Translation of "Tutarak" in English

0.003 sec.

Examples of using "Tutarak" in a sentence and their english translations:

Nefesinizi tutarak kendinizi öldüremezsiniz.

- You cannot kill yourself by holding your breath.
- You can't kill yourself by holding your breath.

O, onu nefesini tutarak izledi.

He watched it holding his breath.

Bütün günü balık tutarak geçirelim.

Let's spend the whole day fishing.

Bütün günü balık tutarak geçirdik.

We spent the whole day fishing.

Sadece minik kuşları avucumuzda tutarak,

by simply holding the little ones in our hands,

Tom elini tutarak Mary ile oturdu.

Tom sat with Mary, holding her hand.

Tom zamanın çoğunu balık tutarak geçirdi.

Tom passed most of the time fishing.

Çıngıraklı yılanı kuyruğundan tutarak yakalamamı istiyorsunuz demek?

So you want me to try and catch this rattlesnake -[snake rattles] -by grabbing him by the tail?

Hokabaz havada on portakalı tutarak kalabalığı büyüledi.

The juggler wowed the crowd by keeping ten oranges up in the air.

Tom Mary'nin yanında onun elinden tutarak oturdu.

Tom sat next Mary, holding her hand.

Tom küçük bir kutu tutarak mutfağa doğru yürüdü.

Tom walked into the kitchen holding a small box.

Sami ve Leyla birlikte balık tutarak çok zaman geçirdiler.

Sami and Layla spent a lot of time together fishing.

Onu omuzlarından tutarak, onu salladı ve bağırdı, "Kendine hakim ol!"

Grabbing him by the shoulders, she shook him and yelled, "Snap out of it!"

Napolyon'un tahttan çekilmesinin ardından Suchet, hala Fransız sınırını elinde tutarak namağlup kaldı.

On Napoleon’s abdication, Suchet remained undefeated, still holding the French frontier.