Translation of "Açık" in Arabic

0.018 sec.

Examples of using "Açık" in a sentence and their arabic translations:

Siz yeniliklere açık, işbirliğine açık,

سيدي، أنتم منفتحون على الابتكار والتعاون،

Bu açık.

وهو واضح

Açık ol.

كُن محدداً.

Kapılar açık.

الأبواب مفتوحة.

TV açık.

التلفاز مفتوح.

Gökyüzü açık.

السماء صافية.

Daha açık konuşayım:

الآن، دعوني أكون واضحه:

Işıkları açık bıraktın.

لقد تركت أنوارك مفتوحة.

Tatoeba açık kaynaklıdır.

تتويبا مفتوح المصدر.

Pencereler açık uyuma.

لا تنم والنوافذ مفتوحة.

Kapı açık değildi.

البابُ لم يَكنْ مفتوحاً.

Kapıyı açık bırakmayın.

لا تترك الباب مفتوحا.

Ben açık mıyım?

هل هذا واضح؟

Saçlarım açık kahverengidir.

شعري لونه بني فاتح.

Gözlerini açık tut.

أبقِ عينيك مفتوحتين.

Soruşturma açık kaldı.

بقي التّحقيق مفتوحا.

Kapı açık kalır.

يبقى الباب مفتوحا.

- O kapıyı açık bıraktı.
- O, kapıyı açık bıraktı.

ترك الباب مفتوحاً.

Artık çok açık görebiliyorum

أراه الآن بشكل واضح

"Açık tenli bile değil."

"ليست ذات بشرة فاتحة."

Şunda gerçekten açık olalım:

سأكون صريحة جدَا حيال هذا الأمر:

Tüm yollar açık olacaktı.

مضيق جبل طارق، كان سيفتح

- Kapı açıktır.
- Kapı açık.

الباب مفتوح.

İçeri girin. Kapı açık.

ادخل, الباب مفتوح.

John gözleri açık uyur.

خوان ينام وعيناه مفتوحتان.

- Açıkça konuşun.
- Açık konuş.

تكلم بوضوح.

Tom kapıyı açık bıraktı.

ترك توم البوابة مفتوحة.

Neden gözlerini açık tutmuyorsun?

لم لا تبقي عيناك مفتوحتان؟

Sadece kapıyı açık bırakın.

اترك الباب مفتوحا فحسب.

Televizyon bütün gün açık.

التّلفاز يبقى مُشغّلا طِوال اليوم.

Bir konuda açık olmak istiyorum.

الآن أريد حقاً أن أكون واضحة بخصوص شيء ما.

Tüm gruplardaki gelişime açık direktörlere

أقوم بتعليم قادة التنمية أيًا كانت نوعية فرق العمل

Ayrıca yeniliklere açık olmadıklarını düşünüyorum.

أعتقد أيضاً أنهم ليسوا منفتحين على الابتكارات.

Dünya'nın en açık düzlüklerinde de...

‫وفي أكثر السهول المكشوفة على كوكبنا...‬

Açık okyanustaki yaşam fırtınasına katılıyorlar.

‫في المحيط المفتوح، تنضم إلى عاصفة الحياة.‬

Jeladalar açık alanda korunmasız olurlar.

‫في هذا الخلاء، قردة أبو قلادة معرضة للخطر.‬

Açık söyleyeyim bizler futbol oynardık

دعوني أكون واضحا أننا كنا نلعب كرة القدم

Banka, Pazar günleri açık değil.

لا يكون المصرف مفتوحاً أيام الأحد.

Banka cumartesi günleri açık değil.

البنك يكون مغلقاً أيام السبت.

O, bütün pencereleri açık tuttu.

أبقى جميع النّوافذ مفتوحة.

Bu park halka açık mıdır?

هل هذه الحديقة مفتوحة للعوام ؟

Zaten bildiğim şeyler açık olan gerçeklerdi;

ما كنت أعلمه بالأصل، ما كان واضحاً جداً بالأصل،

Carol gözleri açık olarak ışığa bakabildi.

كانت تقدر كارول على مواجهة الضوء وعينيها مفتوحتين.

Üç numara: Açık uçlu sorular sorun.

القاعدة الثالثة: استخدم الاسئلة ذات النهايات المفتوحة .

Ve açık ve şeffaf davranarak yaptık.

وأن نصبح منفتحين وشفافين.

Yapmamız gereken benim için oldukça açık.

حسنًا، فما نحتاج إليه واضح جدًا بالنسبة لي.

Efendim, zihni bizden daha açık insanlarsınız.

وعقولكم منفتحة أكثر منا.

Halka açık havuzu boşaltmaya karar verdiler.

فضلًا عن جعل عائلات السود يسبحون فيه أيضًا.

Azure, indigo, lacivert, açık lacivert, turkuaz

السماويّ، النيلي، الكحلي، الأزرق الداكن الفيروزي:

Gen-U, açık bir platform olacak,

لتكون مبادرة Gen-U منبرًا مفتوحًا،

Açık bir ev, bir konser salonu

إنه بيت مفتوح، قاعة احتفالات موسيقية

Bu durumda tüm yavrular tehlikeye açık.

‫الآن، كل جرائها مكشوفة.‬

Filler daha açık alanlara doğru ilerliyor.

‫تتوجه الفيلة نحو منطقة مفتوحة أكثر.‬

Etrafımızdaki açık alanda çok şey var

هناك الكثير من الأماكن حولنا،

Onun büyük bir hata yaptığı açık.

من الواضحِ أنه أرتكب خطأ كبيراً.

Bunun bir yalan olduğu çok açık!

كم هو واضح أنها كذبة!

Gerçeği mümkün olduğunca açık şekilde açıkla.

فسر الأحداث بأوضح طريقة ممكن.

Aramanızda açık tenli, ince, genç kadınlar göreceksiniz,

سينتهي بكم المطاف بكميات هائلة من الصور لنساء شابات، ونحيلات، وذوات بشرة فاتحة

Açık ve hassas davranışları sergiledikleri zaman da

ونلومهم حين يظهرون ضعفهم أمامنا بوضوح

Bunları düşünene kadar bazıları daha az açık.

البعض أقل وضوحاً حتى تفكر بها.

Ve bana sunacaklarına karşılık kendimi açık tutmaktır.

ولأكون دائما متطلعاً على ما يقدمه الكون

Kanat açıklığı erkek elinin açık hâli kadardır.

‫أبعاد جناحيها يماثل أبعاد راحة يد إنسان.‬

Var olduğuna dair çok açık kanıtlarımız var.

نملك أدلة واضحة على وجودها

Bana açık somut ve anlamlı amaçlar verdi

منحني أهداف واضحة ومحددة وذات معنى،

Uzun saçlı, açık tenli olmak olduğu Detroit'te büyüdüm.

حيث انتشرت الصورة النمطية للفتاة السوداء على أنّها ذات بشرة فاتحة وشعر طويل.

Açık belleğe bir şey yapıp yapmadığını test edebiliriz.

يؤثر بأي شكل من الأشكال على ذاكرة الأحداث التقريرية.

Açık bir şekilde hastaların krallığına ait değildim artık.

لم أعد أنتمي إلى مملكة المرض مجددًا.

Bu konuda daha da açık olmama izin verin:

‫ولا يمكن النظر إلى السكان‬ ‫بمعزل عن الإنتاج أو الاستهلاك.‬

Çin'den daha açık ve özgür olması gereken toplumlarda

وفي أماكن التي كان من المفترض أن تكون منفتحة أكثر من الصين

Ve açık yeşiller özel kliniklerde uygulanan işlemleri gösteriyor.

والتي تم إجرائها في عيادات خاصة، بالأخضر الفاتح.

Çünkü açık ve erişilebilir bir yer yapmış olursunuz.

لأنكم تصنعون مكانًا مفتوحًا، ويمكنُ الوصول إليه بسهولة.

Ama bu kadar açık bir alanda avlanmak zor.

‫لكن يصعب الصيد في حقل مفتوح كهذا.‬

Başı açık yada başı kapalı diyerek yaftalanıyor birde

وُصِف قائلاً: الرأس مفتوح أو الرأس مغلق.

, subaylarına ve daha sonra Mareşallere anlamlı gelen açık,

أوامر واضحة وموجزة ومكتوبة منطقية لضباطه ، ولاحقًا المارشالات.

Rolünün açık bir göstergesi olarak, kocasının devlet dairelerinde

الكثير من اشارات الاستفهام حول دورها في السلطة خصوصاً مع

Bir kapı ya kapalı ya da açık olmalı.

يجب أن يكون الباب إما مغلقا أو مفتوحا.

Mesela kendi hayatımdan örnek vereyim yeniliklere açık olmakla ilgili.

دعوني أعطي مثالاً من حياتي حول الانفتاح على الابتكارات.

Bunu birkaç saat açık bırakıp alaca karanlıkta kontrol edeceğiz.

‫سنتركه لبضع ساعات ‬ ‫ونتفقده قبل الفجر مباشرة.‬

Insanlar için güvenli ve açık bir diyalog olmasını istedim.

أن تكون مكانًا آمنا للحوار المفتوح بين الناس.

Oradan da okyanusa ulaşmak için açık bir yolu var.

من هناك، يكون للماء مسار واضح نحو المحيط

Peki düşmana neden böyle açık bir hedef sunulmalıydı ki?

ولكن لماذا تقديم مثل هذا الهدف السهل لل العدو؟

Açık Bahçe isimli bir proje oluşturmam için beni davet ettiler.

ودعوني لإنشاء مشروع أطلقنا عليه اسم "البستان المفتوح"

Scipio açık alanda yakalanmak istemeyerek tekrardan güneye doğru hareket ediyor.

تحرك سكيبيو مرة أخرى جنوبًا تجنبا من أن يكتشف مكانه

Bakın; işte bu deneyimsiz insanın yeniliklere açık olmasıyla ilgili bir şey.

انظروا، هذا ما يحدث للشخص عديم الخبرة المنفتح على الابتكارات.

Yapılacak en iyi şeyin bu ışığı açık bırakmak ve tüm böceklerin

‫تعتقد أن أفضل ما يمكن عمله، ‬ ‫هو أن نترك الإناء مع المصباح مضاء‬

Açık düzlüklerde her gece farklı bir mücadele verilir. Afrika Savanı kararıyor.

‫في هذه المساحات الشاسعة،‬ ‫تمثّل كل ليلة تحديًا مختلفًا.‬ ‫تزداد ظلمة السافانا الإفريقية.‬

Hâlâ yavrularını emziren ve kendi iştahı da epey açık olan dişi...

‫أثناء رعاية صغيرها‬ ‫واستبداد الجوع بها،‬

. Ama Ney'in, Masséna'nın feci liderliğini açıkça gördüğü şeye öfkesi açık bir

لكن غضب ناي مما اعتبره قيادة ماسينا الكارثية تحول إلى

Nisan ayında, her zamanki gibi açık sözlü olan Ney, Napolyon'u pozisyonunun

في أبريل ، كان ناي - الذي كان صريحًا كما كان دائمًا - من بين أول من واجه نابليون بواقع

Ve o anda o Makhlouf ile açık savaşa girdiğini Beşar Esad'ın

دخلت في معركةٍ مفتوحةٍ مع ال مخلوف وعلى رأسهم رامي ابن خال

Açık hava pazarında alışveriş yapmak bir mağazanın içinden daha az risklidir.

التسوق في سوق مفتوح آمن أكثر من الدخول لمتجر،

Yani hesaplara sadece açık ve net bir fiyatı olan faaliyetler dahil ediliyordu.

لذلك فقط تلك الأنشطة التي تشتمل على سعر واضح.

Çöldeki en önemli şeylerden biri, su bulabileceğiniz şeylere karşı gözünüzü açık tutmaktır.

‫من أهم الأشياء في الصحراء‬ ‫أن تكون متيقظاً لوجود أي شيء ‬ ‫يمكنه مساعدتك على الحفاظ على ترطيبك.‬

Isminden de her şey açık zaten okyanusal taban okyanusun altında kalan kısım

كل شيء واضح من الاسم ، قاع المحيط هو الجزء تحت المحيط

Ve kamuya açık alanlar açılmaya başladı bu daha büyük sorulara yol açıyor:

وبينما تفتتح الأماكن العامة مجددًا، تظهر بعض الأسئلة المهمة:

Bu elçiler Hülagü Han'ın adına oradalardı ve çok açık bir ultimatom u getirmişlerdi

وصلوا نيابة عن هولاكو خان، يحملون رسالة تحتوي على إنذار نهائي لا لبس فيه:

Hava karardıktan sonra ancak en büyükler böyle açık bir alana gelmeye cüret eder.

‫فقط أَضخم الحيوانات تجرؤ على القدوم ليلًا‬ ‫إلى مكان مكشوف كهذا.‬

Şehrin ışıklarını geride bırakıp karanlık açık okyanusa ulaşan kürklü foklar artık daha güvende.

‫بعد ابتعادها عن أضواء المدينة‬ ‫في المحيط المظلم المفتوح،‬ ‫تكون الفقمات الفرائية أكثر أمنًا.‬