Translation of "Yemek" in English

- Yemek zorundayım.
- Yemek yemek zorundayım.

I have to eat.

Yemek yemek istiyorum.

I'd like to eat.

Yemek yemek üzereyiz.

We're about to eat.

Yemek yemek istemiyorum.

I do not want to eat.

- Yemek yemek üzereydim.
- Ben sadece yemek yemek üzereydim.

I was just about to eat.

Kaşığınız yoksa yemek yemek,

eating, if you don't have a spoon;

Kimse yemek yemek istemedi.

No one wanted to eat.

Tom yemek yemek istemiyor.

Tom doesn't want to eat.

- Yemek zorundasın.
- Yemek zorundasınız.

- You must eat.
- You have to eat.

Seninle yemek yemek istemiyorum.

I don't want to eat with you.

Onlarla yemek yemek istemiyorum

I don't want to eat with them.

Onunla yemek yemek istemiyorum.

I don't want to eat with him.

Yunus yemek yemek istiyor.

The dolphin wants to eat.

Şimdi yemek yemek istemiyorum.

I don't want to eat now.

Yemek yemek bir sanattır.

Eating is an art.

Zamanında yemek yemek önemlidir.

It is important to eat on time.

Herkes yemek yemek istiyordu.

Everybody wanted to eat.

Dengeli yemek yemek önemlidir.

Eating balanced meals is important.

Canım yemek yemek istemiyordu.

I didn't feel like eating.

Şimdi yemek yemek istiyorum.

I want to eat now.

Şimdi yemek yemek zorundayım.

I have to eat now.

Tom yemek yemek istemedi.

Tom didn't want to eat.

Yemek çubukları ile yemek yemek zor mu?

Is it difficult eating with chopsticks?

- Tom yemek yemek istemiyor.
- Tom yemek istemiyor.

Tom doesn't want to eat.

- Yemek yemek ister misin?
- Yemek ister misin?

Do you want to eat?

Bugün gidip yemek yemek istemiyorum.

I don't want to go and eat today.

Yemek yemek için zaman ayırın.

Take your time when you eat meals.

Toplantı odasında yemek yemek yasaktır.

It is forbidden to eat in the meeting room.

Ne tür yemek yemek istersin?

What kind of food do you like to eat?

Ne zaman yemek yemek istiyorsun?

When do you want to eat?

Burada yemek yemek ucuz değil.

- It's not cheap to eat here.
- It isn't cheap to eat here.

Tom henüz yemek yemek istemeyebilir.

Tom might not want to eat yet.

Canım hiç yemek yemek istemiyor.

- I'm not hungry at all.
- I don't feel like eating at all.

Yemek yemek için dışarı çıkalım.

- Let's go out to eat.
- Let's go out and eat.

Sanırım şimdi yemek yemek istiyorsun.

I suppose you want to eat now.

Yemek çubuklarıyla yemek zor mu?

Is eating with chopsticks difficult?

Herkes yemek yemek için oturdu.

Everyone sat down to eat.

Biraz yemek yemek istiyor musun?

Do you want some dinner?

Kim şimdi yemek yemek istiyor?

Who wants to eat now?

Şu anda yemek yemek istemiyorum.

I don't want to eat right now.

Bizimle yemek yemek ister misin?

Do you want to eat with us?

Seninle yemek yemek zorunda mıyım?

Do I have to eat with you?

Onlarla yemek yemek zorunda mıyım?

Do I have to eat with them?

Onunla yemek yemek zorunda mıyım?

Do I have to eat with him?

Tom yemek yemek bile istemedi.

Tom didn't even want to eat anything.

Ben orada yemek yemek isterim.

I would like to eat there.

Tom nerede yemek yemek istedi?

Where did Tom want to eat?

Tom'un canı yemek yemek istemiyor.

Tom doesn't feel like eating.

Canım çok yemek yemek istemiyor.

I don't feel much like eating.

Canın yemek yemek istemiyor mu?

Don't you feel like eating?

Şimdi yemek yemek istiyor musun?

Do you want to eat now?

Yemek yemek için dışarı çıkacağım.

I'll go out to eat.

Canım dışarıda yemek yemek istiyor.

I feel like eating out.

Çok fazla yemek yemek kolaydır.

It's easy to eat too much.

Yemek yemek için eve döndüm.

I returned home to eat.

Yemek demişken

Speaking of eating:

Örneğin, yemek.

Food, for example.

yemek yapma.

cooking.

yemek için

to eat

Yemek yiyorum.

- I'm eating.
- I am eating.

Bu yemek.

This is food.

Yemek hazır.

- The food is ready.
- The food's ready.

Yemek bozulmuş.

The food is spoiled.

Yemek yemelisin.

You should eat.

Yemek hazır!

- Time to eat!
- Grub's up!

Yemek vakti!

Time to eat!

Yemek pişireceğim.

I'll cook.

Yemek yiyelim.

Let's have lunch!

Yemek pişirmekteyim.

I am cooking now.

Yemek pişiriyorum.

- I'm doing the cooking.
- I'm cooking.

Yemek pişiremem.

- I don't know how to cook.
- I can't cook.

Yemek yemeliyiz.

We should eat.

Yemek arıyorum.

I'm looking for food.

Yemek zorundayız.

We have to eat.

Yemek güzel.

The food is good.

Yemek yiyecek.

He will have dinner.

Yemek yiyeceğiz.

We will have dinner.

Yemek yiyecekler.

They will have dinner.

Yemek yapıyorum.

I'm cooking.

Yemek hazırlıyor.

She's cooking.

Yemek hazırlıyorlar.

They're preparing food.

Yemek yiyeceksiniz.

You will eat.