Translation of "Bilmiyorlar" in English

0.005 sec.

Examples of using "Bilmiyorlar" in a sentence and their english translations:

Kuralları bilmiyorlar.

They don't know the rules.

Onlar bilmiyorlar.

They don't know.

- Adresimi bilmiyorlar.
- Evime nasıl ulaşacaklarını bilmiyorlar.

They don't have the directions to my house.

- Onlar hiçbir şey bilmiyorlar.
- Hiçbir şey bilmiyorlar.

They know nothing.

Japon olduğumu bilmiyorlar.

They don't know that I'm Japanese.

Onlar henüz bilmiyorlar.

They don't know yet.

Onlar İngilizce bilmiyorlar.

They don't know English.

Onlar onu bilmiyorlar.

They don't know that.

Onlar bunu bilmiyorlar.

They don't know about it.

Kim olduğumu bilmiyorlar.

They don't know who I am.

Ne yapacaklarını bilmiyorlar.

They do not know what they will do.

Hiçbir şey bilmiyorlar.

They know nothing.

Birisi, “İngilizce bilmiyorlar,” dedi.

"They don't speak English," someone told me.

Onlar benim adımı bilmiyorlar.

They don't know my name.

Hatta sebebini bile bilmiyorlar.

They don't even know why.

Onlar hiçbir şey bilmiyorlar.

They know nothing.

Onlar nereden geldiğini bilmiyorlar.

They don't know where you came from.

Onlar onu nasıl yapacaklarını bilmiyorlar.

They do not know how to do it.

Bazen eleştirmenler neyi eleştirdiklerini bilmiyorlar.

Sometimes critics don't know what they criticise.

Onlar kime sormaları gerektiğini bilmiyorlar.

They don't know who they should ask.

Çinliler benim insan olmadığımı bilmiyorlar.

The Chinese don't know that I'm not human.

Onlar neyin yanlış gittiğini bilmiyorlar.

They don't know what went wrong.

Buralarda insanlar araba sürmeyi bilmiyorlar.

People don't know how to drive around here.

Anne babam nerede olduğumu bilmiyorlar.

My parents don't know where I am.

Onlar ne eksik olduğunu bilmiyorlar.

They don't know what they are missing.

Onlar senin nerede olduğunu bilmiyorlar.

They don't know where you were.

Onlar kararsız. Onlar ne istediklerini bilmiyorlar.

They're indecisive. They don't know what they want.

Bu kasabada insanlar araba sürmeyi bilmiyorlar.

People don't know how to drive in this town.

Onlar Tom'u ne kadar sevdiğimi bilmiyorlar.

They don't know how much I love Tom.

Onun gençliğinde nasıl zorluklar yaşadığını bilmiyorlar.

They don't know what difficulties he went through in his youth.

Ve bu hızlı değişimin zorunlu olduğunu bilmiyorlar.

and they don't know that rapid change is required.

Onlar, Tom'un gençliğinde hangi zorlukları yaşadığını bilmiyorlar.

They don't know what difficulties Tom went through in his youth.

Onları affet, zira onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar.

Forgive them, for they know not what they do.

Sanırım onlar benim bir yalancı olduğumu bilmiyorlar.

I think they don't know I'm a liar.

Boston'a hiç gitmeyen insanlar neyi kaçırdıklarını bilmiyorlar.

People who've never been to Boston don't know what they're missing.

Onlar bir yıldız işaretinin nasıl kullanılacağını bilmiyorlar.

They don't know how to use an asterisk.

Böyle bir soruna değinmeden, ne yapacaklarını bilmiyorlar.

Not having dealt with such a problem, they don't know what to do.

Tom ve Mary bunu nasıl yapacaklarını bilmiyorlar.

Tom and Mary don't know how to do that.

Tanrım, onları bağışla; zira onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar.

Father, forgive them; for they know not what they do.

Matthew ve Marilla çocuklarla ilgili hiçbir şey bilmiyorlar.

Matthew and Marilla don't know anything about children.

Tom ve Mary çocuklar hakkında hiçbir şey bilmiyorlar.

Tom and Mary don't know anything about children.

Şimdi anlamıyorlar, bu rakamların ne olduğunu bilmiyorlar ama anlayacaklar.

They don't understand now, don't know these numbers, but they'll get it.

Bu üniversitedeki bazı öğrenciler, öğretmenlerle nasıl konuşacaklarını bile bilmiyorlar.

Some students in this university don't even know how to talk to teachers.

Yaşlı olanlar genç olanlara göre her zaman daha fazla bilmiyorlar.

The older ones do not always know more than the younger ones.

Tom ve Mary patronlarının neden onlardan Boston'a gitmelerini istediğini bilmiyorlar.

Tom and Mary don't know why their boss wants them to go to Boston.

O insanlar hükümetlerini yıktılar ama onu tekrar nasıl inşa edeceklerini bilmiyorlar.

Those people ruin their government, but they don't know how to build it again.

Sınıf arkadaşlarımın bazıları yeni internet kullanıcısıdır; onlar bilgisayar bilimleri hakkında hiçbir şey bilmiyorlar.

Some of my classmates are pure noobs; they know nothing about computing sciences.

Şu anda birçok öğrencinin bir sözlüğü var ama onu doğru şekilde nasıl kullanacaklarını bilmiyorlar.

Currently, many students have a dictionary but don't know how to use it correctly.

Şimdi olduğu gibi birçok okul çocuğu bir sözlüğe sahiptir ama onunla ne yapacaklarını gerçekten bilmiyorlar.

As it is now, many schoolchildren own a dictionary but don't really know what to do with it.