Translation of "Keyifli" in English

0.008 sec.

Examples of using "Keyifli" in a sentence and their english translations:

Tom bugün keyifli.

Tom is in high spirits today.

Tom keyifli görünmüyordu.

Tom didn't look pleased.

Tom keyifli görünüyordu.

Tom seemed to be in a good mood.

İlki, izlemesi keyifli; deneyin.

First thing is, it's quite good to watch; try it.

O çok keyifli görünüyor.

He seems very pleasant.

Bu kitap keyifli mi?

Is this book enjoyable?

Çok keyifli bir deneyimdi.

It was a very pleasurable experience.

Tom keyifli şekilde mutlu.

- Tom is blissfully happy.
- Tom is super happy.

Kalışının keyifli olduğunu umuyoruz.

We hope your stay was enjoyable.

Tom çevrede olmaktan keyifli.

Tom is pleasant to be around.

İlkbahar keyifli bir mevsimdir.

Spring is an enjoyable season.

İnsanların keyifli olduklarını düşünüyorum.

- I think people are delighted.
- I think that people are delighted.

Ne keyifli bir yolculuk yaptık!

What a pleasant journey we had!

Çoğu iş çok keyifli değildir.

- Most work is not very pleasant.
- Most work isn't very pleasant.

Hayatta hiçbir şey keyifli değildir.

Nothing is pleasant in life.

Keyifli bir yolculuk yaptın mı?

Did you have a pleasant trip?

Bu çok keyifli bir kutlama.

It's a very cheerful celebration.

O keyifli bir iş değildi.

It wasn't a pleasant job.

Sana keyifli bir akşam diliyorum.

I wish you a pleasant evening.

Bu oda çalışmak için keyifli.

This room is pleasant to work in.

O çok keyifli bir akşamdı.

It was a very pleasant evening.

Çok keyifli bir gün geçirdik.

We've had a most delightful day.

Çok keyifli bir vakit geçirdim.

I had a most enjoyable time.

Size keyifli bir Perşembe dilerim!

I wish you all a relaxing Thursday!

Yağmur olmasaydı, keyifli bir yolculuk yapardık.

But for the rain, we would have had a pleasant journey.

Londra'da keyifli bir iki hafta geçirdim.

I had an enjoyable two weeks in London.

Steins; Gate çok keyifli bir animedir.

Steins;Gate is a very enjoyable anime.

Sevgi dolu yaşlı bir çifti izlemek keyifli.

It is pleasant to watch a loving old couple.

Ben az önce keyifli bir haber aldım.

I've just received some delightful news.

Ben onların keyifli bir yolculukları olacağını umuyorum.

I hope they have a pleasant journey.

Tom Mary'nin bir şeye keyifli olduğunu fark etti.

- Tom realized Mary was up to something.
- Tom realized that Mary was up to something.

Uyku ölümden daha keyifli. En azından çok fark yok.

Sleep is more pleasant than death. At least, there's not much difference.

Tom ve Mary hayvanat bahçesinde birlikte keyifli bir gün geçirdi.

Tom and Mary had an enjoyable day together at the zoo.

Keyifli bir şekilde mutlu olmak için çok fazla şeye ihtiyacın yok.

You don't need much to be blissfully happy.

Birazcık İspanyolca bilgisi, Meksika yolculuğunu keyifli hale getirmeye çok faydası olacak.

We still have a long way to go and very little time to get there.

Birazcık İspanyolca bilgi Meksika yolculuğunu keyifli yapmaya doğru uzun bir yol gidecektir.

A little knowledge of Spanish will go a long way toward making your trip to Mexico enjoyable.

Sinemalarda sürekli sohbet eden ve kıkırdayan insanların arkasında oturmak keyifli bir akşam yapmaz.

Sitting behind people at the movies who constantly chat and giggle doesn't make for an enjoyable evening.

- Ben her zaman onu inanılmaz keyifli buldum.
- Ben her zaman onu inanılmaz zevkli buldum.

I've always found her unbelievably pleasurable.

Ben, özellikle Pekin gibi büyük şehirler ile ilgili olarak Çin'i tek bir cümleyle açıklayabilirim. - Çin, yaşam hızı hem hızlı hem de keyifli bir ülkedir.

I can describe China, especially in relation to big cities like Beijing, in one sentence - China is a country whose pace of life is both fast and leisurely.