Translation of "Olanı" in Arabic

0.009 sec.

Examples of using "Olanı" in a sentence and their arabic translations:

İhtiyacın olanı al.

خذ ما تحتاجهُ.

Aslında en görülebilir olanı.

هي بالفعل خير دليل يمكننا أن نلحظه.

O, ona söylenilmiş olanı yaptı.

فعل ما أُمِرَ به.

Her zaman ihtiyacın olanı al.

- خذ ما تحتاج من الوقت.
- خذ كل الوقت الذي تحتاجه .

İnsanların %70'i pembe olanı seçti.

اختار 70٪ من الناس اللوحة ذات اللون الوردي.

Ki seviyem için uygun olanı buydu.

فاعتقدت أن ذلك يناسبني.

İnsanların %90'ı ılık tonlu olanı seçti.

اختار 90٪ من الناس اللوحة ذات الألوان الدافئة.

çoğu insanı pembe olanı seçeceğini tahmin ettim.

حيث وُجد أن اللون الوردي لون مُهدئ.

Cevap şu ki "Evet, doğru olanı yaptın;

الجواب هو "نعم، قمتم بفعل الصواب،

Mesele dijitali veya teknolojik olanı reddetmek değil.

ليس الأمر مسألة رفض للرقمية أو رفض للتقنية.

Evrim en uyumlu olanı seçti. Arena hazırlandı.

‫اختار التطور الأقوى.‬ ‫أصبحت الحلبة جاهزة.‬

Çoğu kişinin daha ılık tonlu olanı seçeceğini düşünüyordum,

مع افتراض أن معظمهم سيختار اللوحة ذات اللون الدافئ.

En absürt zırha, dikenlere, dişlere sahip olanı düşünürler.

أو من كان لديه درع أو كعب أو أسنان مضحكة.

- Hiçbir şey yapmayacağız, çocuk çıkacak, olanı anlatacak, dedi.

قال: لن نفعل أي شيء، فالطفل سيخرج وسيقول ما حدث.

Daha da ilginç olanı hemen yanındaki camiler dolmazken

والأكثر إثارة للاهتمام هو أن المساجد المجاورة لها ليست ممتلئة

Daha ilginç olanı ise dikilen Amerikan bayrağı dalgalanıyordu

والأكثر إثارة للاهتمام أن العلم الأمريكي الذي أقيم كان يلوح

Bu şapkayı beğenmiyorum. Ben gri olanı tercih ederim.

لا احب هذه القبعه. افضل الرماديه اكثر

Ama daha popüler olanı Roma kampına geri çekilmeden önce

لكن النسخة الأكثر شعبية تدعي أن ابنه بوبليوس البالغ من العمر 17 عامًا كلف بإنقاذ والده

Yinede bütün iddialar arasında en kabul edilebilir olanı ise

لا يزال الأكثر قبولًا من جميع المطالبات

Önemli olana odaklanır ve konunun dışında olanı bir kenara koyarsınız.

ولذا فأنت تركز على ما هو مهم، وتستثني الأمور خارجية.

Ama biliyor musunuz, doğru olanı yapmak için asla geç değil.

لكن تعلمون، لم يفت الأوان بعد لعمل شيء.

Elimizde olanı mı yiyelim, yoksa daha doyurucu bir şey mi arayalım?

‫إذن هل نأكل ما هو متوفر لدينا؟‬ ‫أم نسعى للحصول على شيء أكثر إشباعاً؟‬

Ama ihtiyacımız olanı aldık, bu iyi. Bakın, günün sıcaklığının geçtiği anlaşılıyor.

‫ولكن لدينا ما نحتاج إليه، وهذا أمر جيد.‬ ‫ترى أن حرارة النهار انكسرت.‬

Bu yüzden onun için zor olanı yaptı ve 100 kadar arkadaş ve akranının

تحدّثت عن هذا أمام 100 من أصدقائها وزملائها