Translation of "Yürümekten" in English

0.009 sec.

Examples of using "Yürümekten" in a sentence and their english translations:

Yürümekten vazgeçtiler.

They stopped walking.

Yürümekten hoşlanmam.

I don't like to walk.

Ben yürümekten usandım.

I am tired from walking.

Bazen yürümekten yoruluyorum.

Sometimes I feel tired of walking.

Karanlıkta yürümekten korkuyorum.

I am frightened of walking in the darkness.

Amaçsızca yürümekten hoşlanırım.

I like to walk aimlessly.

Lütfen yürümekten vazgeç.

Please stop walking.

Yürümekten nefret ediyorum.

I hate walking.

O yürümekten hoşlanıyor olmalı.

He must like taking walks.

O yalnız yürümekten hoşlanır.

He likes to take a solitary walk.

Sahilde yürümekten hoşlanır mısınız?

Do you enjoy walking on the beach?

Tek başıma yürümekten hoşlanıyorum.

I like walking by myself.

Ben dağlarda yürümekten hoşlanırım.

I like to hike in the mountains.

Bütün gün yürümekten çok yoruldum.

I am dead tired from walking around all day.

Bazen yürümekten kendimi yorgun hissediyorum.

Sometimes I feel tired of walking.

Tom hariç herkes yürümekten vazgeçti.

Everybody except Tom stopped walking.

Kumda yalınayak yürümekten hoşlanır mısın?

Do you enjoy walking barefoot on the sand?

Oğlan cadde boyunca yürümekten hoşlanır.

The boy likes walking along the street.

Tom Mary ile yürümekten hoşlanır.

Tom likes taking walks with Mary.

Tek başıma ormanda yürümekten hoşlanmam.

I don't like walking through the woods by myself.

Tom ormanda yalnız yürümekten korkuyor.

- Tom is afraid to walk through the woods alone.
- Tom is afraid to walk through the woods by himself.

Terk edilmiş sahilde yalnız yürümekten hoşlanıyordum.

I liked walking alone on the deserted beach.

Geceleri yalnız başına sokaklarda yürümekten kaçının.

Avoid walking on the streets alone at night.

Jack elli mil yürümekten dolayı yorgundu.

Jack was tired from having walked fifty miles.

- Yalnız yürümeyi sever.
- O yalnız yürümekten hoşlanır.

She likes to walk alone.

Tom ve Mary yağmurda yürümekten zevk almadı.

Tom and Mary didn't enjoy walking in the rain.

Tom tek başına eve yürümekten çok korktu.

Tom was too scared to walk home by himself.

Ben karanlıktan sonra mezarlık tarafında yürümekten kaçınmaya çalışıyorum.

I try to avoid walking by the cemetery after dark.

Elmas dolu bir arazide yürümekten hiç de farklı değil.

Now, it's no different than walking over acres of diamonds.

Burkulmuş bir ayak bileği onu bir ay yürümekten alıkoydu.

A sprained ankle disabled him from walking for a month.

Hannibal, Roma'ya yürümekten vazgeçmesinin ardından, Apenin Dağları'nın öbür tarafına geçti.

Having decided not to march on Rome, Hannibal went back across the Apennine Mountains.