Translation of "Haber" in Arabic

0.008 sec.

Examples of using "Haber" in a sentence and their arabic translations:

haber sunuculuğu yaptı

الأخبار المستضافة

Ve haber kaynaklarımıza.

الثقة في مصادرنا الإخبارية.

Selam! Ne haber?

هلا! ما الجديد؟

Bu iyi haber.

هذه أخبار طيبة.

Tüm dünya bi haber.

العالم كله غافل عما حدث.

Harika haber! Değil mi?

اخبار سارة صحيح؟

İyi haber ise şu:

وإليكُم الأخبار السارّة:

Haber başlıkları, radyo, gazeteler...

العناوين الرئيسية، الراديو، الجرائد،

İyi haber, bunu yapabiliriz.

النبأ السار هو أنه يمكننا القيام بذلك.

Bazı haber kaynaklarına göre

ووفقًا لبعض المصادر الإخبارية،

Dolayısıyla haber değerleri vardır.

لهذا نعتبرها أخبار

İyi haber şu ki

والخبر الجيد هو

Alternatif haber kaynaklarına bakın.

ابحث عن مصادر أخبار جديدة.

Trajik haber, annesini delirtti.

جعل الخبر المأساوي أمه تفقد صوابها.

Haber büyük karışıklık yarattı.

سببت الأخبار الكثير من الارتباك.

- Nasılsın?
- Ne haber?
- Nasılsınız?

- كيف حالك؟
- كيفَ حالك؟

Sanırım Tom'dan haber almadın.

اظن انك لم تسمع اي شيئ جديد من طوم.

O eski bir haber.

انها اخبار قديمة.

Düşündüğümüz şeyleri haber yaptıkları zaman

ما نعتبره نحن قضايا عنصرية-

Biliyorsunuz, haber ve siyasetçiler de

فكما تعلم، القصص والسياسيون

Hükümet, kesinti raporlarını haber yapmadı.

لا تبلغ الحكومة عن انقطاع التيار الكهربائي في الأخبار.

Size iyi bir haber vereyim,

بعض الأخبار الجيدة،

Bu iyi bir haber sayılmaz.

‫هذا ليس بالنبأ السار تماماً.‬

Benim için bu iyi haber.

بالنسبة لي كان ذلك خبرا جيدا.

Verecekleri büyük bir haber vardı.

أعلنا تصريحًا ضخمًا.

üstelik arabasıyla kimseye haber vermeden

علاوة على ذلك ، دون إخبار أي شخص عن سيارته

Yıllardır ana haber bülteni sunup

تم تقديم النشرة الإخبارية الرئيسية منذ سنوات

Sonra Avrupa`dan haber geldi.

ثم... جاءت أخبار من أوروبا...

Haber orman yangını gibi yayıldı.

انتشر الخبر بسرعة.

Bu haber benim için yeni.

هذا خبر جديد بالنسبة لي.

Beklemeye devam ettik. Hiçbir haber yoktu.

بقينا ننتظر. لم نسمع شيئاً.

Sorumsuz ve sansasyonel haber anlayışı da

بفعل الصحافة غير المسؤولة والتي تهول من الأشياء

Kesinlikle, bugün neredeyse haber değeri yok.

بالضبط، إنها بالكاد تستحق الشهرة.

Ben nasılım biliyorsunuz, sizden ne haber?

أنت تعرف كيف أفعل، كيف حالك؟

Bu kesinlikle tetiklendi. Bu iyi haber.

‫هناك ما حرّكه بالتأكيد!‬ ‫هذه أنباء سارة.‬

Yaşadığım şeyi anlayan insanlardan haber aldım.

من الذين أدركوا ما كنت أنا عليه وما كنت أمر به.

Florida'daki genç bir kızdan haber aldım,

لقد استمعت إلى فتاة يافعة من فلوريدا

Ana haber bülteni sunan Nazlı Tolga'nın

نازلي تولجا ، التي قدمت النشرة الإخبارية الرئيسية

Yahu haber sunucusu bu adam yahu

مقدم الأخبار ياهو هذا الرجل ياهو

haber sunucuları prompter ile program yaparlar

تقوم خوادم الأخبار بعمل برامج مع الموجهات

çünkü yalan haber onu yok ediyor.

التي دمرتها الأخبار الزائفة.

İyi haber bizim size yardımcı olabileceğimizdir.

الخبر السعيد هو أنه بإمكاننا مساعدتك.

Bay Sadıq'a haber verdim. O yolda.

لقد أخبرت السيّد صادق و هو قادم.

İyi haber şu ki seçmek zorunda değiliz.

والجيد في الأمر أننا لسنا مخيرين

Başkan en önemli haber ağlarından birini kapatınca

شاركتُ في أول احتجاج طلّابي في عام 2007،

Bu çok önemli gazetelerde haber oldu yahu

هذه أخبار في صحف مهمة جدا

Veya haber akışlarına gelen şeyler için de.

أو ما يتم دفعه للنشر على صفحاتهم الرئيسية.

Yalan haber sadece gazetecilik için kötü değil.

الأخبار الزائفة لا تؤثر سلباً على الصحافة فحسب.

Bu yalan haber kültürünü durdurmanın tek yolu.

إنه السبيل الوحيد لإنهاء ثقافة الأخبار الزائفة هذه.

"Dün gece Jamal'dan haber almadım." "Şaşırtıcı değil."

"لم أرى جمال منذ الليلة الماضية." "هذا لا يفاجؤني."

İyi haber şu ki bunu sağlamak çok basit.

الجيد في الموضوع٬ هو أنه سهل الحل.

Hayatta kalmak isteyen için bu harika bir haber!

‫بالنسبة للناجي،‬ ‫هذه أنباء رائعة!‬

İyi haber şu ki usul adaletinin ilkeleri kolay

الأخبار الجيدة أن مبادئ العدالة الإجرائية سهلة

haber yapmak için yaşamını tehlikeye atanlar bile var.

والتي خاطرت بحياتها للإبلاغ عن انتهاكات حقوق الإنسان.

Bu okulu bitirdi kimseye haber vermedi bu durumu

أنهى هذه المدرسة ، ولم يخبر أحدا عن هذا الوضع

Ana akım medyada ana haber sunuculuğuna kadar yükseliyor

يرتفع التيار إلى وسائل الإعلام الإخبارية السائدة

Ve bana bir şans vermeleri umuduyla haber kanalına gönderdim.

وقمت بإرسالها إلى محطة الأخبار تلك، على أمل أن يعطوني فرصة.

Şimdi, işte iyi haber: bununla ilgili bir şeyler yapabiliriz.

الآن، إليكم الخبر الجيد: يمكننا القيام بشيء حيال ذلك

İyi haber şu ki iş yerlerinin hepsi böyle değil.

الخبر الجيد بأن هذا الشيء ليس متفشٍ في كل بيئات العمل

İyi haber şu ki soğuk zincir güzergâhına yeniden girdik

‫النبأ السار هو أننا عدنا‬ ‫لمسار السلسلة الباردة،‬

İyi haber şu ki soğuk zincir güzergâhına yeniden ulaştık.

‫النبأ السار هو أننا عدنا‬ ‫لمسار السلسلة الباردة،‬

StopFake Ukrayna hakkında 1.000'den fazla yalan haber ayrıştırabildi.

لقد أزاح موقعنا الستار عن أكثر من 1000 خبر مزيف عن أوكرانيا.

Klinikle ilgili bir şey yapmadan önce bana haber verin.

أخبرني قبل أن تقوم بأي شيء متعلّق بالعيادة.

Ama iyi haber şu ki enkazı bulduk ve görev tamamlandı.

‫ولكن الأمر الجيد،‬ ‫أن هذه المهمة انتهت، عثرنا على الحطام.‬

Ben o cam akan yazıları okuyup haber sunuculuğu yapabilirim yani

يمكنني قراءة هذه المقالات المتدفقة من الزجاج وأن أكون مقدم أخبار.

İyi haber şu ki bu, biyolojik olarak değişmez bir şey değil.

الخبر السار هو أن هذا غير ثابت بيولوجيًا.

Bu savaşta aldığı son yaralar iyileşirken Lannes, evinden acı bir haber aldı:

أثناء تعافيه من جروحه الأخيرة في هذه المعركة ، تلقى لانز أخبارًا مؤلمة من المنزل:

Dekan ise bari mezuniyet töreninde basına haber verelim diyerek ikna etti Kemal Sunal'ı

أقنع العميد كمال سونال بقوله أنه يجب علينا إعلام الصحافة في حفل التخرج.