Translation of "Tenían" in Turkish

0.017 sec.

Examples of using "Tenían" in a sentence and their turkish translations:

Tenían calor.

Sıcaklamışlardı.

Tenían razón.

- Onlar haklıydı.
- Haklıydılar.

- No tenían nada que comer.
- No tenían comida.
- No tenían nada de comida.

Onların yiyecekleri yoktu.

- Ellas no tenían miedo.
- Ellos no tenían miedo.

Onlar korkmadılar.

Tenían policía brava.

Çok sert polisleri vardı.

Algunos tenían suerte.

Bazılarının şansı yaver gitmiş.

Tenían una foto

bir fotoğrafları çıkmıştı

Tenían una condición

Bir şartları vardı

Tenían ya suficiente.

Artık yetmişti.

Ellos tenían hambre.

Onlar açtı.

Tenían buena química.

Onların iyi kimyası vardı.

No tenían rosas.

Hiç gülleri yoktu.

¿Ellos lo tenían?

Onlarda var mıydı?

Les tenían miedo.

Sizden korkuyorlardı.

Probablemente lo tenían todo

muhtemelen hepsi vardı

Tenían miedo del maestro.

Onlar öğretmenden korkardı.

Solo tenían un hijo.

Onların sadece bir çocuğu vardı.

Asumí que tenían hambre.

Ben aç olduğunuzu sandım.

Ellos tenían ideas distintas.

Onların farklı fikirleri vardı.

Ellos tampoco tenían dinero.

Onlar da parasızdı.

Pocas granjas tenían electricidad.

Birkaç çiftliğin elektriği vardı.

Hubo personas que tenían dinero

yine ağalık düzeni vardı parası olan insanlar vardı

No tenían nada que comer.

- Yiyecek bir şeyleri yoktu.
- Onların yiyecek bir şeyi yoktu.

Todos tenían miedo, menos yo.

Hepsi korktu, ben hariç.

¿Qué clase de armas tenían?

Onların ne tür silahları var?

Tenían miedo del perro grande.

Şu büyük köpekten korktular.

Ellos no tenían adonde ir.

Onların gidecek yeri yoktu.

Ellos no tenían bastante oro.

Onların yeteri kadar altını yoktu.

Muchos estadounidenses no tenían trabajo.

Birçok Amerikalı'nın işi yoktu.

Tenían sesiones previas con los terapeutas

Aynı terapistlerle daha önceden de seans gerçekleştirmişlerdi.

Pero las sesiones tenían una estructura.

Ama yine de seansların belli bir yapısı vardı.

Y tampoco tenían ganas de intentarlo.

insanlar gördüm.

Demostramos que nuestras historias tenían valor.

Hikâyelerimizin değeri olduğunu kanıtladık.

No tenían fuentes de energía alternativa.

Onların alternatif enerji kaynakları yoktu.

No tenían barba, pelo ni cejas.

Onların hiç sakalları, saçı ve kaşları yoktu.

Mis padres no tenían mucho dinero.

Ailemin çok parası yoktu.

- Ellos tuvieron miedo.
- Ellos tenían miedo.

Onlar korktular.

Tanto Tom como Mary tenían sueño.

Tom ve Mary her ikisi de uykulu.

- Todos tenían hambre.
- Todos estaban hambrientos.

- Herkes açtı.
- Herkesin karnı açtı.

Tenían prisa por llegar a casa.

Eve gitmek için acele ediyorlardı.

Ellos vieron que no tenían alternativa.

Seçeneklerinin olmadığını anladılar.

Los soldados tenían armas más poderosas.

Askerlerin daha güçlü silahları vardı.

Y no tenían los recursos para enfrentarlo.

Tüm bunlarla yüzleşecek güçleri yoktu.

Conseguimos un local que lo tenían abandonado.

Terk edilmiş bir yer bulduk.

Esos dos niños tenían la misma edad.

Şu iki çocuk aynı yaştaydı.

Ellos ya no tenían ganas de jugar.

Artık onların canı oynamak istemiyordu.

Solo se tenían el uno al otro.

Birbirlerinden başka kimseleri yoktu.

- También tenías razón.
- Ustedes tenían razón, también.

Sen de haklıydın.

Tom y su mujer no tenían hijos.

Tom ve karısının hiç çocukları yok.

No tenían dinero, pagaron por su sueño

Paraları yoktu. Bisiklet dükkanından gelen

Los estadounidenses que tenían dinero temían invertirlo.

Parası olan Amerikalılar yatırım için korkuyorlardı.

De alguna forma, las mujeres tenían el control.

Bazı kısımlarda kadınlar daha üstündü.

Había momentos en que tenían cubrirme en casa,

İnsanların evde yerimi doldurmak zorunda kaldığı zamanlar oldu

Todas las otras ideas tenían fallas aún mayores.

Diğer tüm fikirler, daha büyük kusurlara sahiplerdi.

No tenían problema en dar las típicas excusas:

Olay sonrası basmakalıp sözler söylemekten memnundular,

Pensé que Tom y Mary tenían una relación.

Tom ve Mary'nin bir ilişkisi olduğunu düşündüm.

- Los pájaros tenían hambre.
- Los pájaros estaban hambrientos.

Kuşlar açtı.

Dijeron que no tenían miedo de los contrabandistas.

Kaçakçılardan korkmadıklarını söylediler.

Ellos avisaron que tenían una casa en venta.

Onlar satılık bir evleri olduğunu reklam ettiler.

Pero no tenían la aguja necesaria para el procedimiento.

Fakat bunun için gereken iğne yoktu.

No tenían autocontrol para tomar decisiones de manera lógica,

Mantıklı karar vermek için gerekli öz denetimden mahrumdular,

No tenían muy claro qué hacer con el clítoris.

Klitoris ile ne yapacaklarından çok da emin değillerdi.

Se decía que tenían ojos blancos y pelo rojo.

Duyduğum kadarıyla, beyaz gözleri ve kızıl saçları vardı.

Las chicas no tenían miedo, pero los hombres sí.

Kızlar korkmuyordu ama erkekler korkuyordu.

Y mis alumnos fueron los que tenían algo que enseñarnos...

öğrencilerimin öğretecek bir şeyleri oldu

Tenían un video de dos equipos que jugaban al baloncesto

Ellerinde basketbol oynayan iki takımın videosu vardı ve deneklerden

Y tenían rasgos anglosajones, se les daba un trato preferente

daha Anglo yüz hatlarına sahiptiler, ve daha öncelikli muamele gördüler

Los hombres no tenían necesariamente una ventaja sobre las mujeres.

Erkeklerin kadınlardan fazla avantajı yoktu.

Y les decían a niños, que algunos tenían seis años,

Ve o bazıları 6 yaşında olan çocuklara,

Porque algunos de mis amigos no tenían a su padre.

çünkü babası olmayan arkadaşlarım vardı.

Tenían a un 7 % de sus habitantes en la pobreza

vatandaşların %7'si yoksulluk mağduruydu,

De que, en realidad, algunos de mis troles tenían cerebro.

benim trollerin pek azının bir beyni vardı,

Así que cuando los dinosaurios tenían 66 millones de años

yani dinozorlar 66 milyon yaşındayken

En esos años, las personas tenían dificultades para creer esto.

O yıllarda insanlar buna inanmakta güçlük çekiyordu

El coche se descompuso, por lo que tenían que caminar.

Araba bozuldu, bu yüzden yürümek zorunda kaldılar.

Ambos huevos que me comí esta mañana tenían dos yemas.

Bu sabah yediğim yumurtaların her ikisinin de iki sarısı vardı.

Los Estados Unidos tenían un tratado de amistad con Méjico.

Amerika Birleşik Devletleri'nin Meksika ile bir dostluk antlaşması vardı.

Que las personas tenían menos necesidad de controlar desde lo cognitivo

insanlar bilişsel kontrole daha az ihtiyaç duyuyor.

Tenían 60 % menos enfermedad aórtica que los conejos del otro grupo,

diğer gruba göre yüzde 60 daha az aortic hastalık geliştirdi,

También tenían casi el doble de la tasa de eventos cardíacos,

Ayrıca kardiyak vaka oranı neredeyse iki katına çıktı,

No importaba si las mujeres tenían 40, 50 o 60 años.

Kadının 40, 50 ya da 60 yaşında olması bir şeyi değiştirmedi.

Como no tenían hijos propios, decidieron adoptar a una niña pequeña.

Onların kendi çocukları olmadığı için küçük bir kızı evlat edinmeye karar verdiler.

Tenían pegatinas en sus coches que decían "primero Iraq, luego Francia".

Onların arabalarında "önce Irak sonra Fransa" diye okunan çıkartmalar vardı.

- Tenían tiempo de sobra.
- Tenías tiempo de sobra.
- Tuviste tiempo sobrado.

Çok zamanın vardı.

- Tuvieron muchos hijos.
- Ellos tuvieron varios hijos.
- Ellos tenían varios hijos.

- Birçok çocukları oldu.
- Birçok çocukları vardı.

Tenían un nivel 1 para quienes no estaban familiarizados con el francés,

Fransızcaya aşina olmayanlar için Seviye 1'leri vardı

Pero también tenían el nivel 1.5 que era un poco más rápido.

Aynı zamanda biraz daha hızlı olan Seviye 1,5'leri de vardı.

Ya sabes, estas hormigas tenían un problema de alimentación animal al principio.

yahu hani bu karıncaların hayvan besleme konusu vardı başında söylemiştik

- No sabía que tenías un gato.
- No sabía que tenían un gato.

Bir kedin olduğunu bilmiyordum.

Las pupilas de sus ojos tenían la negrura de un profundo abismo.

Gözlerinde derin bir uçurumun karanlığı vardı.

Tom logró escapar de la habitación donde sus secuestradores lo tenían encerrado.

Tom onu kaçıranların kilitli tuttuğu odadan kaçmayı başardı.

En este caso, todas las sombras tenían que estar en la misma dirección.

Bu durumda bütün gölgelerin aynı yönde olması gerekiyordu

Con todo el debido respeto, yo pienso que ambos tenían algunos puntos válidos.

Kusura bakmayın ama, onların her ikisinin mantıklı amaçları var.

Cuando yo era niño, solo los niños de familias pudientes tenían cuadernos argollados.

Ben çocukken, sadece zengin ailelerin çocuklarının spiralli defterleri vardı.