Translation of "Uygun" in Arabic

0.006 sec.

Examples of using "Uygun" in a sentence and their arabic translations:

- Bence uygun bulacaksın.
- Bence uygun bulacaksınız.

أظنك ستوافق.

İslamiyet'de uygun değildir

غير مناسب في الإسلام

Bulunduğu yere uygun olmayanlar.

الأوتاد المربعة في الثقوب الدائرية.

Dünyayı fethetmeye uygun olabilecekler. "

أولئك الذين يمكن أن يكونوا لائقين لغزو العالم ".

Uygun bir örnek düşünemiyorum.

لا أستطيع أن أفكر في مثال مناسب.

Ev uygun şekilde yalıtılmış.

- المنزل معزول بشكل مناسب.
- المنزل معزول بشكل ملائم.

Kovalamak, sıkı ve yasalara uygun

أن تطارد الحلم هو أمر بطولي،

Çevremde uygun bir destek buldum

ولدي الدعم المناسب حولي

Burası uygun bir yer değil.

‫هذا مكان لا يصلح للتواجد به.‬

Geçen zamana göre uygun boyuttaydı.

‫وجدناه في الحجم والوقت المناسب.‬

üremesine uygun değil. Şiddetli yağmurlar

الفيلة المعتادة على الطقس غزير الامطار اما الزرافات التي

Yeşil su içmeye uygun değildir.

المياه الخضراء غير مناسبة للشرب

Bu tekne denize açılmaya uygun.

هذا القارب صالحاً للإبحار.

''Dokunulmanın uygun olup olmadığının farkında ol.''

"كونوا واعين بما هو جائز لمسه وما لا يجوز."

Ki seviyem için uygun olanı buydu.

فاعتقدت أن ذلك يناسبني.

Cebimde buna uygun bir şey var.

وأعتقد أن لدي واحدا هنا،

Onu başkan olarak seçmeyi uygun buldular.

إتفقوا على انتخابه رئيساً.

Onun iş için uygun olduğunu düşünmüyorum.

لا أظنه مناسبا لهذا العمل.

Tom iş için uygun adam değil.

ليس توم هو الشخص المناسب للوظيفة.

Sonunda uygun bir çift ayakkabı buldum.

و أخيرا وجدت حذاءا على مقاسي.

Veya beklentilerini değiştirip isteklerine uygun hâle getirir

أو يمكنك أن تغير توقعاتك لكي تتماشى مع ما تريد،

Ve sığınma talep ederken yasalara uygun davranmıştı

ولقد اتبعت القانون عند طلبها اللجوء.

Çoğunun sağlık durumu seyahat için uygun değil.

والكثير غير أصحّاء بما يكفي للسفر.

Akıllı telefon nesli için son derece uygun;

ملائمة تمامًا لجيل الجوالات الذكية...

Veya yaşına uygun bir işte çalışsın istiyoruz.

أو في سن تتناسب مع العمل بحلول عام 2030.

Insan onura uygun ve saygıyla davranılacağına inandığı

وهم يؤمنون بأنهم سيُعاملوا بكرامة وباحترام

Kurumunuzla uygun düşen yetenekleri olan insanları seçebilirsiniz.

والكفاءات التي تتماشى مع مؤسستك.

Neyse... her şey yasalara uygun problem yok

على أي حال ... كل شيء مشكلة قانونية

Lütfen yemekten önce ellerinizi uygun biçimde yıkayın.

رجاءً، اغسل يديك جيدًا قبل الأكل.

Önce kedimi uygun şekilde tanıtmama izin verin.

دعني أقدّم نفسي بالطّريقة الصّحيحة.

Müziğin islama uygun olmadığını ve fahişelerin işi olduğunu

قال أن الموسيقا ليست إسلامية وهي مهنة العاهرات،

Fakat tedavi olmazsak, uygun şartları sağlamazsak zatürre'ye çevirebilir

ولكن إذا لم نحصل على العلاج ، إذا لم نستوف الشروط المناسبة ، فقد يتحول إلى التهاب رئوي

. Yüksek sıcaklıklar muz büyümesi için uygun bir ortamı

من مناطق زراعة البن حول العالم قد تصبح غير صالحةٍ بحلول عام

Bu otel, toplu taşımaya uygun bir yerde bulunuyor.

يقع هذا الفندق في مكان مناسب فيما يخص النقل العمومي.

Eğer köpeğini uygun şekilde beslersen, onun ömrünü uzatabilirsin.

إذا أطعمت كلبك بشكل صحيح، تستطيع أن ترفع من عمره.

Uygun bir çift ayakkabı bulmam biraz zaman aldı.

بحثت مطولا عن حذاء بمقاسي.

Ya da yeni deliller için akla uygun açıklamalar ürettiler.

أو أنهم جاءوا بتبريرات مُحكَمة لشرح ما وجده.

Gerekçesi ise Türk müslüman kadınlarının bu kıyafetlere uygun olmadığı

والسبب أن النساء المسلمات الأتراك غير مناسبات لهذه الملابس.

Ve şimdi artık hizmete uygun olmayanlarınızı geri göndermek istedim,

والآن ، أردت إعادة هؤلاء الذين لم يعدوا صالحين للخدمة ،

Eski kıyafetlerini daha modaya uygun hale getirmek için değiştirdi.

رقعت ملابسها كي تعطيها مظهرا يتماشى مع الموضة.

- Aslına uygun bir çeviri ekleyebilirsin.
- Edebi bir çeviri ekleyebilirsin.

يمكنك إضافة ترجمة حرفية.

Olacağını düşündüğün şeye uygun davranmaya ve o ruh haline girip

ستبدأ بالعمل والشعور في الطرق التي تساعدك على التحضير

Eğer birisi artık köpek veya kedi sahibi olmayı uygun bulmuyorsa

إذا ارتأى شخصٌ أن ليس من المناسب بعد الآن امتلاك كلبٍ أو قطٍ

Kendini adamışlık ve ideallerine uygun bir hayat sürmesi gibi sebepler

والالتزام، والنزاهة لعيش حياته وفق مبادئه،

Göğüs göğüse çarpışmaya uygun olmayan Moğollar,kararlı Müslüman süvarilerine dayanamazlardı

لم يكن المغول أقل استعدادًا للقتال جنبًا إلى جنب، ولم يتمكنوا من الصمود أمام

Yeni Sultan devleti Türk ve Müsülman geleneklerine uygun şekilde merkezileştiriyordu.

أسّس السلطان الجديد الدولة على التقاليد التركية والإسلامية

Başkenti Londra sessiz doğan Asma el-Esad ailesi uygun fiyatlı

البريطانية لندن الهادئة ولدت اسماء الاخرس لعائلةٍ ميسورة

Asma, medyanın dikkatini daha fazla çekmek için çalışırken, uygun olan

كانت اسماء تعمل على لفت انظار الاعلام لها اكثر وجاءتها الفرصة

Şu anda, tatil sırasında giymek için bazı uygun kıyafetler seçiyorum.

إني الآن أختار بعض الملابس المناسبة كي أرتديها في العطلة.

Onun hakkında konuşmak için uygun bir zaman değil, değil mi?

لا يبدو الوقت مناسبا للحديث عن ذلك. أليس كذلك؟

Bu da burayı kamp için daha az uygun bir yer yapıyor.

‫مما يقلل من صلاحيته للتخييم.‬

Toprağı yeniden düzenleyerek ve çölü tam anlamıyla yetiştirmenin uygun yollarını bularak

القرن الماضي على ايجاد طرقٍ للزراعة وتحقيقٍ للاكتفاء الذاتي

Küçücük birşey olabilir uygun şartlar ve tedavi sağlanmaz ise ölüme kadar gidebilir

قد يكون شيئًا صغيرًا ، إذا لم يتم توفير الظروف والعلاج المناسب ، يمكن أن يستمر حتى الموت.

Suchet'e güneydeki Fransız kuvvetlerinin komutasını verdi - çok az kişinin daha uygun olduğu

لقد عهد إلى سوشيت بقيادة القوات الفرنسية في الجنوب - وهي قيادة

Düz arazi, herhangi bir engelden yoksun olan zemin savaş tekniklerine oldukça uygun gözüküyor.

يبدو أن السهل المسطح، الخالي من أي عقبات، ساحة معركة مثالية لأسلوبهم القتالي

Yıl 1950 fakat giyim kuşamı 1950'ye uygun değil bu adamın daha eski duruyor.

السنة 1950 ، لكن الفستان غير مناسب لعام 1950. هذا الرجل يبدو أكبر سنا.

Deprem nedeniyle hasar görebilir, özellikle çalışma için güvenli olmayan bir ve uygun ortam olmakla itham

مكيفات الهواء. ما يساعد على انتقال فيروسات وغيرها. وما بين

- Bu, çocuklar için bir yer değil.
- Bu yer çocuklar için değil.
- Bu yer çocuklara göre değil.
- Burası çocuklara uygun bir yer değildir.

هذا ليس مكانا للأطفال.

Çalışan her kimsenin kendisine ve ailesine insanlık haysiyetine uygun bir yaşayış sağlayan ve gerekirse her türlü sosyal koruma vasıtalarıyla da tamamlanan adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır.

لكل فرد يقوم بعمل الحق في أجر عادل مرض يكفل له ولأسرته عيشة لائقة بكرامة الإنسان تضاف إليه، عند اللزوم، وسائل أخرى للحماية الاجتماعية.

Her şahsın, gerek kendisi gerekse ailesi için, yiyecek, giyim, mesken, tıbbi bakım, gerekli sosyal hizmetler dahil olmak üzere sağlığı ve refahını temin edecek uygun bir hayat seviyesine ve işsizlik, hastalık, sakatlık, dulluk, ihtiyarlık veya geçim imkânlarından iradesi dışında mahrum bırakacak diğer hallerde güvenliğe hakkı vardır.

لكل شخص الحق في مستوى من المعيشة كاف للمحافظة على الصحة والرفاهية له ولأسرته، ويتضمن ذلك التغذية والملبس والمسكن والعناية الطبية وكذلك الخدمات الاجتماعية اللازمة، وله الحق في تأمين معيشته في حالات البطالة والمرض والعجز والترمل والشيخوخة وغير ذلك من فقدان وسائل العيش نتيجة لظروف خارجة عن إرادته.