Translation of "Kalmaya" in Dutch

0.005 sec.

Examples of using "Kalmaya" in a sentence and their dutch translations:

Kalmaya karar verdik.

We besloten te blijven.

Kalmaya karar verdim.

Ik heb besloten om te blijven.

Boston'da kalmaya karar verdim.

Ik heb besloten om in Boston te blijven.

Neden kalmaya karar verdin?

- Waarom heb je besloten te blijven?
- Waarom hebt u besloten te blijven?
- Waarom hebben jullie besloten te blijven?

Ben sakin kalmaya çalıştım.

Ik probeerde kalm te blijven.

Ben yalnız kalmaya korkuyorum.

Ik ben bang om alleen te zijn.

O normal kalmaya çalışıyor.

Hij probeert normaal te zijn.

Ben burada kalmaya karar verdim.

Ik heb besloten om hier te blijven.

Ben sadece hayatta kalmaya çalışıyorum.

- Ik probeer gewoon te overleven.
- Ik probeer alleen te overleven.

Birbirimizle temasta kalmaya devam edelim.

Laten we contact houden.

Şimdilik bir otelde kalmaya niyetliyim.

Voorlopig ben ik van plan in een hotel te blijven.

Tom Maria'yı kalmaya ikna edemedi.

Tom is er niet in geslaagd Mary ervan te overtuigen te blijven.

Taktik içgüdüsü mükemmel kalmaya devam etti.

tactisch instinct uitstekend bleven.

Gece geç saatlere kadar kalmaya alışkınım.

Ik ben het gewend 's avonds laat op te blijven.

öyle ki bu kelime hafızanızda kalmaya devam edecek.

en dat zorgt ervoor dat dat woord bij je blijft hangen.

Ve hayatta kalmaya odaklı bir dünya. DÜNYA'DA GECE

...diep in de schaduwen.

Ve hayatta kalmaya çalışan biri olarak, ellerimi kullanamazsam

En als ik als overlever mijn handen hier niet kan gebruiken...

Biz yaklaşık iki hafta orada kalmaya niyet ettik.

We waren van plan om daar ongeveer twee weken te blijven.

Her ne kadar onunla arkadaş kalmaya çalıştıysam da, bu imkânsız görünüyordu.

Hoewel ik geprobeerd heb vrienden met haar te blijven, bleek dit onmogelijk.

Bu şekilde hikâyeler hep hayatta kaldı ve hayatta kalmaya da devam edecek.

Dat is hoe verhalen hebben overleefd en dat altijd zullen blijven doen.

Orangutan da yok edilen doğal ortamında hayatta kalmaya çalıştığı için kendini savunabiliyor.

...en natuurlijk wil de orang-oetang leven en overleven... ...in de omgeving die is vernietigd en zal zichzelf proberen te verdedigen.

- Dışarı çıkmayı evde kalmaya tercih ederim.
- Evde kalmaktansa dışarı çıkmayı tercih ederim.

Ik zou liever buiten gaan dan binnen te blijven.