Translation of "Hep" in English

Hep birlikte

All together

Hep hatalısın.

- You are always wrong.
- You're always wrong.

Hep gülümsüyorsun.

You're always smiling.

Hep hapşırıyorum.

I'm always sneezing.

Hep kaybediyor.

He always loses.

hep iş değiştirdim, hep alan değiştirdim.

I've always changed jobs, I've changed the field.

- Eskiden hep oluyordu.
- Eskiden hep olurdu.

It used to happen all the time.

hep başkasının parasıyla hep bir yatırımlar yapıyor

always investing in someone else's money

- Bunu hep söyleyip duruyorum.
- Bunu hep söylüyorum.

I've been saying that all along.

Şimdi hep beraber

Now, all together.

Hep oradaydı aslında.

It was always there, actually.

Hep lakayıt takılıyorsun.

You always take things too easy.

Pazarları hep evdeyimdir.

I'm always home on Sunday.

Hep hata yapıyorsun.

- You're always making mistakes.
- You always make mistakes.

O hep meşgul.

She is always busy.

Ben hep eğlenirim.

I always have fun.

O hep korkar.

He is always scared.

Ona hep güvendim.

- I have always trusted her.
- I've always trusted her.

O hep gizemliydi.

She was always very secretive.

O hep yakınır.

She complains all the time.

Sorular hep vardır.

There are always questions.

İnsanları hep küçümsüyorsun.

You always underestimate people.

O hep homurdanıyor.

She's always grumbling.

O hep hazırlanıyor.

He is always preparing.

Tom hep güldü.

Tom laughed all the time.

Tom hep kusurluydu.

Tom was invariably wrong.

Sen hep böyleydin.

You've always been that way.

İnsanlar hep ölüyor.

People are always dying.

Bu hep öyledir.

It's always like that.

Sana hep bakacağım.

I'll always take care of you.

Ben hep kaybederim.

I always lose.

Hep birlikte gidelim.

Let's all go together.

Hep birlikte gidebiliriz.

We could all go together.

Tom hep uyudu.

Tom slept through the whole thing.

Tom hep uyuyor.

Tom is always sleeping.

Ayaklarım hep soğuk.

My feet are always cold.

Dan hep buradadır.

Dan is here forever.

Hep böyle misin?

Are you always like this?

Neden hep bağırıyorsun?

Why are you always shouting?

Hep birlikte çalışalım.

Let's all work together.

O hep bayılıyor.

She faints all the time.

Cenazelerde hep gülerim.

I always laugh at funerals.

O, hep gülümser.

She always smiles.

Bugünlerde hep meşgulüm.

I'm always busy these days.

Tom'u hep hatırlayacağım.

- I'll always remember Tom.
- I will always remember Tom.

Niye hep susuyorsun?

Why were you silent all the time?

Tom hep güler.

Tom is always laughing.

Tartışmalar hep yapıcıydı.

The discussions were always constructive.

Çocuklar hep öğreniyorlar.

Children are always learning.

Sen hep tatildesin.

You're always on vacation.

Hepimiz hep açtık.

We were all always hungry.

Onlar hep birlikteydiler.

They were always together.

Bu hep bozulur.

That's always broken.

Ben hep korkardım.

I was always terrified.

Biz hep temkinliyiz.

We're always cautious.

Tom hep çalışıyordu.

Tom was always working.

Tom hep harika.

Tom is always great.

Ben hep hevesliyim.

I'm always eager.

Biz hep buradayız.

We're always here.

Ben hep kaybolurum.

I always get lost.

Hep yorgun görünüyorsun.

You always seem to be tired.

Hep onu yapıyorsun.

You're always doing that.

Ben hep böyleydim.

I've always been like this.

Pazartesileri hep meşgulüm.

I'm always busy on Mondays.

Ben hep şanslıydım.

I've always been lucky.

Hep yalan söylüyorsun.

You're always lying.

Ben hep çalışıyorum.

I'm always working.

Onlar hep tartışıyorlar.

They're always arguing.

Anahtarlarımı hep kaybediyorum.

I'm always losing my keys.

Dilleri hep sevdim.

I've always loved languages.

Tom hep ağlıyordu.

Tom was crying the whole time.

Hep siyasetle ilgilenmişimdir.

I've always been interested by politics.

Hep birlikte eğleniriz.

We always have fun together.

Futbolu hep sevdim.

I've always liked football.

Avustralya'yı hep sevmişimdir.

I've always liked Australia.

Sami hep böyleydi.

Sami has always been like that.

Odam hep düzenlidir.

My room is always neat.

Tom hep sarhoştur.

Tom is always drunk.

Tom hep yorgun.

Tom is tired all the time.

Kapın hep kilitli.

Your door is always locked.

Sami hep oradaydı.

Sami was over there all the time.

Hep TV izler.

She watches TV all the time.

Hep meşgul galiba.

He seems to be busy all the time.

Hep meşgul görünüyor.

He seems to always be busy.

Planımız hep buydu.

That was our plan the whole time.

- Ben hep yerde yatarım.
- Ben hep yerde uyurum.

I always sleep on the floor.

- Hep havacı olmak istiyordu.
- Hep hava kuvvetlerine girmek istemişti.

He always wanted to join the air force.

- Biri espri yapınca hep gülerim.
- Fıkra anlatılınca hep gülüyorum.

I always laugh when someone tells a joke.

Bu beceriye hep sahiptiniz.

You've always had that ability.

Hep tekerlekli sandalye kullanmadım.

I haven't always used a wheelchair.

Neredeyse hep Adam Sandler'dır.

it was almost always Adam Sandler.

Bu hep böyle oldu.

it always has been.