Translation of "şeyleri" in Arabic

0.008 sec.

Examples of using "şeyleri" in a sentence and their arabic translations:

Bu, yalnızca inandığımız şeyleri

إنه نزعة نظامية

İçindeki şeyleri görüyor musunuz?

‫هل ترى هذه المادة التي بالداخل؟‬

Ve bir şeyleri ertelemeyle.

والشعور بالتوقف عن العمل.

Yani her şeyleri aynı

لذلك كل شيء هو نفسه

Aradığın şeyleri buldun mu?

هل وجدت ما كنت تبحث عنه؟

öğrencilerimin öğretecek bir şeyleri oldu

وأصبح لدى طلابي ما يعلّموه لنا،

Aynı şeyleri yine yapar mıydım?

هل كنت لأتحول ثانيًة؟

Söylediği şeyleri anladığımı fark ettim.

وأدركت أنني فهمت ما كانت تقوله،

Düşündüğümüz şeyleri haber yaptıkları zaman

ما نعتبره نحن قضايا عنصرية-

Iş yerinde aynı şeyleri istiyorlar,

ويريدون نفس الشيء أثناء العمل،

Günlük hayattaki olağanüstü şeyleri görebilmeleri

من أجل تقديم المساعدة للناس من خلال الطيف المهني،

Ve böyle şeyleri fark ederim.

وأستطيع أن ألاحظ هذه الأمور.

Basit şeyleri yaparak detaylardan kurtulabiliriz.

يمكنه أن يبعد تفكيرنا عن هذه التفاصيل المزعجة.

çünkü önemsediğim şeyleri internette göremiyordum.

لأن الأمور التي كنت أهتم بها، لم أتمكن من رؤيتها عبر الإنترنت.

Karanlıkta gizlenen şeyleri ortaya çıkarır.

‫وكشف ما يختبئ في الظلام.‬

Tüm insanlar aynı şeyleri istiyor,

كل البشر يريدون نفس الأشياء

Onunla yapabileceğimiz şeyleri dâhil etmiyoruz.

نحن لا نضمن الأشياء التي يمكننا فعلها عندما نعرفها.

Bazı garip şeyleri keşfetmeye başladım.

بدأت أكشف النقاب عن أشياء غريبة.

Görülebilir olmadığını düşündüğümüz şeyleri gördük.

لقد رأينا ما كان يعتقد لا يمكن رؤيته.

Bu şeyleri neden söylüyorsun, kardeşim?

لم تقول هذا يا أخي؟

Biz şeyleri farklı olarak görüyoruz.

نحن نرى الأشاء بطريقة مختلفة.

İstediğim o şeyleri bana getir.

أحضرلي الأشياء التي طلبتها منك.

Doğrulama yanlılığı, ilk inandığımız şeyleri doğrular,

إن الانحياز التأكيدي يؤكد لنا معتقداتنا الأولية،

Söylediğim gülünç şeyleri not almaya başladım.

بدأت بأخذ ملاحظات عن الأشياء السخيفة التي كنت أقولها.

Gelecek için önemli olan şeyleri ölçmüyoruz.

فنحن لا نقيس ما يهم حقًا في المستقبل.

çoğumuz yakınımızdaki şeyleri düşünmeyi tercih ederiz;

معظمنا يفضل التفكير في الأشياء الأقرب فالأقرب،

Söylenen şeyleri nasıl göz ardı edebildin?

كيف يمكن أن تتجاهلي الأشياء التي قيلت؟

Sonra da bir şeyleri haykırmaya başladım.

وبعدها بدأت بالصراخ بهذه الأمور.

Aslında insanlar inandıklarını ispatlayan şeyleri yapıyor.

وفي الحقيقة فإن البشر سيفعلون ما يعكس إيمانهم.

Fadıl'ın annesi onun gibi şeyleri sever.

إنّ أمّ فاضل تحبّ أشياء كهذه.

- Ben batanları sevmem.
- Batan şeyleri sevmem.

لا أحب الآفلين.

İşim, özetle, yanlış şeyleri dışarıda bırakmanızı sağlamak.

عملي باختصار، جعلكم تستبعدون الأشياء الخاطئة.

İstediğimiz şeyleri elde edebilme yeteneğimize dair beklentilerimiz

توقعاتنا عن قدرتنا عن الأشياء التي نريدها

Neden yaşlandıkça bir şeyleri unutmaya daha yatkınız?

لماذا عندما نكبر نميل الى نسيان الاشياء؟

Yani, gördüğünüz ya da duyduğunuz şeyleri keşfedin,

لذلك، ابحث عن ما رأيت أو سمعت،

Sevdiğimiz şeyleri yapmaktan çok çalışmaya zaman harcarız.

نمضي وقتًا أطول بالعمل عن ذلك الذي نخصصه لأحبائنا.

Bir şeyleri nasıl doğru ve yanlış yaptığımız --

مثل السؤال: كيف تسوء الأمور

Test ettikleri şeyleri ve buldukları ilginç sonuçları

وبدأ بإخباري ببعض الأمور التي اختبروها

Yaprakların kenarındaki şu küçük şeyleri görüyor musunuz?

‫هل ترى هذه الحواف الصغيرة المسننة‬ ‫في الأوراق؟‬

Ve bir şeyleri gerçekten doğru yaptıklarını gösteriyor.

ويوحي هذا أنهم يفعلون شيء صحيح حقًا.

çoğu insanın ödünü koparan şeyleri yaparken sakinim.

أنا هادئة وأفعل شيئًا يخيف معظم الناس بحق الجحيم.

Yükselip alçalan, dalgalı şeyleri ve nasıl etkileşimde

بمعنى، الأجزاء التي ترفرف والقطع التي تدلى

Bir şeyleri şaşırtıcı yöntemlerle kullanır halde buluyoruz.

وينتهي بنا الأمر باستخدام الأشياء بطرق مفاجئة إلى حد ما.

Ve birlikte zor olan şeyleri yapmayı da.

ونعرفُ أن الناس تحب القيام بالتحديات معًا،

Yine aynı şeyleri yapacaktı ama biz sevdik

ستفعل نفس الأشياء مرة أخرى ولكن أحببنا

Fakat her şeyleri aynı olan 2 kardeş

ولكن شقيقان متشابهان

Bazı şeyleri başarabilmek için şans lazım ya

تحتاج إلى فرصة لإنجاز بعض الأشياء

Aynı şeyleri bir 14 gün daha yapacağız

سنفعل نفس الشيء لمدة 14 يومًا أخرى

Proleterlerin zincirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyleri yoktur.

ليس لدى البروليتاريا شيء تفقده سوى قيودها.

Ayrıca bu gruplar gençlere çok arzuladıkları şeyleri vaadediyor:

إنهم أيضاً يعِدُون الشبان بالأشياء التي يحتاجونها:

Ama bu tür şeyleri yapmak daha pahalı olurdu.

يمكن أن يكون فعل هذه الأشياء مكلفاً قليلاً

Bir şeyleri onarmaya çalışmadan onlara bir fırsat verip

هل يمكننا ترك مساحة للرجال والاستماع لهم،

Sadece bazı şeyleri çözene kadar orada kalmanız gerekiyor.

وعليك أن تبقى في ذلك المكان إلى أن تكتشف الأمور.

Orada burada bir kenara bırakılmış şeyleri toplamaya başladık.

بدأنا بجمع الأغراض غير المستخدمة من هنا وهناك،

Onunla oynamayı sevmiyorum. Her zaman aynı şeyleri yapıyoruz.

- لا أحب اللعب معه. نحن نفعل دائماً الأشياء ذاتها.
- لا أحب اللعب معه. نحن نفعل دائماً الأشياء نفسها.

Ben sadece bir şeyleri kontrol etmek için gittim.

أنا فقط ذهبت لفحص شيئا ما.

Eğer küçük şeyleri halledersen, büyük şeyler kendiliğinden hallolur.

إن اعتنيت بالأشياء الصغيرة، ستعتني الأشياء الكبيرة بأنفسها.

Birkaç yıl sonra, hayatımda bazı şeyleri kontrole almayı başardım.

بعد سنوات قليلة تمكنت من الحصول على بعض السيطرة في حياتي

Ve kâr dışındaki şeyleri de temsil eden bir kitaba.

وينظر إلى ما هو أبعد من الربح.

Tüketiciler olarak her biriniz bir şeyleri değiştirme gücüne sahipsiniz.

إنّه أنتم... كل واحدٍ منكم هو اليوم في وضع قوة يُمكنه من إحداث التغييرات.

Güzel insanlara bakıyoruz ve "vay canına, her şeyleri var!" diyoruz.

ننظر إلى الأشخاص الجميلين ونفكّر بأنّهم قد وُهِبوا كلّ شيء.

Işte o bazı şeyleri unutmak isteyen hatta hiç hatırlanmamasını isteyen

أنه يريد أن ينسى بعض الأشياء أو حتى لا يتذكرها على الإطلاق

2014 yılıydı sanırım, bazı şeyleri çok daha yakından görme şansım oldu

أعتقد أنه كان عام 2014، كان لدي فرصة لرؤية الأشياء أقرب قليلا.

Aynı şeyleri tekrar inşa etmek yerine daha iyisini yapacak kişileri bekliyorlar.

لا لإعادة البناء فقط، لكن لبناء أفضل من ذي قبل.

Bizi özel ve farklı kılan ve bizi bir arada tutan şeyleri

كيف لنا أن نحافظ على ما يجعلنا متميزين،