Translation of "Açık" in Korean

0.006 sec.

Examples of using "Açık" in a sentence and their korean translations:

Daha açık konuşayım:

분명히 말씀드리지만

Artık çok açık görebiliyorum

[이제 분명하게 볼 수 있어]

Şunda gerçekten açık olalım:

확실히 해둬야 할 것은

Bir konuda açık olmak istiyorum.

분명히 해두고 싶은게 있는데,

Tüm gruplardaki gelişime açık direktörlere

저는 다양한 팀의 재무담당 이사들과

Dünya'nın en açık düzlüklerinde de...

‎그리고 지구에서 ‎가장 탁 트인 평원에...

Açık okyanustaki yaşam fırtınasına katılıyorlar.

‎넓은 바다에서 ‎알들은 수많은 생명체를 만납니다

Jeladalar açık alanda korunmasız olurlar.

‎겔라다개코원숭이에게 ‎사방이 트인 곳은 위험합니다

Ve açık ve şeffaf davranarak yaptık.

투명성과 공정성을 확보한 것입니다.

Yapmamız gereken benim için oldukça açık.

제가 확실히 말씀드리자면 우리가 필요한 것은

Halka açık havuzu boşaltmaya karar verdiler.

차라리 풀장을 배수하기로 결정한거예요.

Azure, indigo, lacivert, açık lacivert, turkuaz

하늘색, 쪽빛, 짙은 감청색, 옅은 감청색, 청록색

Gen-U, açık bir platform olacak,

Gen-U는 개방형 플랫폼입니다.

Açık bir ev, bir konser salonu

개방된 공간이자 콘서트홀이고

Bu durumda tüm yavrular tehlikeye açık.

‎결국 새끼 네 마리가 전부 ‎무방비 상태가 됩니다

Filler daha açık alanlara doğru ilerliyor.

‎코끼리들은 더 탁 트인 곳으로 ‎이동하고 있습니다

Etrafımızdaki açık alanda çok şey var

우리 주위에는 많은 풍경이 있습니다.

Ve bana sunacaklarına karşılık kendimi açık tutmaktır.

우주가 주는 것을 열린 마음으로 받아들이고

Kanat açıklığı erkek elinin açık hâli kadardır.

‎날개를 펼치면 사람 손바닥만 하죠

Var olduğuna dair çok açık kanıtlarımız var.

우리는 가장 작은 은하계로부터

Açık belleğe bir şey yapıp yapmadığını test edebiliriz.

서술적 사건기억에 영향이 가는지 알아볼 수 있습니다.

Açık bir şekilde hastaların krallığına ait değildim artık.

저는 더는 아픈 사람이 아니었습니다.

Bu konuda daha da açık olmama izin verin:

한 가지 더 분명히 해 둘 건

Çin'den daha açık ve özgür olması gereken toplumlarda

그리고 중국보다 더 개방적이고 자유로운 나라들은

Ve açık yeşiller özel kliniklerde uygulanan işlemleri gösteriyor.

개인 클리닉에서 진행되는 것은 연한 녹색입니다.

Çünkü açık ve erişilebilir bir yer yapmış olursunuz.

모두에게 열려있는 접근성 좋은 공간을 만들고

Ama bu kadar açık bir alanda avlanmak zor.

‎하지만 이렇게 트인 공간에서 ‎사냥하기란 쉽지 않습니다

Birçok endişesi arasında güvenlik vardı uzun, açık yanları.

많은 깊어가는 걱정거리들은 그의 길고 노출된 측면의 안전에 관한 것이었다.

Bunu birkaç saat açık bırakıp alaca karanlıkta kontrol edeceğiz.

그럼 몇 시간 내버려 두고 동트기 전에 확인하겠습니다

Insanlar için güvenli ve açık bir diyalog olmasını istedim.

사람들과 개방된 대화를 위한 안전한 장이 되길 바랬기 때문이죠.

Oradan da okyanusa ulaşmak için açık bir yolu var.

그곳에는 대양까지 연결되는 명확한 물길이 있습니다.

Peki düşmana neden böyle açık bir hedef sunulmalıydı ki?

하지만 왜 그렇게 적에게 쉬운 목표가 되도록 나타나야 했을까?

Açık Bahçe isimli bir proje oluşturmam için beni davet ettiler.

그리고 그들은 뉴욕에서 한 세기동안 자라지 않았던

Başka bir deyişle, HYUNDAI ve LOTTE gibi holdingler açık piyasada

쉽게 말하면, 현대나 롯데 같은 거대 기업들이

Yapılacak en iyi şeyin bu ışığı açık bırakmak ve tüm böceklerin

곤충들이 빛을 보고 날아들도록

Açık düzlüklerde her gece farklı bir mücadele verilir. Afrika Savanı kararıyor.

‎탁 트인 평원에서 ‎매일 밤은 곧 새로운 도전입니다 ‎아프리카 사바나가 ‎더 어두워집니다

Hâlâ yavrularını emziren ve kendi iştahı da epey açık olan dişi...

‎새끼도 먹여야 하고 ‎자신의 엄청난 식욕도 ‎채워야 하기에

Yani hesaplara sadece açık ve net bir fiyatı olan faaliyetler dahil ediliyordu.

결과적으로, 명시적인 가격이 있는 경제활동만이 GDP에 포함되었습니다.

Çöldeki en önemli şeylerden biri, su bulabileceğiniz şeylere karşı gözünüzü açık tutmaktır.

사막에서 가장 중요한 건 수분 섭취에 도움 되는 걸 항상 찾아보는 겁니다

Hava karardıktan sonra ancak en büyükler böyle açık bir alana gelmeye cüret eder.

‎커다란 동물들만이 야간에 ‎이렇게나 탁 트인 곳에 올 수 있죠

Şehrin ışıklarını geride bırakıp karanlık açık okyanusa ulaşan kürklü foklar artık daha güvende.

‎도시의 불빛을 벗어나 ‎어두운 바다까지 가면 ‎남아프리카물개는 안전합니다

Bu durum NATO'nun, hatta Dünya Ticaret Örgütü'nün bile varlığını sorgulamaya açık hale getirdi.

나토와 세계무역기구까지도 의문을 제기하고 있습니다