Translation of "Barış" in English

0.020 sec.

Examples of using "Barış" in a sentence and their english translations:

Barış istiyorum.

I want peace.

Barış istiyoruz.

We want peace.

Barış için yol yoktur. Barış yoldur.

There is no path to peace. Peace is the path.

Sevgi ve Barış.

Love and Peace.

Barış çok önemlidir.

Peace is of great importance.

Zihni barış içinde.

Her mind is at peace.

Barış için endişeliyiz.

We are anxious for peace.

Başkan barış ister.

The President desires peace.

Dünyada barış istiyoruz.

We want peace in the world.

Barış hakkında konuştu.

He spoke about peace.

Barış seninle olsun.

- Peace be with you!
- Peace be with you.

Onlar barış istiyor.

They want peace.

Hepimiz barış diledik.

We all wished for peace.

Hepimiz barış istiyoruz.

We all hope for peace.

Dünyada barış olsun.

Let there be peace in the world.

Barış içinde gelirim.

I come in peace.

Barış ve aşk.

Peace and love...

Barış pısırıklar içindir.

Peace is for wimps.

Barış içinde çalışayım.

Let me work in peace.

Ulus barış halindeydi.

The nation was at peace.

Barış için çalışıyoruz.

We are working for peace.

İslam barış dinidir.

Islam is a religion of peace.

İnsanlar barış istiyor.

- The people want peace.
- People want peace.

- Hepimiz barış için umut ediyoruz.
- Hepimiz barış istiyoruz.

We all hope for peace.

- Biz barış için can atıyoruz.
- Barış burnumuzda tütüyor.

We long for peace.

- Yurtta barış, dünyada barış.
- Yurtta sulh, cihanda sulh.

Peace at home, peace in the world.

- Onlar barış için endişeliler.
- Onlar barış için endişe duyuyorlar.

They're anxious for peace.

İnsanlar barış için istekliydiler.

People were eager for peace.

Biz barış yararına çalışıyoruz.

We are working in the interest of peace.

Onlar barış için istekliler.

They are eager for peace.

Burada barış içinde yaşayabiliriz.

We could live in peace here.

Japonya komşularıyla barış içindedir.

Japan is at peace with her neighbors.

Güvercin bir barış sembolüdür.

A dove is a symbol of peace.

Barış antlaşması yarın imzalanacak.

The peace treaty will be signed tomorrow.

Dünyadaki herkes barış ister.

Everybody in the world desires peace.

Tüm dünya barış istiyor.

The entire world wishes to have peace.

Bütün ulus barış istiyor.

The whole nation wants peace.

Onlar barış içinde yaşarlar.

They live in peace.

O bir barış yanlısı.

He's a pacifist.

Herkes barış içinde yaşayabilir.

Everyone can live peacefully.

Barış savaştan daha iyidir.

Peace is better than war.

Seninle barış yapmaya geldim.

I've come to make my peace with you.

"Adalet yoksa barış yok!"

"No justice, no peace!"

Onlar barış içinde yaşadı.

They lived in peace.

Güvercin barış anlamına gelir.

The dove stands for peace.

Biz barış içinde geliriz.

We come in peace.

Sonsuz korku, sonsuz barış.

Everlasting fear, everlasting peace.

Herkes sürekli barış istiyor.

Everyone wants continuous peace.

Siyasette barış var mı?

Is there peace in politics?

Ben bir barış severim.

- I'm a pacifist.
- I am a pacifist.

Herkes kalıcı barış istiyor.

Everybody wants permanent peace.

Onlar barış yanlısı mı?

Are they pacifists?

Barış yemek masasında başlar.

Peace begins at the dinner table.

Burada barış içinde yaşayabilecektim.

- I could live peacefully here.
- We could live in peace here.

Onlar barış antlaşması imzaladı.

They signed the peace treaty.

Barış antlaşması görüşmesi yapacaklardı.

They would negotiate a peace treaty.

Barış görüşmeleri başarısızlıkla sonuçlandı.

The peace talks ended in failure.

Barış içinde parti verelim.

Let's have the party in peace.

Bütün dünyada barış vardı.

There was peace all over the world.

Sadece barış dünyayı kurtarabilir.

Only peace can save the world.

Adalet olmadan barış olmayacak.

Without justice there will be no peace.

Bu evde barış olabilir.

There can be peace in this house.

- Barış istiyorsan savaşa hazır ol.
- Barış istiyorsanız savaşa hazır olun.

- If you wish peace, prepare for war.
- If you want peace, prepare for war.

Barış, neşe, sevgi, şefkat, empati

Cultivate the emotions of peace, joy,

Ve barış için birlikte çalışarak

and working together for peace,

Tilsit'in barış anlaşmasının ardından Davout

Following the peace treaty of Tilsit,  Davout became governor-general of the  

Savaşta terör… barış içinde süsleme…

Terror in war… ornament in peace…

O, barış getirmek için çalıştı.

He tried to bring about peace.

Biz barış seven bir milletiz.

- We are a peace-loving nation.
- We're a peace-loving nation.

Güvercin ünlü bir barış sembolüdür.

The dove is a famous symbol for peace.

Barış bizim için zamanında gelecektir.

Peace will come to us in time.

Kim barış ve güvenliği istemez?

Who doesn't hope for peace and security?

Askerler bir barış anıtı diktiler.

The soldiers have erected a peace monument.

Yaşlı general "barış feshedilebilir" dedi.

"Peace is evitable", said the old general.

Başkan barış istiyor, değil mi?

The President desires peace, doesn't he?

Barış görüşmeleri bu hafta başlayacak.

The peace negotiations will start this week.

Ben sadece barış isteyen biriyim.

I'm just someone who wants peace.

Tom, Mary ile barış yaptı.

Tom made peace with Mary.

Barış istiyorsan, savaş için hazırlan.

If you want peace, prepare for war.

Biz barış için ümit ediyoruz.

We hope for peace.

Biz barış için can atıyoruz.

We are longing for peace.

Biz barış için dua ediyoruz.

We pray for peace.

Sana barış ve mutluluk diliyorum.

I wish you peace and happiness.

Barış, tolerans olmadan var olamaz.

- Peace cannot exist without tolerance.
- Peace can't exist without tolerance.

Bu, barış anlaşmasının kaba taslağıdır.

This is the rough draft of the peace treaty.

İç barış tehlikeye girer mi?

Would domestic peace be plunged into jeopardy?

Barış görüşmeleri bu hafta başlıyor.

The peace talks begin this week.

Barış görüşmeleri gelecek hafta başlayacak.

Peace talks will begin next week.