Translation of "Mor" in English

0.005 sec.

Examples of using "Mor" in a sentence and their english translations:

Onun çorapları mor.

His socks are purple.

Benim kazak mor.

My sweater is purple.

Onlar mor mu?

Are they purple?

Senin yağmurluğun mor.

Your raincoat is purple.

Bu mavi değil; mor.

This is not blue; it is violet.

Bahçe mor zambaklarla doluydu.

The garden was full of purple lilies.

Bu mor leke nedir?

What's this purple stain?

O mor gömleği seviyorum.

I like that purple shirt.

Mor patatesler yemek istiyorum.

I want to eat purple potatoes.

Mor havuç garip olurdu.

Purple carrots would be strange.

Bu mor kazağı alacağım.

I'm going to buy this purple sweater.

Yeşil, mor ile iyi gitmez.

Green does not go well with purple.

O mor bir ceket istiyor.

She wants a purple coat.

Hiç mor kelebek gördün mü?

Have you ever seen a purple butterfly?

Mor köpek balıkları tehlikeli hayvanlardır.

Purple sharks are dangerous animals.

Tom mor bir kazak giyiyordu.

Tom was wearing a purple sweatshirt.

Derinlere doğru kahverengi ve mor tonları

Deepening to the browns and purples

Orada kaç tane mor çiçek var?

How many purple flowers are there?

Mary'nin gözlerinin altında mor halkalar vardı.

Mary had dark circles under her eyes.

Senin gözlerinin altında mor halkalar var.

You've got dark circles under your eyes.

Bu mor kazağı satın almak istiyorum.

I want to buy this purple sweater.

Mor bir kazak satın almak istiyorum.

I want to buy a purple sweater.

Marian siyah deri ceket, mor eşarp ve mor pantolon giyiyor. Kıyafeti onun üzerinde harika görünüyor.

Marian is wearing a black leather jacket, a purple scarf, and purple pants.The outfit looks great on her.

Yorgunluktan bitap düşmüş ve iki mor gözle.

exhausted and beat up with two black eyes.

Doktor onun mor hap almasını tavsiye etti.

The doctor recommended that he take the purple pill.

Ben de oradaki bir mor çantayı sevdim.

I loved a purple bag there too.

Mavi ve kırmızıyı karıştırırsan mor elde edersin.

If you mix blue and red, you'll get purple.

Kelebekler mor ötesi ışın kullanarak iletişim kurabilirler.

Butterflies can communicate using ultraviolet signals.

Şimdi eksantrik olun. Mor giymek için yaşlılığı beklemeyin.

Be eccentric now. Don't wait for old age to wear purple.

Tom'un tuttuğu şişenin mor renkli bir etiketi vardı.

The bottle Tom was holding had a purple label.

Mor bir halı bu kırmızı perde ile gitmeyecek.

A purple carpet will not go with this red curtain.

Mor uzaylının 4 kolu ve 4 bacağı vardı.

The purple alien had 4 arms and 4 legs.

Ben gri kazağı mor olanından daha çok seviyorum.

I like the gray sweater more than the purple one.

Bu mor pelerin ve diadem dışında kendime ne sakladım?

What have I held back for myself apart from this purple cloak and diadem?

- Renk pembeden daha çok mor.
- Renk pembeden ziyade mordur.

The color is purple rather than pink.

Kırmızı ile mavinin karışımından mor elde edildiğini biliyor muydun?

Did you know that if you mixed red and blue paint you obtained purple?

Kırmızı ile mavinin karışımından mor elde edildiğini biliyor muydunuz?

Did you know that if you mixed red and blue paint you obtained purple?

- O, mor gözlü kadınlardan hoşlanıyor.
- O, menekşe gözlü kadınlardan hoşlanıyor.

He likes women with violet eyes.

Güneş kremi mor ötesi ışıkları yansıtan ya da emen kimyasallar içerir.

Sunblock contains chemicals that can reflect or absorb the ultraviolet light.

Bir gece rüyasında, güzel mor bir çiçek bulduğunu ve çiçeğin ortasında da değerli bir mücevher bulunduğunu gördü.

He dreamt one night that he found a beautiful purple flower, and that in the middle of it lay a costly pearl.

O zaman Pilatus İsa'yı tutup kamçılattı. Askerler de dikenlerden bir taç örüp O'nun başına geçirdiler. Sonra O'na mor bir kaftan giydirdiler. Önüne geliyor, “Selam, ey Yahudiler'in Kralı!” diyor, yüzüne tokat atıyorlardı.

Then Pilate took Jesus and had Him flogged. The soldiers twisted together a crown of thorns, put it on His head, and dressed Him in a purple robe. And they went up to Him again and again, saying, “Hail, King of the Jews!” and slapping Him in the face.