Translation of "Söylediği" in Chinese

0.037 sec.

Examples of using "Söylediği" in a sentence and their chinese translations:

Onun söylediği mantıklı değildi.

她說的話沒有道理。

Onun söylediği doğru değildi.

她所说的话是不真实的。

Onun söylediği gerçek olamaz.

他说的不可能是真的。

Onun söylediği doğru değil.

他說的話不是真的。

Tom'un söylediği doğru değildi.

湯姆說的不是真的。

Onların yalan söylediği belliydi.

他們分明說了謊。

Söylediği her şey doğruydu.

他所说的一切是真的。

Onun yalan söylediği açık.

顯然地他撒了謊。

Onun söylediği hakkında endişelenme.

不要在意他说的。

Tom'un söylediği bu muydu?

那就是汤姆说的吗?

Onun söylediği beni utandırdı.

他說的話讓我很尷尬。

Onun söylediği tam olarak odur.

这就是他所说的。

Onun söylediği beni gerçekten incitti.

他說的話真的傷害了我。

Onun söylediği şey doğru değildi.

他說的話跑題了。

Onun ne söylediği çok önemlidir.

他說的話非常重要。

Onun söylediği hiç mantıklı değil.

他说的话根本毫无意义。

Bütün söylediği zamanı geldiğinde öğreneceğimizdi.

她只说到时候你们就知道了。

Söylediği şeyin hiçbir önemi yok.

他說的不重要。

Onun dün söylediği doğru değil.

他昨天說的不是真的。

Mary'nin söylediği için Tom'u suçlama.

别为玛丽犯的错责备汤姆。

Tom'un söylediği her şeyi anladım.

我明白湯姆所說的一切。

- Garip gelebilir ama söylediği doğru.
- Kulağa garip geliyor olabilir ama söylediği doğru.

- 虽然听起来很奇怪,但是她说的的确是真的。
- 聽起來或許有點怪,但她說的是真的。

Tom'un söylediği bir tek kelimeyi anlamadım.

我不明白湯姆說了什麼。

Tom'un söylediği bu durumda geçerli değil.

汤姆所言不符时局。

Onun söylediği herhangi bir şeyi anlayamadım.

我不了解他所說的事情。

Tom'un söylediği şey muhtemelen doğru olmaz.

汤姆所说的应该不是真的。

Hâlâ onun söylediği her şeyi anlamıyorum.

他说的我还是没有全部理解。

Öğretmenin söylediği her kelimeyi not etmeye çalıştı.

她嘗試把老師說的每一句話都記下來。

Tuhaf görünüyor olsa bile, onun söylediği doğrudur.

虽然听起来很奇怪,但是她说的的确是真的。

- Olacağını söylediği şey oldu.
- Ne söylediyse oldu.

他說會發生的事情已經發生了。

Tom Mary'nin olduğunu söylediği kadar yakışıklı değil.

汤姆并不是玛丽说得那样英俊。

- Söylediğin doğru değil.
- Söylediği şey doğru değil.

你说的不是真的。

O her zaman öğretmeninin söylediği her şeyi not alır.

她總是把老師說的話一字不差地記下來。

Doktorun sana defalarca yememen gerektiğini söylediği şeyi yediğine inanamıyorum.

真的不敢相信你在吃医生叮嘱不要食用的东西。

Onun bana yapmamı söylediği gibi yapmaktansa tek başıma yaşamayı tercih ederim.

我寧願自己獨立生活也不要他來指使我。

Benim Çincem mükemmel olmaktan uzak, ama aşağı yukarı onun söylediği her şeyi anlayabiliyorum.

我的漢語並不完美,但能大致聽懂他所說的。