Translation of "Diz" in English

0.017 sec.

Examples of using "Diz" in a sentence and their english translations:

Diz çök!

Kneel!

diz içine girebiliriz.

that should hopefully get us into the knee.

Kar diz boyuydu.

The snow was knee deep.

Bataklık diz boyudur.

The marsh is knee-deep.

Tom diz çöktü.

Tom kneeled.

Mary diz çöküyor.

Mary is kneeling.

Elbisesi diz üstünde.

Her dress is above the knee.

Onlar diz çökmüşlerdi.

They were on their knees.

Mary diz çöküyordu.

Mary was kneeling.

O diz çöktü.

- He got down on his knees.
- She got down on her knees.

Tom diz çöküyor.

Tom is kneeling.

Tom diz yaralanmasından kurtuluyor.

Tom is recovering from a knee injury.

Ben de karşısında diz çöküyorum

so I kneel down in front of her

O diz boyu karın içindeydi.

He was knee-deep in snow.

Arabası diz boyu kara gömüldü.

His car was stuck in knee-deep snow.

Eteklerimi diz boyu giymeyi severim.

I like to wear my skirts knee length.

Benim diz üstü bilgisayarım çalındı.

My laptop has been stolen.

Diz vücudun en büyük eklemidir.

The knee is the body's largest joint.

Boston'da diz boyu kar birikti.

The snow has accumulated knee-deep in Boston.

Mary diz boyunda çizme giydi.

Mary wore knee-high boots.

Mary diz boyunda çorap giydi.

Mary wore knee-high socks.

O, onun yanında diz çöktü.

She knelt beside him.

Tom'un yapay diz eklemi var.

Tom has an artificial knee joint.

Tom Mary'nin yanında diz çöktü.

Tom knelt beside Mary.

Mary diz üstü botlarını giydi.

Mary put on her knee-high boots.

Sami, Leyla'yı önünde diz çöktürdü.

Sami made Layla kneel in front of him.

♪ El ele Diz dize ♪

♪ Hand in hand knee to knee (sit close together) ♪

Dua etmek için hepimiz diz çöktük.

We all knelt down to pray.

Diz çöktün, af için Tanrı'ya yalvarıyordun.

You knelt down, begging God for forgiveness.

Biz dua etmek için diz çöktük.

We knelt down to pray.

Diz üstü bilgisayarında sadece ne yazdın?

What did you just write in your notebook?

Tom'un diz yaralanması ne kadar kötüydü?

How bad was Tom's knee injury?

- Sami diz çökmüştü.
- Sami dizleri üzerindeydi.

Sami was on his knees.

Tom diz çöktü ve döşeme tahtasını kaldırdı.

Tom knelt down and lifted up the floorboard.

Sunağa yakın diz çöken bir çocuk gördüm.

She saw a boy kneeling by the altar.

Mary diz boyu bir mavi elbise giyiyordu.

Mary was wearing a knee-length blue dress.

Sol diz üzerinde küçük bir alçı gördü.

He saw a small plaster on her left knee.

Din adamı saatlerce diz çökmüş olarak kaldı.

The religious man remained kneeling for hours.

İnsanlar dua etmek için neden diz çöküyorlar?

Why do people kneel down to pray?

Tom diz çöktü ve kırık cam parçalarını aldı.

Tom knelt down and picked up the pieces of the broken glass.

Tom daha iyi bir bakış için diz çöktü.

Tom knelt down for a better look.

Tom diz üstü bilgisayarına bir bardak süt döktü.

Tom spilled a glass of milk on his laptop.

Tom diz çöktü ve Mary'nin onunla evlenmesini istedi.

- Tom went down on one knee and asked Mary to marry him.
- Tom got down on one knee and asked Mary to marry him.

Bu kaslar zayıfsa, diz kaputunu doğru konumda tutamazlar.

If these muscles are weak, they cannot hold the kneecap in the correct position.

- Yeni hükümdara boyun eğin.
- Yeni hükümdara diz çökün.

Bow down to your new ruler.

Erkek kardeşim diz yaralanması nedeniyle ameliyat edilmek zorunda olabilir.

My brother may have to be operated on for the knee injury.

Diz üstü bilgisayarımı masanın kenarına o kadar yakın koymamalıydım.

I shouldn't have put my laptop so close to the edge of the table.

Onlar diz çöktü ve savaşın yakında sona ermesi için dua etti.

They knelt down and prayed that the war would end soon.

O onun yanına diz çöktü ve onun adının ne olduğunu sordu.

She knelt beside him and asked him what his name was.

Olabilir, bir adam kafası edilecek diz çökmek yapar ve o ben biraz

I don't want to get blood on it, could somebody very kindly take my hair and pull it over

Tom küçükken hantaldı ve sık sık düşerdi. Tüm pantolonlarının diz yamaları olurdu.

When Tom was little he was clumsy and would fall often. All his pants would have knee patches.

Tom Mary'nin yanına diz çöktü, nabzını kontrol etti ve sonra baktı ve kafasını salladı.

Tom knelt down next to Mary, checked for a pulse, and then looked up and shook his head.

Bugün ben birçok İspanyolca sözcük öğrendim ve artık nasıl "yanak", "çene" ve "diz" diyebileceğimi biliyorum.

Today I learned a lot of Spanish words and now I know how to say "cheek," "chin," and "knee."

Etmelerini yasaklayan kendi kodlarına sahip olan Jomsvikingler - örneğin bir tanesi başlarının kesilmesi için diz çökmeyeceğini söyledi, ayağa kalkmakta ve önden başlarının kesilmesinde

to express fear at any point - one of them for instance said he would not kneel down