Translation of "Edemeyeceğini" in English

0.012 sec.

Examples of using "Edemeyeceğini" in a sentence and their english translations:

Tom yardım edemeyeceğini söylüyor.

- Tom says that he can't help.
- Tom says he can't help.

Tom'un yardım edip edemeyeceğini bilmiyorum.

I don't know if Tom can help.

Yardım edebilip edemeyeceğini bilmem gerekiyor.

I need to know if you can help.

Tom'un bize yardım edemeyeceğini biliyordum.

- I knew that Tom wouldn't be able to help us.
- I knew Tom wouldn't be able to help us.

Yardım edip edemeyeceğini merak ediyordum.

I was wondering if you could help.

Yardım edebilip edemeyeceğini merak ediyordum.

I was wondering if you might be able to help.

Tom işi kabul edemeyeceğini söyledi.

- Tom said he couldn't accept the job.
- Tom said that he couldn't accept the job.

Lee işi kabul edemeyeceğini söyledi.

Lee said he could not accept the job.

Tom bana yardım edemeyeceğini söyledi.

- Tom said he couldn't help me.
- Tom said that he couldn't help me.

Tom yardım edebilip edemeyeceğini sordu.

Tom asked if he could help.

Tom'un cevabı tahmin edemeyeceğini biliyordum.

- I knew Tom wouldn't be able to guess the answer.
- I knew that Tom wouldn't be able to guess the answer.

İstediğin şeyi elde edemeyeceğini düşündüğünde ise

When you don’t think you're going to get what you want,

Tom Mary'nin kimseyi ikna edemeyeceğini biliyordu.

Tom knew Mary wouldn't be able to convince anybody.

Bana yardım edebilip edemeyeceğini merak ediyorum.

I wonder if you might be able to help me.

Bize yardım edebilip edemeyeceğini merak ediyorum.

I wonder if you could help us.

Tom'un bize yardım edebilip edemeyeceğini göreceğim.

I'll see if Tom can help us.

Neden yardım edemeyeceğini Tom'a söyledin mi?

Have you told Tom why you can't help?

Tom'a bize yardım edebilip edemeyeceğini soralım.

Let's ask Tom if he can help us.

Tom'un bize yardım edebilip edemeyeceğini bilmiyorum.

I don't know if Tom can help us.

Mary kimsenin ona yardım edemeyeceğini söyledi.

Mary said no one could help her.

Tom Mary'ye kimsenin yardım edemeyeceğini söyledi.

- Tom said no one could help Mary.
- Tom said nobody could help Mary.
- Tom said that no one could help Mary.
- Tom said that nobody could help Mary.

Tom, bugün bize yardım edemeyeceğini söylüyor.

Tom says he won't be able to help us today.

Tom bugün bize yardım edemeyeceğini söyledi.

- Tom said he couldn't help us today.
- Tom said that he couldn't help us today.

Tom'un bize yardım edebilip edemeyeceğini görmeye gidelim.

Let's go see if Tom can help us.

Tom'u bulmama yardım edebilip edemeyeceğini merak ediyorum.

I wonder if you can help me find Tom.

Birinin bize yardım edebilip edemeyeceğini merak ediyorum.

I wonder if anybody can help us.

Tom'un bize yardım edip edemeyeceğini merak ediyorum.

- I wonder if Tom can help us.
- I wonder whether Tom can help us.
- I wonder whether or not Tom can help us.
- I wonder whether Tom can help us or not.

Tom'un bize yardım edebilip edemeyeceğini merak ediyorum.

- I wonder if Tom could help us.
- I wonder whether Tom could help us.
- I wonder whether or not Tom could help us.
- I wonder whether Tom could help us or not.

O, hiç kimsenin ona yardım edemeyeceğini söyledi.

He said no one could help him.

Problemi çözmeme yardım edebilip edemeyeceğini merak ediyorum.

I wonder if you could help me solve the problem.

Tom Mary'ye ona yardım edebilip edemeyeceğini sordu.

Tom asked Mary if she'd help him.

Onun bize yardım edebilip edemeyeceğini Tom'a soracağım.

I'll ask Tom if he can help us.

Sonunda yalnız başına baş edemeyeceğini itiraf etmelisin.

You should finally admit you can't cope alone with it.

Tom'un bana yardım edebilip edemeyeceğini merak ediyorum.

- I wonder whether Tom might be able to help me.
- I wonder if Tom might be able to help me.
- I wonder whether or not Tom might be able to help me.

Tom başka kimsenin Mary'ye yardım edemeyeceğini söyledi.

- Tom said nobody else could help Mary.
- Tom said no one else could help Mary.
- Tom said that no one else could help Mary.
- Tom said that nobody else could help Mary.

Bunu yapmama yardım edebilip edemeyeceğini merak ediyorum.

I wonder if you could help me do that.

Tom, Mary'ye ona yardım edip edemeyeceğini sordu.

Tom asked Mary if she could help him.

Kimse o adamın konuşup kendini ifade edemeyeceğini umursamadı.

before he was hunted down like a wild animal and labeled a villain.

Bunu yapmama birinin yardım edip edemeyeceğini merak ediyorum.

I wonder if someone could help me do this.

Tom bana eve kadar eşlik edebilip edemeyeceğini sordu.

Tom asked if he could walk me home.

Tom'a iyi bir avukat tavsiye edebilip edemeyeceğini sordum.

I asked Tom if he could recommend a good lawyer.

Tom önümüzdeki pazartesi bizi ziyaret edebilip edemeyeceğini bilmiyor.

Tom doesn't know if he'll be able to visit us next Monday.

Oraya gidin ve onlara yardım edebilip edemeyeceğini görün.

Go over there and see if you can help them out.

Tom yarın Mary'nin bize yardım edebilip edemeyeceğini soracak.

Tom is going to ask Mary if she can help us tomorrow.

Tom, Mary'nin yarın bize yardım edebilip edemeyeceğini görecek.

- Tom is going to see if Mary can help us tomorrow.
- Tom will see if Mary can help us tomorrow.

Tom'un bize gerçekten yardım edip edemeyeceğini merak ediyorum.

- I wonder whether Tom really could help us.
- I wonder if Tom really could help us.
- I wonder whether Tom can really help us.

Tom, Mary'ye yarın bize yardım edebilip edemeyeceğini soracak.

Tom will ask Mary if she can help us tomorrow.

Tom'un bunu yapmasına yardım edip edemeyeceğini merak ediyorum.

I wonder if you could help Tom do that.

Yardım edebilip edemeyeceğini bilmiyorum ama en azından sormak zorundaydım.

I don't know whether you can help, but I had to at least ask.

Yarın öğleden sonra bana yardım edebilip edemeyeceğini merak ediyordum.

I was wondering if you could help me tomorrow afternoon.

Bu öğleden sonra bana yardım edebilip edemeyeceğini merak ediyordum.

I was wondering if you could help me this afternoon.

Tom Mary'yi etkilemek için yeterince iyi dans edemeyeceğini biliyordu.

Tom knew that he wouldn't be able to dance well enough to impress Mary.

Tom artık Amazonla rekabet edemeyeceğini söylediği için kitabevini kapattı.

Tom closed his bookstore because he said that he couldn't compete with Amazon anymore.

Tom, Mary'yi ona yardım etmesi için ikna edemeyeceğini biliyordu.

- Tom knew that he wasn't going to be able to convince Mary to help him.
- Tom knew that he wasn't likely be able to convince Mary to help him.

Tom'un bu sorunu çözmemize yardım edip edemeyeceğini merak ediyorum.

- I wonder whether Tom could help us solve this problem.
- I wonder whether or not Tom could help us solve this problem.

- Bana yardım edip edemeyeceğini merak ediyordum.
- Bana yardım eder misin?

I was wondering if you could help me.

Gelecek hafta ona yardım edip edemeyeceğini Tom sana sormak istiyor.

Tom wants to ask you if you'll help him next weekend.

Tom, Mary'ye kimsenin o adayı sağ olarak terk edemeyeceğini söyledi.

Tom told Mary that no one could leave that island alive.

Birinin bize bu konuda yardım edip edemeyeceğini çevredekilere soracağım ve anlayacağım.

I'll ask around and see if anyone can help us out with this.

Yarın Tom'u bize yardım etmek için ikna edebilip edemeyeceğini merak ediyorum.

I wonder if you could talk Tom into helping us tomorrow.

O elinden geleni yaptı ama kısa sürede böyle bir hızlı atlet ile rekabet edemeyeceğini gördü.

He did his best but soon saw that he could not compete with such a fast runner.