Translation of "Gerçek" in Chinese

0.006 sec.

Examples of using "Gerçek" in a sentence and their chinese translations:

Bunlar gerçek , gerçek kötü şeyler.

这是一些十分坏的事情。

- Evet.
- Bu gerçek.
- Gerçek bu.

這是真的。

Gerçek bu.

这是事实。

- Sanırım söylenti gerçek.
- Söylentinin gerçek olduğunu düşünüyorum.

看來傳聞是真的了。

Bu gerçek aşktır.

这就是真爱。

Bu gerçek olamaz.

那不可能是真的。

Gerçek amacın nedir?

你的真正目的是甚麼?

Söylenti gerçek çıktı.

传闻被爆是真的。

Hayal gerçek oldu.

梦想成真。

Burası gerçek dünya.

這是真實的世界。

Sen gerçek misin?

你是认真的吗?

Aslında o gerçek.

这倒是事实。

Rüya gerçek oluyordu.

梦想成真。

Bu hikaye gerçek.

这个故事是真的。

Gerçek görüntüler yoktur.

没有真实的幻觉。

Söylenti gerçek oldu.

经过证实,谣言是真的。

- Sadece bir gerçek var.
- Yalnızca bir gerçek var.

真相只有一个。

Umarım hayalim gerçek olur.

我希望我的梦想实现。

Sonunda gerçek yüzünü gösterdi.

他終於露出馬腳了。

Onun söylediği gerçek olamaz.

他说的不可能是真的。

O gerçek bir güzellik.

她是一位真正的美人。

Gerçek olsa, ne yaparsın?

- 如果那是真的,你怎么办?
- 如果这是真的,您要怎么办?

Onun gerçek arkadaşları yok.

她没有真朋友。

Bu gerçek aşk değil.

這不是真實的愛情。

Gerçek aşk asla yaşlanmaz.

真愛不會變老。

O, gerçek bir kişi.

那是一个真正的人。

Sen gerçek bir dostsun.

你是個真正的朋友。

Filozofun gerçek karakteri meraktır.

好奇是哲学家的本性。

Bu gerçek bir hikaye.

这个故事是真的。

Söylentinin gerçek olduğu çıktı.

這個傳聞後來被證明是真的了。

Ona gerçek aşk denir.

那叫做真愛。

Gerçek erkekler çay içerler.

真男人喝茶。

Bu gerçekten gerçek mi?

这真是真的吗?

Bu elmas gerçek değil.

这颗钻石不是真的。

Tom gerçek bir kahramandı.

汤姆是个真英雄。

Gerçek miktarı ondan saklarım.

我对她隐瞒了真实的数额。

Bu gerçek bir pazarlık.

这是一笔不错的交易。

Bu elmas gerçek değildir.

这颗钻石不是真的。

Bu gerçek bir kelepir.

真是物美價廉。

Hayatım gerçek dışı görünüyor.

我的生活似乎不是真實的。

Tom gerçek bir erkek.

汤姆是个真男人。

Kimse gerçek bir arkadaşlığı bozamaz.

人们终止不了真正的友谊。

Gitmek istememenizin gerçek sebebini biliyorum.

我知道你不想去的真实原因。

Gerçek arkadaşlık paradan daha değerlidir.

真正的友谊比金钱更有价值。

Gerçek bir bilimci öyle düşünmez.

一个正确的科学家不会那样想。

Bu gerçek bir elmas olmayabilir.

這可能不是一顆真的鑽石。

Bu hikaye gerçek olaylara dayanmaktadır.

这个故事是基于真实事件写的。

Tom gerçek hislerini Mary'ye söyleyemiyor.

汤姆不能把他的真实感受告诉玛丽。

- Onun hikayesi gerçek görünüyor.
- Hikayesi kulağa doğru geliyor.
- Hikayesi kulağa gerçek geliyor.

他的故事聽起來是真的。

- Gerçek dost kara günde belli olur.
- İhtiyacın olduğunda yanında olan dost gerçek dosttur.

- 患難見真情。
- 在你有需要的時候,會幫你的朋友才是真正的朋友。
- 不能共患難的人, 不是真正的朋友

Gerçek bir bilim adamı öyle düşünmezdi.

一个正确的科学家不会那样想。

Hiç kimse onun gerçek adını bilmiyor.

沒有人知道他的真名字。

O, benim gerçek bir arkadaşım oldu.

她成為我的一位真正的朋友。

Birçok ekonomist o gerçek hakkında bilgisiz.

很多經濟學家都不知道這點。

Yeterince kısa zamanda gerçek hikayeyi öğreneceğiz.

我们很快就会知道真相了。

Gerçek ve hayali ayırt etmek zordur.

現實和幻想是很難區分的。

Bu gerçek olabilir ya da olmayabilir.

这可能是真的,可能不是。

Bunun gerçek bir Picasso olduğuna inanıyorum.

我认为是一幅毕加索的原画。

Bu gerçek olamayacak kadar çok iyi.

美得令人難以置信!

- Sonunda gerçek bizim tarafımızdan öğrenildi.
- Sonunda gerçeği öğrendik.
- Sonunda gerçek bizim tarafımızdan bilinir hale geldi.

真相終於大白。

Taklit ve gerçek elmaslar arasındaki fark nedir?

假的鑽石和真的鑽石有甚麼分別?

Önleyici tedbirler gerçek tedaviden çok daha etkilidir.

预防措施比真正的治疗更有效。

Gerçek bir centilmen asla dostlarına ihanet etmez.

一个真正的绅士不会出卖他的朋友。

Onun gerçek adını ve nerede yaşadığını biliyorum.

我知道他的真名,還知道他住哪裡。

Gerçek bir yalandan daha can sıkıcı olabilir.

真相可能比谎言更令人痛苦。

Gerçek bir arkadaş ender bir kuş gibidir.

知己难求。

Tom ve Mary John'un gerçek ebeveynleri değiller.

汤姆和玛丽不是约翰的亲父母。

Gerçek bir arkadaş böyle bir şey söylemezdi.

如果真的是朋友的话,是不会说这样的话的吧。

O, benim ifademin gerçek olduğunu kabul etti.

她承認我的聲明是真實的。

Gerçek bir beyefendi asla arkadaşlarına ihanet etmez.

一个真正的绅士不会出卖他的朋友。

Onun hikayesinin gerçek olup olmadığını merak ettim.

我想知道她的故事是否是真的。

- Hepiniz hikayenin gerçeğine aşinasınızdır.
- Hepiniz gerçek hikayeyi biliyorsunuzdur.

你們所有的人都熟悉這個故事的真相。

Gerçek bir tatil yaptığımdan beri bir süre oldu.

我已經很久沒再真正地放假了。

Salman Rüşdi'nin “Şeytan Ayetleri” modern edebiyatın gerçek başyapıtıdır.

萨尔曼·鲁西迪的《撒旦诗篇》是现代文学的真正的杰作

Gerçek duygularını göstermek Japonya'da bir erdem olarak düşünülmemektedir.

直率在日本人的眼中並不是一種美德。

Gerçek bir bilim adamı soruna bu şekilde yaklaşmazdı.

真正的科学家不会这样去思考。

Bazı bilimciler sera etkisinin gerçek dışı olduğuna inanıyorlar.

有的科學家認為溫室效應是虛構的。

Makoto Ayers Rock'un zirvesinde gerçek aşkını buldu. O, Osakalı.

誠在艾爾斯岩上找到了自己真正的愛情。她來自大阪。

Platon benim arkadaşımdır ama gerçek benim için daha değerlidir.

柏拉图是我的朋友,但于我,真理比这更重要。

Gerçek dövüşte, duraksamanın çok tehlikeli bir şey olduğunu unutmamalısın.

在实战中,你要知道三心二意是很危险的。

Çevre kriziyle ilgili bu belgesel gerçek bir göz açıcıydı.

這部有關環境危機的紀錄片真是令人大開眼界。

- Ben onun doğru olduğunu düşündüm.
- Ben bunun gerçek olduğunu zannediyordum.

我以为这是真的。

Gerçek yemek yeme yerine, sadece tüm gün abur cubur yedik.

我們整天吃的都是雜七雜八的零嘴,並沒有甚麼正規的食物下過肚。

Ben gerçek bir balık değilim, ben sadece basit bir peluşum.

我不是一条真的鱼,我只是一个长毛绒玩具。

Gerçek şu ki hiçbir şey tamamen doğru ya da yanlış değildir.

真相是沒有甚麼完全正確或錯誤。

E-mail çağında, bir arkadaş bana gerçek bir mektup gönderdiğinde çok mutlu olurum.

在這個電郵的年代裏,我一收到朋友寄給我的信,就會高興得不得了。

Dilin nasıl ortaya çıktığı konusunda birçok tahmin bulunuyor ancak gerçek şu ki kimse gerçekten bilmiyor.

人們對語言的起源作出過許多猜想,但是真實的情況其實根本沒有人知道。