Translation of "Olmaktan" in Japanese

0.011 sec.

Examples of using "Olmaktan" in a sentence and their japanese translations:

Fakir olmaktan utanmıyorum.

貧乏であることを恥ずかしいと思わない。

Yoksul olmaktan utanma.

貧乏であることを恥じるな。

Dışa bağımlı olmaktan çıkarmak

自身の不幸を

Erkek olmaktan nefret etmedim.

男子であることは 嫌いではありませんでした

Görsel olmaktan çok bütünsel;

見た目の変化よりも 全体的に異なります

Yanıtınız mükemmel olmaktan uzak.

- 君の答えは決して完璧ではない。
- 君の解答は完璧からは程遠い。

Cevabınız mükemmel olmaktan uzak.

- 君の答えは完璧には程遠い。
- 君の答えは完璧どころではない。

Davranışından memnun olmaktan uzağım.

- 君の振る舞いにはぜんぜん感心しない。
- 君の言動は決して満足のいくものではない。

Ben yalnız olmaktan hoşlanmam.

- 私は一人でいるのが嫌いだ。
- 一人はいやだ。

Problem kolay olmaktan uzaktır.

その問題は決して容易ではない。

Oyun başarısız olmaktan uzaktı.

その劇は決して失敗ではなかった。

O, dürüst olmaktan uzaktır.

彼は正直どころの話ではない。

O dürüst olmaktan uzak.

彼は正直どころではない。

O, zengin olmaktan uzaktır.

彼はお金持ちと言うにはほど遠い。

O hasta olmaktan korkuyor.

- 彼は病気になるのではないかと恐れている。
- 彼は病気になるのではないかと心配している。

O, dürüst olmaktan uzak.

彼女は決して正直でない。

O, fakir olmaktan hoşlanmıyordu.

彼は貧乏であることがいやだった。

Karanlıkta yalnız olmaktan korktum.

私は、暗闇の中に一人でいるのがこわかった。

Burada olmaktan şeref duyuyorum.

- ここにいることを光栄に思います。
- ここにいて光栄です。

Başkanlığa aday olmaktan vazgeçtim.

私は大統領に立候補するのを諦めた。

Ben mutlu olmaktan uzağım.

私は幸福どころではない。

Kediler ıslak olmaktan hoşlanmazlar.

猫は濡れるのを嫌がる。

Ben yalnız olmaktan korkuyorum.

一人になるのが怖いの。

Kompozisyonunuz mükemmel olmaktan uzak.

あなたの作文は決して完全ではない。

O, mutlu olmaktan uzaktır.

彼はぜんぜんうれしくない。

O mükemmel olmaktan uzaktır.

- 彼は完全だなんてとんでもない。
- 彼が完璧だなんてとんでもない。

O, fakir olmaktan utanmıyor.

彼は貧しいことを恥じていない。

Tom yalnız olmaktan hoşlanıyor.

トムは一人でいるのが好きだ。

Ayrıca su altında olmaktan hoşlanmıyorum.

あと私 水に潜るのは 嫌いなんです

Mahkumlar tekrar özgür olmaktan memnundular.

囚人たちは釈放されて喜んだ。

Cevabınız tatmin edici olmaktan uzaktır.

君の答えなんて決して満足のいくものではない。

Sonuç tatmin edici olmaktan uzaktı.

その結果は全く満足のいくものではなかった。

Plan tatmin edici olmaktan uzaktır.

その計画には大いに飽き足らぬところがある。

Biraz anlaşılmaz olmaktan kendimi alamadım.

彼女は少しあいまいな態度だったのはやむをえなかった。

O burada olmaktan mutlu görünüyor.

彼女はここにいて幸せそうに見えます。

O dakik olmaktan gurur duyar.

彼は時間を厳守する事を自慢している。

Onun telaffuzu mükemmel olmaktan uzak.

彼の発音は決して完全ではない。

Açıklaması tatmin edici olmaktan uzak.

彼の説明は、決して満足のいくものではない。

Hasta ve yorgun olmaktan bıktım.

うんざりするのにももう疲れた。

Sana âşık olmaktan kendimi alamadım.

君を好きにならずにはいられなかった。

Ödülü kazanmış olmaktan gurur duyuyor.

彼はその賞をとったことを誇りに思っている。

O, güzel olmaktan çok uzak.

彼女は全く美しくない。

Öğretmen sonuçtan memnun olmaktan uzaktı.

先生はその結果に満足しているどころではなかった。

Onun söylediği gerçek olmaktan uzaktı.

彼の言ったことは全く真実ではなかった。

O, bir Yahudi olmaktan mutluydu.

彼は自分がユダヤ人であることを幸せに思った。

Şu kız utangaç olmaktan uzak.

あの女の子は内気どころではない。

Konuşman tatmin edici olmaktan uzaktı.

- あなたの話は全然満足のいかない物だ。
- あなたのスピーチは合格点から程遠いものです。

İşin tatmin edici olmaktan uzak.

あなたの仕事はぜんぜんなっていない。

O, akciğer kanseri olmaktan korkuyor.

彼は肺癌を恐れている。

Noel'de yalnız olmaktan nefret ediyorum.

クリスマスに独りぼっちでいるのは嫌だよ。

Insanları parçası olmaktan gururlandırmada çok önemlidir.

それを誇りに思うかということは とても重要です

Bu artık bir teori olmaktan çıkmıştı.

突然でした 理屈では説明できません

Yan yana olmaktan pek hazzettikleri söylenemez.

‎一緒にいて ‎居心地がいいわけではない

Bu durumdayken mutlu olmaktan çok uzağım.

この状況はとても喜んでなんかいられない。

Ben size yardımcı olmaktan mutlu olurum.

- 喜んでお手伝いしますよ。
- よろこんでお手伝いしましょう。

Korsanların teslim olmaktan başka seçenekleri yoktu.

海賊達には降参する以外に道はなかった。

Onun raporu tatmin edici olmaktan uzaktır.

彼の論文には決して満足出来ない。

Onun cevabı tatmin edici olmaktan uzaktı.

彼の回答は満足なものとは程遠いものだった。

O genç insanlarla çevrili olmaktan hoşlanıyor.

彼は若い人達に囲まれているのが好きだ。

Bu program mükemmel olmaktan hâlâ uzak.

- そのソフトは完璧からほど遠い。
- そのプログラムはまだ完璧にはほど遠いです。

Tom orada olmaktan kesinlikle mutlu değil.

トムはそこにいるのがまったく気に染まなかった。

Yapabilirsem sana yardımcı olmaktan memnun olurum.

- 私に出来る事でしたら喜んでお手伝いします。
- 私に出来ることでしたら喜んで手伝います。
- 私にできることなら喜んでお手伝いします。

O, kibar biri olmaktan çok uzak.

- 彼は紳士どころではない。
- 彼は決して紳士などではない。
- 決して彼は紳士ではない。

O, matematikte iyi olmaktan gurur duyuyor.

彼は数学が得意であることを誇りにしている。

Bu ödüle layık olmaktan onur duyuyorum.

この賞をいただいき光栄に存じます。

Bu İngilizce kompozisyon mükemmel olmaktan uzak.

- この英文法は完璧には程遠い。
- この英作文は決して完璧ではない。

Bu otel tatmin edici olmaktan uzaktır.

このホテルは決して満足のいくものではない。

Tokyo Üniversitesi'nden mezun olmaktan gurur duyuyor.

彼は東大を卒業したのを自慢している。

Bu program hâlâ mükemmel olmaktan uzak.

そのソフトは完璧からほど遠い。

Yarasa, bir kuş olmaktan ziyâde, bir sıçandır.

ねずみが鳥でないのと同様に蝙蝠は鳥ではない。

Sadece bir ev hanımı olmaktan nefret ederim.

ただの主婦にはなりたくありません。

Noel'i hastanede geçirmek zorunda olmaktan çok endişeleniyordu.

病院でクリスマスを過ごさなければならないのではと彼はひどく心配した。

Bu projenin bir parçası olmaktan gurur duyuyorum.

私はこのプロジェクトに参加できることを誇りに思います。

- Doktor olmaktan gururluyum.
- Doktor olmakla gurur duyuyorum.

私は自分が医者であることを誇りに思っている。

Yılın bu zamanında yalnız olmaktan nefret ediyorum.

この季節に独りでいるのは嫌だ。

Bedensel bir deneyim olmaktan çok varoluşsal bir deneyim.

物理的な変化というより 周囲からの扱われ方が異なります

Babam geçen haftadan beri meşgul olmaktan şikayet ediyor.

先週からずっと忙しいと父は文句を言っている。

Londra halkı bu köprüye sahip olmaktan gurur duyuyor.

ロンドンの人々はこの橋をたいへん自慢にしている。

Onun çalışması kabul edilebilir, ama mükemmel olmaktan uzak.

彼の仕事はまずまずの出来だが、とても優秀とは言えなかった。

Amerika Birleşik Devletleri'nde eğitim görmüş olmaktan gurur duyuyor.

彼は、アメリカで教育を受けたことを自慢している。

Babam uzun boylu ve yakışıklı olmaktan gurur duyuyor.

父は背が高くてハンサムなのを自慢している。

Bir sorununuz varsa, size yardımcı olmaktan mutluluk duyarım.

お困りでしたら喜んでお役に立ちます。

Bu şartlar altında teslim olmaktan başka seçeneğimiz yok.

現状では、私たちは降参するしかない。

Ama gerçekte, iyi olmaktan hiç bu kadar uzak olmamıştım.

実際には 健康と言うには ほど遠い状態でした

Böyle bir şey yapıyor olmaktan çok daha iyisini biliyorum

僕はそんなことをするような馬鹿ではない。

O, fakir olmaktan çok uzak, aslında çok parası var.

彼は決して貧乏ではない、実はたくさんの金を持っているんだ。

Tom uzun süre uzaklarda bulunduktan sonra evde olmaktan mutluydu.

長年家から離れていた後だけに、トムは家にいて幸せだった。

- Kızgın olduğum kadar çok üzgün değildim.
- Üzgün olmaktan daha kızgındım.

私は悲しいというよりは腹が立った。

Yüzüğü onun çaldığına dair Tom'un onayı hizmetçiyi şüpheli olmaktan kurtardı.

指輪を盗んだというトムの自白で女中の容疑は晴れた。

Ve bu bana, ona sadece bugün sahip olmaktan daha anlamlı geliyor.

私には そのほうが ただ所有するより意義深く思えます

Ama gerçek şu ki bunu yapmanızın sebebi, ölü bir adam olmaktan kaçınmak.

でもこれで 俺が死体になることを 防いでくれるんだ

- Ben sana bir yük olmaktan korkuyorum.
- Korkarım ki sana bir yük olacağım.

- 僕は君に厄介になるんじゃないかな。
- 僕が君の重荷になるんじゃないかと心配なんだ。

Herkes müzikalin büyük bir hit olmasını bekliyordu fakat o başarılı olmaktan çok uzaktı.

だれもがそのミュージカルは大当たりすると思っていたが、まったく成功しなかった。

Bu şehirde ciddi bir su sıkıntısı var, yani biz bazen banyo olmaktan vazgeçmeliyiz.

この都市は深刻な水不足なので、われわれは入浴を時折控えなければならない。

- Bu insanlar masum olmaktan başka bir şey değiller.
- Bu insanların hiçbir suçu yok.

この人たちは無実どころではありません。

Tom onlardan birinden her zaman soğuk algınlığı kapmaktan korktuğu için çocukların etrafında olmaktan hoşlanmaz.

トムは子どもの近くにいるのを好まない。というのは、そのうちの一人から風邪をうつされることをいつも恐れているからだ。

O, şeytanın avukatı olmaktan usandı ve ne kadar aptalca olursa olsun, şimdi onların önerdiği her fikri kabul ediyor.

彼はいろいろ他人の欠点をあげつらうのにうんざりしてしまった。そこで彼らの言うことは何でも、たとえどんなにくだらなくてもそのまま認めることにしている。