Translation of "Vererek" in English

0.037 sec.

Examples of using "Vererek" in a sentence and their english translations:

Ziyafet vererek. Büyük ziyafetler vererek.

Feasting. Big feasting.

Şansınızı boş vererek değerlendirmeyin.

Don't throw away your chance.

"EVET" işareti vererek yanıtladı.

He responded by giving the "OK" gesture.

Oy vererek temsilcini seçersin.

You elect your representative by voting.

Tom kartvizitini vererek selamlaştı.

Tom exchanged greetings by giving his business card.

Hayatını İngilizce dersi vererek kazanıyor.

He earns his living by teaching English.

Tom konserler vererek dünyayı geziyor.

Tom travels around the world playing concerts.

Sizler reklamlarınıza kimi koyacağınıza karar vererek,

you all are the arbiters of what society considers beautiful

Onu bir sonraki nesile vererek korudu.

He protected it by giving it to the next generation,

Sally, piyano dersleri vererek geçimini sağlıyor.

Sally earns her living by giving piano lessons.

Eski arabamı farkını vererek yenisiyle değiştirdim.

I traded in my old car for a new one.

Tom tepki vererek zamanı boşa harcamak istemedi.

Tom didn't waste time responding.

Nesne, yanıp sönen ışıklar vererek, güneye doğru uçtu.

The object flew away to the south, giving out flashes of light.

Bütün gün senin sorularına cevap vererek zaman harcayamam.

I can't spend the whole day just answering your questions.

Ve yanıtları onlara açık ve somut bir yolla vererek

and then communicating the answers back to them

Tom çaldığı tüm parayı geri vererek özür dilemeye çalıştı.

Tom tried to make amends by giving back all the money he had stolen.

Napolyon Murat'ın lehine karar vererek ona Davout'un tümenlerinden birini verdi.

Napoleon decided in Murat’s favour,  giving him one of Davout’s divisions.

Eğer bu yapmaya değer bir işse hakkını vererek yapmak lazım.

If it is worth doing at all, it is worth doing well.

Mevcut kiracıları birikmiş kira borcunu ödemedikleri için mahkemeye vererek tahliye etti.

He evicted the existing tenants by taking them to court for non-payment of back rent.

Qutuz ise sağ kanadına saldırma emri vererek Moğol solunu sarma emri verdi.

Qutuz countered by ordering his right flank to charge out of the treeline into the Mongol left.

Hannibal ordusuna onları nehrin ötesinde takip emri vererek onları tamamen dağıtmak istedi.

Hannibal ordered his army to pursue them across the river, completely routing the enemy.

Yerel televizyon istasyonumuz, yerel haberlere yer vererek oldukça iyi bir iş yapıyor.

Our local TV station does a pretty good job of covering local news.

Mary geçen hafta bütün boş zamanını doğum günü tebriklerine cevap vererek geçirdi.

Mary spent all her free time last week answering birthday greetings.

Bir ünlü taktisyen, Christopher Columbus bir zamanlar onların tüm sebze ve meyvelerini çalarak, böylece onlara iskorbüt vererek tüm korsan filosunu yok etti,

A renowned tactician, Christopher Columbus once downed an entire pirate fleet by stealing all of their fruits and vegetables, thus giving them scurvy.