Translation of "Bilecek" in English

0.005 sec.

Examples of using "Bilecek" in a sentence and their english translations:

Tom bilecek.

Tom'll know.

Onlar bilecek.

They'll know.

Kim bilecek?

Who's going to know?

Herkes bilecek.

Everyone will know.

- O gerçeği bilecek kadar büyük.
- Gerçeği bilecek kadar tecrübeli.

She's old enough to know the truth.

Öyle davranılmayacağını bilecek yaştasın.

You are old enough to know better than to act like that.

Tom bilecek gibi değil.

- It's not like Tom is going to know.
- It isn't like Tom is going to know.

Onlar ne yapacaklarını bilecek.

They'll know what to do.

Tom nereye gideceğini bilecek.

Tom will know where to go.

Tom ne yapacağını bilecek.

Tom is going to know what to do.

Tom yakında bunu bilecek.

Tom will soon know that.

Onu bilecek kadar çok zekidir.

He is too smart not to know it.

Bunu bilecek kadar olgun olmalısın.

You're old enough to know better.

Tom ne yapmamız gerektiğini bilecek.

Tom will know what we should do.

Tom ne hakkında konuştuğunuzu bilecek.

Tom will know what you're talking about.

Tom bunun ne olduğunu bilecek.

Tom will know what this is.

Belki Tom ne yapacağını bilecek.

Maybe Tom will know what to do.

Daha iyi bilecek kadar yaşlıdır.

She is old enough to know better.

Tom gerçeği bilecek kadar yaşlı.

Tom is old enough to know the truth.

Tom bunu bilecek kadar akıllıdır.

Tom is smart enough to know this.

Tom ne yapmamız gerektiğini bilecek

- Tom will know what we have to do.
- Tom will know what we ought to do.

Eminim Tom bunun nasıl yapıldığını bilecek.

I'm sure Tom will know how to do it.

Tom bunun ne hakkında olduğunu bilecek.

Tom will know what it's about.

Tom bir şeyin yanlış olduğunu bilecek.

Tom will know something's wrong.

Daha iyisini bilecek kadar yeterince yaşlısın.

- You are old enough to know better.
- You're old enough to know better.

Tom bunun hakkında yeterince çabuk bilecek.

Tom will know about this soon enough.

Tom ve Mary ne yapacağını bilecek.

Tom and Mary will know what to do.

Tom muhtemelen ne yapmamız gerektiğini bilecek.

Tom will probably know what we need to do.

Tom muhtemelen ne yapılması gerektiğini bilecek.

Tom will probably know what needs to be done.

Ben daha iyi bilecek kadar yaşlıyım.

I'm old enough to know better.

Tom bunun hakkında kısa sürede bilecek.

Tom is going to know about this soon enough.

Patronunun arkasından konuşulmayacağını bilecek kadar akıllı olmalısın.

You should know better than to talk back to your boss.

Ben her zaman bilecek en son kişiyim.

I'm always the last to know.

Daha iyisini bilecek kadar akıllı olduğunu düşündüm.

- I thought that you were smart enough to know better.
- I thought you were smart enough to know better.

Tom yaptığının yanlış olduğunu bilecek kadar yaşlı.

- Tom is old enough to know that what he did was wrong.
- Tom is old enough to know what he did was wrong.

Bahse girerim ki Tom ne yapacağını bilecek.

I'll bet Tom will know what to do.

Daha iyi bilecek kadar yaşlısın, değil mi?

You're old enough to know better, aren't you?

- Hiç kimse Tom'un nerede yaşadığını bilecek gibi görünmüyor.
- Hiç kimse Tom'un yaşadığı yeri bilecek gibi görünmüyor.

Nobody seems to know where Tom lives.

Gece yarısı arama yapılmayacağını bilecek kadar akıllı olmalısın.

You should know better than to call at midnight.

Ebeveynlerinden çok fazla şey beklememesi gerektiğini bilecek yaştadır.

She is old enough to know better than to expect too much of her parents.

Böyle bir adamla tartışılmayacağını bilecek kadar akıllı olmalısın.

He ought to know better than to quarrel with such a fellow.

Beni, bunu yapmayacağımı bilecek kadar yeterince iyi tanıyorsun.

- You know me well enough to know I wouldn't do that.
- You know me well enough to know that I wouldn't do that.

Akılsızım ama en azından onu bilecek kadar akıllıyım.

- I am unintelligent, but at least I am intelligent enough to know it.
- I'm not smart, but at least I'm smart enough to know it.

Tom bir dahaki sefere bunu yapmaması gerektiğini bilecek.

Tom will know not to do that next time.

Hiç kimse Tom'un nerede doğduğunu bilecek gibi görünmüyor.

Nobody seems to know where Tom was born.

Hiç kimse Tom'un nereye gittiğini bilecek gibi görünmüyor.

Nobody seems to know where Tom has gone.

Kimse Tom'un neden burada olmadığını bilecek gibi görünmüyor.

Nobody seems to know why Tom isn't here.

Bir şeyin doğrusunu bilecek kadar yeterince yaşlısın. Terbiyeni takın.

You are old enough to know better. Behave yourself.

Böyle bir şeyi yapmayacağımı bilecek kadar beni iyi tanıyorsun.

- You know me well enough to know I wouldn't do something like that.
- You know me well enough to know that I wouldn't do something like that.

Akıllı değilim ama en azından bunu bilecek kadar akıllıyım.

- I am unintelligent, but at least I am intelligent enough to know it.
- I'm not smart, but at least I'm smart enough to know it.

- Tom ve Mary her ikisi de daha iyiyi bilecek kadar yeterince yaşlıdır.
- Hem Tom hem de Mary daha iyiyi bilecek yaşta.

- Tom and Mary are both old enough to know better.
- Both Tom and Mary are old enough to know better.

Bir şey olursa bilecek ilk kişi sen olacaksın. Söz veriyorum.

If anything happens, you'll be the first to know. I promise.

- Bir bayana yaşının sorulmayacağını bilecek kadar akıllı olmalısın.
- Bir bayana yaşının sorulmayacağını bilmelisin.

You should know better than to ask a lady her age.

- Bir bayana yaşının sorulmayacağını bilecek kadar akıllı olmalısın.
- Bir bayana yaşını sormayacak kadar mantıklı olmalısın.

You should know better than to ask a lady her age.

- Nancy Jack'le evlenecek kadar aptal olamaz.
- Nancy Jackl'le evlenilmeyeceğini bilecek kadar akıllıdır.
- Nancy Jack ile evlenmeyecek kadar mantıklıdır.

Nancy knows better than to marry Jack.