panik yapmayın, sadece havlunuzu tutun.

Don't panic, just grab your towel.

Henüz panik yapmaya gerek yok.

There's no need to panic yet.

Sami bir panik atak geçirdi.

Sami had a panic attack.

Şimdi panik yapma zamanı değil.

- Now is not the time to panic.
- Now isn't the time to panic.

- Panik yapmaya gerek... henüz yok.
- Panik yapmak için hiçbir neden yok...henüz.

There's no reason to panic... yet.

Depremden sonra yaygın bir panik vardı.

There was widespread panic after the earthquake.

İnsan, panik durumunda filogenetik köklerine döner.

Man returns to his phylogenetic roots in panic situations.

1920 yazına doğru Kızıl Panik bitmişti.

By the summer of 1920, the Red Scare was over.

Tren raydan çıktı, ve panik oldu.

The train was derailed, and panic ensued.

SARS salgını Asya çapında panik yarattı.

The SARS epidimic sent a panic through Asia.

Terleyen avuçları, o artan panik hissini iletemem.

the sweaty palms, that sense of rising panic.

Sırtlanlar panik yaratmak için ellerinden geleni yapıyor.

The hyenas do their best to create panic.

- Tom panik yapmaya başladı.
- Tom paniklemeye başladı.

Tom began to panic.

O, panik yapmak için bir neden değil.

That's not a reason to panic.

Panik atağım vardı ve kan şekerim düşüktü.

I had a panic attack and my blood sugar was low.

Bu fırtına tehlikeli değil. Panik yapmanıza gerek yok.

This storm is not dangerous. You don't need to worry.

Bu durumdayken yapılacak ilk şey, panik hissiyle mücadele etmektir.

The first thing you got to do in this situation, is fight that urge to panic.

Emlak piyasasının sönmesi nedeniyle Tokyo'daki ev sahipleri panik içindedirler.

Tokyo landlords are in a panic because the real estate market went soft.

Karım aniden panik olmaya başladığında uçak daha yeni kalkmıştı.

The plane had just taken off when my wife suddenly started to panic.

- Tom bir endişe nöbeti yaşadı.
- Tom panik atak yaşadı.

Tom had an anxiety attack.

- Paniğe gerek yok.
- Panik yapmak için hiçbir neden yok.

- There's no reason to panic.
- There isn't any reason to panic.

Dikkat, panik yapmayın! Elektrik birkaç dakika içinde tekrar gelecek.

Attention, do not panic! Electricity will be restored in a few minutes.

Panik yapmayın. Tom'un bu problemin üstesinden nasıl gelineceğini bildiğine eminim.

Don't panic. I'm sure Tom will know how to handle this problem.