Translation of "Elbisesi" in English

Elbisesi diz üstünde.

Her dress is above the knee.

Onun elbisesi haraptı.

Her dress was ruined.

Carol'ın elbisesi uzun.

Carol's dress is long.

Mary'nin elbisesi pembe.

Mary's dress is pink.

Onun elbisesi ucuz görünüyordu.

Her dress looked cheap.

Onun elbisesi ucuz olandı.

Her dress was a cheap one.

Onun elbisesi çok uygunsuzdu.

Her dress was very unbecoming.

Akşam elbisesi tercih edilir.

Evening dress is desired.

Mary'nin elbisesi çok kısa.

Mary's dress is too short.

Mary'nin elbisesi fazla uzun.

Mary's dress is too long.

Papa kırmızı elbisesi ile göründü.

The pope appeared in his red robe.

Elbisesi için terziye ödeme yaptı.

She paid the dressmaker for her dress.

Onun güzel elbisesi dikkatimi çekti.

Her beautiful dress drew my attention.

Tom bir kadın elbisesi giyiyor.

Tom is wearing a women's dress.

Mary'nin böyle kaç elbisesi var?

How many dresses like that does Mary have?

Leyla'nın inanılmaz bir elbisesi var.

Layla has an amazing dress.

Bir Kabile elbisesi giymek istiyor.

She wants to wear a Kabyle dress.

Sana bir Kabile elbisesi aldım.

I got you a Kabyle dress.

Bu güzel bir Kabile elbisesi.

This is a beautiful Kabyle dress.

Onun elbisesi beyaz pulka puanlı mavidir.

- Her dress has white spots on a blue background.
- Her dress is blue with white polka dots.

Onun elbisesi benim zevkime göre değil.

Her dress is not to my taste.

Mary'nin elbisesi ona çok iyi uymuyor.

Mary's dress doesn't fit her very well.

Tom'un bile bir takım elbisesi yok.

Tom doesn't even own a suit.

Onun elbisesi partide herkesin dikkatini çekti.

Her dress attracted everyone's attention at the party.

Tom mavi bir hastane elbisesi giyiyordu.

Tom was wearing a blue hospital gown.

Onun üzerinde güzel bir elbisesi vardı.

She got a beautiful dress on.

Lady Gaga'nın komik bir elbisesi var.

Lady Gaga has a ridiculous dress.

Mary'nin yeni elbisesi hakkında ne düşünüyorsun?

What do you think of Mary's new dress?

Çocukların çoğunun neredeyse hiç elbisesi yoktu.

Many of the children had hardly any clothes on.

Bu Kabile elbisesi hakkında ne düşünüyorsun?

What do you think about this Kabyle dress?

Neden sana bir Kabile elbisesi verdi?

Why did she give you a Kabyle dress?

Uzun zamandır bir Kabile elbisesi giymedi.

She hasn't worn a Kabyle dress in a long time.

O, kırmızı elbisesi ile daha hoş görünüyor.

She looks prettier in her red dress.

Cadılar bayramı için bir korsan elbisesi giydi.

She wore a pirate costume for Halloween.

Lupita Nyong'o'nun elbisesi onun otel odasından çalındı.

Lupita Nyong'o's dress was stolen in her hotel room.

- Mary'nin gelinlik elbisesi güzeldi.
- Mary'nin gelinliği güzeldi.

Mary's wedding dress was beautiful.

Çevrimiçi olarak bir Kabile elbisesi sipariş etti.

She ordered a Kabyle dress online.

Takım elbisesi ve kravatı ile oldukça yakışıklı görünüyordu.

He looked quite handsome in his suit and tie.

Tom yağmura yakalandı ve yeni takım elbisesi mahvoldu.

Tom was caught in the rain and his new suit got ruined.

Güzel beyaz elbisesi içinde bir peri gibi görünüyordu.

She looked like a fairy in her beautiful white dress.

- Kabile elbiseleri satıyor musunuz?
- Kabile elbisesi satıyor musun?

Do you sell Kabyle dresses?

Kadın elbisesi giyip peruk takmış bir adam o.

That guy is a man in women's clothing with a wig.

Tom sörf yapmaya gittiğinde genellikle bir dalış elbisesi giyer.

Tom usually wears a wetsuit when he goes surfing.

Bu Kabile elbisesi onun bedeni değil. Bu fazla büyük.

This Kabyle dress is not her size. It's way too big.

O, yeni elbisesi ile uyması için yeni bir şapka seçti.

She selected a hat to match her new dress.

- Kırmızı elbisesi onu dışarda durdurdu.
- Kırmızı elbise giydiğinden dolayı, dışarıda durdu.

- Her red dress made her stand out.
- She stands out with her red dress.

Cenazede, dul kadın siyah takım elbisesi, şapkası ve eldiveni ile çok ağırbaşlı görünüyordu.

At the funeral, the widow looked very dignified, with her black suit, hat and gloves.

Tom'un çok fazla elbisesi yok. Onun sürekli aynı şeyi giydiğini görmenin nedeni budur.

Tom doesn't have many clothes. That's why you always see him wearing the same thing.

Mary Tom'a elbisesi hakkında ne düşündüğü sordu, fakat o gerçekten ne düşündüğünü ona söylemekten daha iyisini biliyordu.

Mary asked Tom what he thought of her dress, but he knew better than to tell her what he really thought.