Translation of "öğretir" in English

Tom öğretir.

Tom teaches.

O, İngilizce öğretir.

He teaches English.

Arkadaşlarına İngilizce öğretir.

He teaches English to his friends.

Bana öğretir misin?

Would you teach me?

O Arapça öğretir.

He teaches Arabic.

Tom Fransızca öğretir.

Tom teaches French.

Tom yoga öğretir.

Tom teaches yoga.

Öğretmen öğrenciye öğretir.

The teacher teaches the student.

Öğretmen öğrencilere öğretir.

The teacher teaches the students.

Ebeveynler çocuklara konuşmayı öğretir, çocuklar ebeveynlere sessiz olmayı öğretir.

Parents teach children to speak, children teach parents to be silent.

Profesör İngilizce konuşmayı öğretir.

The professor teaches English conversation.

Yapabilen yapar, yapamayan öğretir.

He who can, does. He who cannot, teaches.

O bize Fransızca öğretir.

- French is taught us by her.
- She teaches us French.

Bay Ito tarih öğretir.

- Mr Ito teaches history.
- Mr. Ito teaches history.

Edebiyat bize insanlığı öğretir.

Literature teaches us about humanity.

Tom çocuklara Fransızca öğretir.

Tom teaches French to children.

Tom Boston'da Fransızca öğretir.

Tom teaches French in Boston.

Tom bana Fransızca öğretir.

Tom teaches me French.

Annem çiçek düzenleme öğretir.

My mother teaches flower arranging.

O bize İngilizce öğretir.

She teaches us English.

O, arkadaşlarına İngilizce öğretir.

He teaches his friends English.

Tom bize Fransızca öğretir.

Tom teaches us French.

Tom Fransızca öğretir mi?

Does Tom teach French?

Bay Ito tarih öğretir mi?

- Does Mr Ito teach history?
- Does Mr. Ito teach history?

Bay White bize İngilizce öğretir.

Mr White teaches us English.

Edebiyat bize insanlık hakkında öğretir.

Literature teaches us about humanity.

O, okuma ve yazma öğretir.

She teaches reading and writing.

Bayan Yamamoto bize İngilizce öğretir.

Ms. Yamamoto teaches us English.

Amcam bir üniversitede İngilizce öğretir.

My uncle teaches English in a college.

Bay Wang bize Çince öğretir.

Mr. Wang teaches us Chinese.

Lisede İngilizce dil bilgisi öğretir.

He teaches English grammar at a high school.

Bayan Jones, bilgisayar bilimi öğretir.

Mrs. Jones teaches computer science.

Bana biraz Fransızca öğretir misin?

Will you teach me some French?

Bana nasıl yüzeceğimi öğretir misin?

Will you teach me how to swim?

Bana sörf yapmayı öğretir misin?

Would you teach me to surf?

Bayan Green bize müzik öğretir.

Miss Green teaches us music.

Umarım Tom bana Fransızca öğretir.

I hope Tom will teach me French.

Bana araba sürmeyi öğretir misin?

Would you teach me how to drive?

Bana satranç oynamayı öğretir misin?

Would you teach me how to play chess?

- Peynirin nasıl yapılacağını bana öğretir misin?
- Peynirin nasıl yapıldığını bana öğretir misiniz?

Would you teach me how to make cheese?

Bana nasıl satranç oynayacağımı öğretir misin?

Will you teach me how to play chess?

Yoksulluk size ekmeği yağsız yemeyi öğretir.

Poverty teaches you to eat bread without butter.

Bana nasıl dans edeceğimi öğretir misin?

Would you teach me how to dance?

- Başarısızlık başarı getirir.
- Başarısızlık başarıyı öğretir.

Failure teaches success.

- O, Arapça öğretiyor.
- O Arapça öğretir.

He teaches Arabic.

Bana piyanoyu nasıl çalacağımı öğretir misin?

Could you teach me how to play the piano?

Tom Mary'nin gittiği okulda Fransızca öğretir.

Tom teaches French at the school Mary goes to.

Onu nasıl yapacağımı bana öğretir misin?

Would you teach me how to do that?

- Tom Fransızca öğretir.
- Tom Fransızca öğretiyor.

- Tom teaches French.
- Tom is teaching French.

Arkadaşım Alexandre; Almanca ve Esperanto öğretir.

My friend Alexandre teaches German and Esperanto.

Suda batmadan durmayı bana öğretir misin?

Will you teach me how to float?

Bu kurs İlkyardımda temel becerileri öğretir.

This course teaches basic skills in First Aid.

İngilizcenin dışında, aynı zamanda matematik öğretir.

Apart from English, he also teaches math.

Tom yerel bir lisede Fransızca öğretir.

Tom teaches French at a local high school.

Bana bunu nasıl yapacağımı öğretir misin?

Could you teach me how to do that?

Bana nasıl araba kullanacağımı öğretir misiniz?

Could you teach me how to drive?

Bize zarar veren şeyler bize öğretir.

The things that hurt us, teach us.

Tom haftada bir kez arkadaşlarına Fransızca öğretir.

Tom teaches French to his friends once a week.

Kilise evlilikten önce seksten uzak durmayı öğretir.

The church teaches abstinence before marriage.

Tom bana haftada iki kez Fransızca öğretir.

Tom teaches me French twice a week.

O, İngilizcenin yanı sıra matematik de öğretir.

He teaches maths as well as English.

İki dilli okul İngilizce ve Portekizce öğretir.

The bilingual school teaches English and Portuguese.

- Onlar bize konuşmayı öğretir.
- Bize konuşmayı öğretiyorlar.

They teach us to speak.

O şarkının nasıl çalınacağını bana öğretir misin?

Would you teach me how to play that song?

Tom, hem Fransızca hem de İngilizce öğretir.

Tom teaches both French and English.

- O bize Fransızca öğretir.
- O bize Fransızca öğretiyor.

- She teaches us French.
- She's teaching us French.
- She is teaching us French.

İhtiyacım olabilecek bazı Fransızca tabirleri bana öğretir misiniz?

Could you teach me some French phrases that I might need?

Gerçek bilim bize şüphe etmeyi ve cahillikten kaçınmayı öğretir.

True science teaches us to doubt and to abstain from ignorance.

- Bana nasıl uçacağımı öğretebilir misin?
- Bana uçmayı öğretir misin?

Can you teach me how to fly?

Anne ve baba çocuklarına yalan söylemenin yanlış olduğunu öğretir.

Parents teach their children that it's wrong to lie.

- Bay Kato bize İngilizce öğretiyor.
- Bay Kato bize İngilizce öğretir.

- Mr. Kato teaches us English.
- Mr Kato teaches us English.

Birçok Doğu dinleri olayların çeşitliliği arkasında bir birlik olduğunu öğretir.

Many Eastern religions teach that there is a unity behind the diversity of phenomena.

- Sayın Hirayama çok iyi öğretir.
- Bay Hirayama çok iyi ders verir.

Mr Hirayama teaches very well.

- O, New York'ta Fransızca dersi verir.
- O, New York'ta Fransızca öğretir.

He teaches French in New York.

- İngilizcenin yanı sıra matematik de öğretir.
- O, İngilizce öğrettiği gibi matematik de öğretiyor.

He teaches mathematics as well as English.

- Tom bir gitar öğretmeni değil. O piyano öğretir.
- Tom gitar öğretmeni değil. Piyano dersi veriyor.

Tom isn't a guitar teacher. He teaches piano.