Translation of "Edad" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Edad" in a sentence and their turkish translations:

"¿Que edad tienes?" "16 años de edad".

"Kaç yaşındasın?" "On altı yaşındayım".

¡No! ¡Tengo tu edad, viejo, tengo tu edad!

Biz aynı yaştayız moruk!

- ¿Podría preguntarte tu edad?
- ¿Podría preguntarle su edad?

Yaşını sorabilir miyim?

Sé tu edad.

Kaç yaşında olduğunu biliyorum.

- Ella es de mi edad.
- Ella tiene mi edad.

O benim yaşımda.

- ¿A qué edad querés casarte?
- ¿A qué edad quieres casarte?

Hangi yaşta evlenmek istiyorsun?

- ¿Cuál es la edad de tu hermana?
- ¿Qué edad tiene tu hermana?
- ¿Qué edad tiene su hermana?

Kız kardeşin kaç yaşında?

Yo siento mi edad.

Benim yaşımda hissediyorum.

¿Puedes adivinar su edad?

Onun yaşını tahmin edebilir misiniz?

¿Tenés edad para votar?

Oy kullanmak için yeterince yaşlı mısın?

Mintió sobre su edad.

Onun yaşı hakkında yalan söyledi.

¿Puedes adivinar mi edad?

Benim yaşımı tahmin edebilir misiniz?

Yo tenía tu edad.

Senin yaşındaydım.

¿Qué edad tiene ahora?

- O şu anda kaç yaşında?
- O şimdi kaç yaşında?

¿Cuál es su edad?

Onun yaşı nedir?

Tenemos la misma edad.

Aynı yaştayız.

Me preguntó mi edad.

O bana kaç yaşında olduğumu sordu.

¿Luces de tu edad?

Yaşında görünüyor musun?

- Él no luce de esa edad.
- Él no demuestra su edad.

O yaşında görünmüyor.

- Tenemos aproximadamente tu edad.
- Somos más o menos de su edad.

- Yaklaşık olarak senin yaşındayız.
- Takriben senin yaşındayız.

¿Qué es la edad neolítica?

neolitik çağ nedir?

Conocido como la 'Edad Media'.

Avrupa tarihinin çalkantılı bir döneminden geliyor .

Yo solía tener tu edad.

Ben senin yaşındaydım.

Él luce de su edad.

O, yaşını gösteriyor.

La música no tiene edad.

Müziğin yaşı yoktur.

Son de la misma edad.

Onlar aynı yaşta.

¿De qué edad me veo?

Kaç yaşında görünüyorum?

No sé qué edad tengo.

Kaç yaşında olduğumu bilmiyorum.

Yo tengo la misma edad.

- Ben aynı yaştayım.
- Benzer yaştayım.

Actúa acorde a tu edad.

Yaşına göre davran.

Me encantaría tener tu edad.

Senin yaşında olmak istiyorum.

Todavía eres menor de edad.

Sen hâlâ reşit değilsin.

¿Qué edad tiene tu esposa?

Karın kaç yaşında?

Jane es de mi edad.

Jane benim kadar yaşlı.

¿Qué edad tiene tu padre?

Baban kaç yaşında?

Ella le dijo su edad.

O, ona yaşını söyledi.

¿Qué edad tiene este perro?

Bu köpek kaç yaşındadır?

No hay edad para aprender.

Öğrenmenin yaşı yoktur.

Tom no aparenta su edad.

Tom yaşında görünmüyor.

Tom es de tu edad.

Tom senin yaşında.

Pero luego, a la edad de 40 años, cerca de la mediana edad,

Ama, 40'lı yaşlarda, neredeyse yolun yarısında,

- ¿Cuántos años tienes?
- ¿Qué edad tienes?
- ¿Cuántos años tenés?
- ¿Cuál es tu edad?

- Kaç yaşındasın?
- Yaşın kaç?

- ¿Cuántos años tienes?
- ¿Qué edad tiene usted?
- ¿Qué edad tienes?
- ¿Cuántos años tenéis?

- Kaç yaşındasın?
- Yaş kaç?

- Él tiene la misma edad que yo.
- Tiene la misma edad que yo.

Benimle aynı yaşta.

- Tenés la misma edad que mi novia.
- Tienes la misma edad que mi novia.
- Tiene la misma edad que mi novia.

Kız arkadaşımla aynı yaştasın.

- Ella murió a la edad de 54 años.
- Murió a los 54 años de edad.
- Murió a la edad de 54 años.

54 yaşında öldü.

- Murió a los 54 años de edad.
- Murió a la edad de 54 años.

54 yaşında öldü.

"Tiene la misma edad que yo.

"Benimle aynı yaşta.

Tienes 8-9 años de edad

8-9 yaşlarındasınız

Ya tienes edad para mantenerte solo.

Sen şimdi kendini geçindirecek kadar yaşlısın.

Tiene más o menos mi edad.

O yaklaşık benim yaşımda.

María mintió acerca de su edad.

Mary yaşı hakkında yalan söyledi.

Tom no tiene la edad suficiente.

Tom yeterince yaşlı değil.

Atl tiene diez años de edad.

Atl on yaşında.

Los dos tenemos la misma edad.

- İkimiz de aynı yaştayız.
- Biz ikimiz de aynı yaştayız.

- ¿Cuántos años tenía?
- ¿Qué edad tenía?

O kaç yaşındaydı?

- ¿Cuántos años tienes?
- ¿Qué edad tienes?

Kaç yaşındasın?

- ¿Qué edad tengo?
- ¿Cuántos años tengo?

Ben kaç yaşındayım?

¿Qué edad tenías cuando hiciste eso?

Onu yaptığında kaç yaşındaydın?

¿A qué edad empezaste a fumar?

Sigara içmeye ne zaman başladın?

Ella miente acerca de su edad.

O, yaşı hakkında yalan söylüyor.

Tom tiene edad suficiente para votar.

Tom oy vermek için yeterince yaşlıdır.

Tom murió a una edad joven.

Tom erken yaşta öldü.

Tengo la misma edad que tú.

- Seninle aynı yaştayım.
- Yaşım seninle aynı.

- Él no tiene la edad mínima para votar.
- Él no tiene edad suficiente para votar.

O, oy vermek için yeterince yaşlı değil.

- Él tiene más o menos tu misma edad.
- Él es casi de tu misma edad.

O yaklaşık seninle aynı yaştadır.

- Yo ya estaba casado cuando tenía tu edad.
- A vuestra edad yo ya estaba casada.

Ben senin yaşındayken zaten evliydim.

- ¿Qué edad tiene su hijo?
- ¿Cuántos años tiene su hijo?
- ¿Qué edad tiene tu hijo?

Oğlunuz kaç yaşında?

- Ella y yo somos de la misma edad.
- Ella y yo tenemos la misma edad.

O ve ben aynı yaştayız.

- Ella es más o menos de mi misma edad.
- Ella tiene más o menos mi edad.

- O yaklaşık benim yaşımda.
- Aşağı yukarı benimle aynı yaşta.

Me los enseñaron a una corta edad,

bana çok küçük yaşta öğretilmişti

Cuando su hijo está en edad universitaria

oğlu üniversite okuma çağına geldiğinde ise

Tienes que tener en cuenta su edad.

Onun yaşını dikkate almalısın.

A tu edad yo también pensaría así.

Senin yaşında ben de öyle düşünürdüm.

Naoki y Kaori tienen la misma edad.

Naoki Kaori kadar yaşlıdır.

Tom lo hizo bien, considerando su edad.

Tom yaşına göre iyi yaptı.

El muchacho es alto para su edad.

Çocuk yaşına göre uzun.

La niña es chica para su edad.

Kız yaşına göre küçüktür.

Ella se fue deteriorando con la edad.

O, yaştan dolayı yorgun düşmüştü.

Por su edad, tienes que ser indulgente.

Onun yaşına göre harçlık vermelisin.

Tiene edad suficiente para manejar un coche.

O, bir araba sürmek için yeterince yaşlıdır.

Independientemente de la edad, cualquiera puede solicitarlo.

Yaşı ne olursa olsun, herkes iş için başvuruda bulunabilir.

Él tiene un hijo de tu edad.

Senin yaşında bir oğlu var.

Yo tengo el doble de tu edad.

Ben senin yaşının iki katı yaşa sahibim.

Tú y yo tenemos la misma edad.

Sen ve ben benzer yaştayız.

Esos dos niños tenían la misma edad.

Şu iki çocuk aynı yaştaydı.

Mi madre luce joven para su edad.

Annem yaşına göre genç görünüyor.

María se ve estupenda para su edad.

Mary yaşına göre müthiş görünüyor.

Tiene la misma edad que mi hermana.

O, yaklaşık olarak kız kardeşimle aynı yaşta.

¿A qué edad tuviste tu primera menstruación?

İlk adetinizi hangi yaşta yaşadınız?

No se puede huir de la edad.

Kimse yaşlanmaktan kaçamaz.

Tom tiene un hijo de tu edad.

Tom'un yaklaşık senin yaşında bir oğlu var.

- Ellos tienen la misma edad.
- Son coetáneos.

Onlar aynı yaştalar.

Él tiene la edad suficiente para entenderlo.

Onu anlamak için yeterince yaşlıdır.

Él tiene la misma edad que yo.

Benimle aynı yaşta.