Translation of "Açık" in Chinese

0.007 sec.

Examples of using "Açık" in a sentence and their chinese translations:

Zaten açık.

它已经开放了。

Gökyüzü açık.

天空很晴朗。

Işık açık.

灯亮着。

- Bu oldukça açık.
- O oldukça açık.

那很明顯。

- Gözleriniz açık mı?
- Gözlerin açık mı?

你睜著眼嗎?

- Sergi şimdi açık.
- Sergi şu an açık.

展览现在已经开放。

Banka açık mı?

銀行開著嗎?

Gözlerini açık tutmalısın.

你得留意一下。

Senin çantan açık.

你的包开着。

Suyu açık bırakmayın.

不要讓水一直流。

Kapıyı açık bırakmayın.

不要把门开着。

Buyurun, kapı açık.

進來, 門是開的。

Tom'un kapısı açık.

湯姆的門開著。

Kapı açık mı?

門開著嗎?

Işıklar açık değil.

灯没有亮着。

Gözlerini açık tut.

睜大你的眼睛。

TV'yi açık bırakma.

不要让电视机开着。

Sergi zaten açık.

展览现在已经开放。

Bu çok açık.

非常明顯。

Yasa oldukça açık.

法律很清楚。

- Yoruma açık bir konu.
- Tartışmaya açık bir konu.

這件事靠個人的立場來解釋。

Ne yapılması gerektiği açık.

顯然地勢必要做些什麼。

Brian kapıyı açık bıraktı.

布賴恩讓門開著。

Lütfen kapıyı açık bırakmayın.

你可以不把門開著嗎?

Günü açık havada geçirdik.

我們在戶外度過了一整天。

Onun Amerika'ya gideceği açık.

他肯定要去美国。

Açık havada egzersiz yapın.

户外运动。

Kapı açık, içeri gir.

进来,门开着。

Ben kapıyı açık bıraktım.

我讓門開著。

Affedersiniz. Süpermarket açık mı?

打扰一下,超市现在营业吗?

Tatoeba açık kaynak yazılımdır.

Tatoeba是開放原始碼軟體。

Bu açık bir gün.

- 天空很晴朗。
- 它是一個晴朗的日子。

- Açıkça konuşun.
- Açık konuş.

講清楚。

Onun yalan söylediği açık.

顯然地他撒了謊。

Bu restoran açık mı?

这家饭馆开门了吗?

Sergi şu an açık.

展览现在已经开放。

- Buzdolabı açıktır.
- Buzdolabı açık.

冰箱開著。

Yüzme havuzu halka açık.

泳池是對公眾開放的。

Yakında hava açık olacak.

很快就會放睛了吧。

Pencereyi açık bıraktın mı?

你讓窗戶開著嗎?

Yağmurdan sonra açık hava gelir.

雨過天晴。

Kapıyı açık bırakman senin dikkatsizliğindi.

你沒鎖好門,真不小心呢。

O kayıtlar halka açık değildir.

這些記錄不對公眾開放。

Odadan ayrıldığınızda ışıkları açık bırakmayın.

离开房间时,不要留灯。

Banka cumartesi günü açık değil.

- 周六银行不开门。
- 银行星期六不营业。

Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.

睁大你的眼睛!

Dükkanlar pazartesiden cumartesiye kadar açık.

商店从周一开到周六。

Banka cumartesi günleri açık değil.

银行星期六不营业。

Açık konuşmak gerekirse, sen hatalısın.

嚴格地說你錯了。

Açık deniz fobin var mı?

你有深海恐惧症吗?

Gökyüzü açık ve yıldızlarla dolu.

天空晴朗,布满了星辰。

Onun açıklaması gerçekten açık değil.

他的說明並不清楚。

Çocuklardan biri kapıyı açık bırakmış.

其中一個孩子讓門開著。

Onların yapıp yapmadığı açık değildi.

不清楚他們有沒有做。

Kapıyı açık bırakır mısın, lütfen?

請你讓門開著好嗎?

Onun demek istediği açık değildi.

不清楚她是什麼意思。

Bankalar cumartesi günleri açık değildir.

周六银行不开门。

Tom açık bir biçimde eşcinseldir.

汤姆公开自己的同性恋倾向。

Çocuklar açık hava aktivitelerinden hoşlanır.

孩子们喜欢户外活动。

- Pencereyi bütün gece boyunca açık bıraktım.
- Bütün gece boyunca pencereyi açık bıraktım.

我整晚都开着窗户。

- O çok açık bir kişiliğe sahiptir.
- Onun çok açık bir kişiliği var.

她是个很坦率的人。

O, kapının niçin açık olduğunu açıklıyor.

那(就)解释了为什么门是开着的。

Ben sadece açık bir cevap istiyorum.

我只想要一个明确的答案。

Çok kasıtlı bir hareket olduğu açık

很显然,把网站设计成这样是故意的

Açık konuşmak gerekirse, domates bir meyvedir.

严格地讲,番茄是水果。

Ağzını kapalı, gözlerini ise açık tut.

闭嘴看着。

Gözden kaçırdığım bir şeyler olduğu açık.

我确实在这里丢了东西。

Onun seninle evlenmeye niyeti olmadığı açık.

这非常清楚的表明了他没有想娶你的意图。

Tom bir ışık açık değilken uyuyamaz.

Tom 没办法在没有亮灯的时候入睡。

Açık televizyonla, derslerini nasıl aklında tutabilirsin?

你开着电视怎么能安心学习呢?

Açık söylemek gerekiyorsa, Tom'dan nefret ediyorum.

说实话,我恨汤姆。

Tom kapının açık olduğunu fark etti.

汤姆注意到门开着。

İki kişilik açık büfe öğle yemeği, lütfen.

兩人份自助午餐,謝謝。

Açık ara farkla sınıfta en iyi şarkıcıydı.

她曾是班上唱歌絕對的第一名。

Banka pazar günleri iş için açık değildir.

银行周日不营业。

Bu sözlük açık ara farkla en iyisi.

这本词典当然是最好的。

Tom sınıfımızda açık ara en uzun boylu çocuktur.

汤姆远比我们班其他男孩高。

Hepimizin içinde, Tom açık ara farkla en iyi yüzücüydü.

湯姆的泳術比我們所有人都要好得多。

O kadar uykulu hissettim ki gözlerimi zorlukla açık tutabildim.

我感觉困得几乎不能睁开我的眼睛了。

- Müze pazartesiden cumaya kadar açıktır.
- Müze, pazartesiden cumaya kadar açık.

博物馆周一到周五开门。

Bu dükkan sabah 9'dan akşam 6'ya kadar açık.

这家店从9点开到18点。

Yağmursuz, açık gökyüzü ve mükemmel bir sıcaklıkla bugünkü hava harika.

今天天氣很好,不下雨,是晴天,不冷不熱。

- Kurallara bakılırsa, teori doğru değil.
- Açık konuşmak gerekirse teori doğru değil.

嚴格地說,這套理論不算正確。

En yakın halka açık telefonun nerede olduğunu bana söyleyebilir misiniz lütfen?

请问最近的公用电话在哪里?

- Onun büyük bir artist olduğu açık.
- Onun büyük bir artist olduğu belli.

他無庸置疑是個偉大的藝術家。

Hackerlar, özel ya da kamuya açık ağlara gizlice girmek için yeni yollar arıyorlar.

駭客們找到滲透私人或公共網絡的新方法。

Bakın çocuklar, pencere ve hatta mutfak kapısı bile her ikisi de açık bırakıldı.

你们看,窗开着,厨房门也没关!

Mum ışığı yanında akşam yemeği hazırlama yerine o, eBay'da açık artırma için erkek arkadaşını satışa sundu.

她没有准备烛光晚餐,而是把她的男友放到Ebay上拍卖。