Translation of "Yapacaklarını" in English

0.004 sec.

Examples of using "Yapacaklarını" in a sentence and their english translations:

Ne yapacaklarını düşünüyorsun?

What do you think they'll do?

Ne yapacaklarını biliyorum.

I know what they're going to do.

Ne yapacaklarını bilmiyorlar.

They do not know what they will do.

- Bunu neden yapacaklarını görebiliyorum.
- Bunu neden yapacaklarını anlayabiliyorum.

I can see why they would do this.

Önce ne yapacaklarını bilmediler.

They did not know what to do first.

Ne yapacaklarını bile bilmiyorlardı.

They didn't even know what to do.

Onlar ne yapacaklarını bilecek.

They'll know what to do.

Onlara ne yapacaklarını söylemeliyiz.

We need to tell them what to do.

Onlar onu nasıl yapacaklarını bilmiyorlar.

They do not know how to do it.

Onlar onunla ne yapacaklarını bilmiyorlardı.

They didn't know what to do with him.

Tom için ne yapacaklarını düşünüyorsun?

What do you think they'll do to Tom?

Onu nasıl yapacaklarını onlara gösterdim.

I showed them how to do it.

İnsanlara asla ne yapacaklarını söylemiyoruz.

We never tell people what to do.

Onlar daha sonra ne yapacaklarını düşünüyorlar.

They are deliberating what to do next.

İlk olarak ne yapacaklarını merak ettiler.

They wondered what to do first.

Bu öğleden sonra ne yapacaklarını düşünüyorsun?

What do you think they'll do this afternoon?

Onlar yapacaklarını söyledikleri şeyi asla yapmadı.

They never did what they said they would do.

Bundan sonra ne yapacaklarını merak ediyorum.

I wonder what they'll do next.

İnsanlar yapacaklarını söylediklerini yapmazlarsa Tom sinirlenir.

Tom gets angry when people don't do what they say they'll do.

Tom ve Mary ne yapacaklarını bilmiyordu.

Tom and Mary didn't know what to do.

Tom ve Mary ne yapacaklarını konuştular.

Tom and Mary talked about what they were going to do.

Onların istediğini yapmazsam bana ne yapacaklarını biliyordum.

I knew what they'd do to me if I didn't do what they asked.

Böyle bir soruna değinmeden, ne yapacaklarını bilmiyorlar.

Not having dealt with such a problem, they don't know what to do.

Tom ve Mary bunu nasıl yapacaklarını bilmiyorlar.

Tom and Mary don't know how to do that.

Tom ve Mary onu olasılıkla yapacaklarını söylediler.

- Tom and Mary said they probably will do that.
- Tom and Mary said that they probably will do that.

Tom ve Mary onu muhtemelen yapacaklarını söylediler.

- Tom and Mary said they probably will do that.
- Tom and Mary said that they probably will do that.

Saladin, ısının yükselmesini ve Hıristiyanların ne yapacaklarını görün.

Saladin waits for the heat to rise and to see what the Christians will do.

Genç adamlar tüm zorluklara rağmen bunu yapacaklarını söylediler.

The young men said that they would do it despite all of the difficulties.

Onlar ne yapacaklarını bilemeyebilirler fakat onlar aptal değil.

They might not know what to do, but they're not stupid.

Tom ve Mary bunu pazartesi günü yapacaklarını söylüyorlar.

- Tom and Mary say they'll do that on Monday.
- Tom and Mary say that they'll do that on Monday.

Tom ve Mary bunu daha sonra yapacaklarını söyledi.

- Tom and Mary said they'd do that later.
- Tom and Mary said that they'd do that later.

- Ne Tom ne de Mary onu nasıl yapacaklarını bilmiyor.
- Ne Tom ne de Mary bunu nasıl yapacaklarını bilmiyor.

Neither Tom nor Mary knows how to do that.

- Benim için ne yapacaklarını düşünüyorsun?
- Sence bana ne yapacaklar?

What do you think they'll do to me?

Tom ve Mary bunu eğer John onlardan isterse yapacaklarını söylüyorlar.

Tom and Mary say they'll do that if John wants them to.

Hem Tom hem de Mary üç yaşından beri bunu nasıl yapacaklarını biliyorlardı.

- Both Tom and Mary have known how to do that since they were three.
- Tom and Mary have both known how to do that since they were three.

Şimdi olduğu gibi birçok okul çocuğu bir sözlüğe sahiptir ama onunla ne yapacaklarını gerçekten bilmiyorlar.

As it is now, many schoolchildren own a dictionary but don't really know what to do with it.

Pazar öğleden sonra yağmurlu bir günde kendileriyle ilgili ne yapacaklarını bilmeyen milyonlarca insan ölümsüzlük için can atıyorlar.

Millions long for immortality who do not know what to do with themselves on a rainy Sunday afternoon.