Translation of "Kürek" in English

0.013 sec.

Examples of using "Kürek" in a sentence and their english translations:

Kürek nerede?

Where's the oar?

Kürek çek.

Row.

Boşa kürek çekmekti.

It was a wild goose chase.

Bir kürek getir!

Bring a shovel.

Nöbetleşe kürek çekelim.

Let's take turns rowing the boat.

Sırayla kürek çekelim.

Let's take turns rowing.

Kürek çekmeye gidelim.

Let's go rowing.

Kürek çekmeyi severim.

I like rowing.

Akıntıya karşı kürek çekiyorduk.

We were rowing against the current.

Kürek çekmeye devam edin.

Keep paddling.

İhtiyacım olan bir kürek.

What I need is a shovel.

O kürek otuz dolar.

That shovel costs thirty dollars.

Tom kürek çekmeyi durdurdu.

Tom stopped rowing.

Tom kürek çekmeyi sever.

Tom loves rowing.

Biraz ben kürek çekeyim.

Let me row for a while.

Nehirde akıntıya karşı kürek çektik.

We rowed up the river against the current.

Kürek çekmek için göle gittik.

We went to the lake to row a boat.

Botta kürek çeken kız kuzenimdir.

The girl rowing a boat is my cousin.

Güçlü akıntıya karşı kürek çekemedik.

We couldn't row against the strong current.

Balıklar kürek olarak yüzgeçlerini kullanırlar.

Fish use their fins as oars.

Tüm tekneler kürek ile donatılmıştır.

All the boats are equipped with oars.

- Boşa kürek çekme.
- Akıntıya karşı yüzme.

Don't spit into the wind.

Onlar nehrin yukarısına doğru kürek çektiler.

They rowed up the river.

O kürek otuz dolara mal oldu.

That shovel cost thirty dollars.

Neden teknede sıra ile kürek çekmiyoruz?

Why don't we take turns rowing the boat?

Böylece, kazma kürek ve bir grup adamla

So they set about trying to find where they were

O, nazik bir akıntıya karşı kürek çekiyordu.

He was rowing against a gentle current.

Tom genellikle tek başına kürek çekmeye gider.

Tom usually goes rowing by himself.

Tom'un bir kürek almak gerektiğini söylediğini düşündüm.

- I thought Tom said he needed to buy a shovel.
- I thought that Tom said he needed to buy a shovel.

Sanırım Tom bir kürek alması gerektiğini söyledi.

- I think Tom said he needed to buy a shovel.
- I think that Tom said he needed to buy a shovel.

Tom kanosuyla akıntıya karşı kürek çekmeye çalıştı.

Tom tried paddling his canoe upstream.

Mary plastik bir kürek kullanarak kovasını kumla doldurdu.

Mary filled her bucket with sand using a plastic shovel.

Tom kamyondan bir kürek çıkardı ve kürümeye başladı.

Tom got his shovel out of the truck and began to dig.

O, uzakta kürek çeken bir teknenin görüntüsünü gördü.

She caught sight of a rowing boat in the distance.

- Tom boşa hayal kuruyor.
- Tom akıntıya kürek çekiyor.

Tom is a lost cause.

Mary, Tom'a doğum günü için bir kürek verdi.

Mary gave Tom a shovel for his birthday.

Nehirde kürek çekmeye devam ettikçe, suyun berraklığı beni afallattı.

As I rowed out into the river, the clearness of the water astounded me.

Tom bana bir kürek uzattı ve kazmaya başlamamı söyledi.

Tom handed me a shovel and told me to start digging.

Tom ve ben bir sandal kiraladık ve kürek çekmeye gittik.

Tom and I rented a rowboat and went rowing.

- Havanda su dövüyorsun.
- Zamanı boşa harcıyorsun.
- Boşa kürek çekiyorsun.
- Boşa uğraşıyorsun.

You're flogging a dead horse.

Bir çözüm için akıntıya kürek çekmeniz umurumda değil ama keşke bir karar verseniz.

I don't mind your groping in the dark for a solution, but I wish you'd come to a decision.

Tom ve Mary onları son gördüğümde nehrin aşağısına doğru bir kanoda kürek çekiyorlardı.

Tom and Mary were paddling a canoe down the river the last time I saw them.

- Bütün gün boşa kürek salladı.
- Kendi kendine gelin güvey oldu.
- Olmayacak duaya amin dedi.

He built castles in the air all day.