Translation of "Uno" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Uno" in a sentence and their turkish translations:

- ¿Tienes uno?
- ¿Tenéis uno?
- ¿Tiene usted uno?

Bir tanesine sahip misin?

- ¿Tienes uno?
- ¿Tenéis uno?

Bir tanesine sahip misin?

- Vi uno.
- Vi a uno.
- Veía a uno.

Ben birini gördüm.

Uno:

Bir:

Estamos muriendo uno por uno.

Peş peşe ölüyoruz.

- Tengo uno.
- Yo tengo uno.

Bir tanem var.

- Quiero uno.
- Yo quiero uno.

Bir tane istiyorum.

- Uno para todos, todos para uno.
- Uno para todos y todos para uno.

Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için.

En lugar de uno a uno

birebir görüşmeden ziyade

Los animales murieron uno por uno.

- Hayvanlar birbiri ardına öldü.
- Hayvanlar birbiri ardına öldüler.

- Compraré uno.
- Voy a comprar uno.

Bir tane alacağım.

Uno: apoplejía.

Bir: inme.

Número uno:

Birinci adım:

Tomemos uno.

Birini alalım.

¿Quieres uno?

Bir tane ister misin?

Compré uno.

Ben birini satın aldım.

Descifré uno.

Bir şifreyi çözdüm.

¿Necesito uno?

Birine ihtiyacın var mı?

Encontramos uno.

Bir tane bulduk.

Cogeré uno.

Bir tane alacağım.

Escoge uno.

Birini seçin.

Compraré uno.

Bir tane alacağım.

¿Tienes uno?

Bir tanesine sahip misin?

Mary sacó los huevos uno por uno.

Mary yumurtaları tek tek çıkardı.

- Tengo que comprar uno.
- Necesito comprar uno.

Bir tane satın almalıyım.

Él sacó los huevos uno por uno.

O, yumurtaları birer birer çıkardı.

La raíz cuadrada de uno es uno.

Birin karekökü birdir.

- Es uno de esos.
- Es uno de aquellos.

Bu onlardan biri.

Permanecen con uno.

bizimle kalıyorlar.

Recomendación número uno:

Birinci önerim:

Uno, dos, tres.

Bir... İki... Üç.

¿O uno creativo?

Yaratıcı düşünmeye?

Uno de espectáculo

Gölgeler içinde...

Pero hay uno

fakat bir tanesi var ki

Podéis elegir uno.

Onlardan birini seçebilirsin.

Todos necesitan uno.

Herkesin birine ihtiyacı var.

Sólo quiero uno.

Sadece bir tane istiyorum.

Tengo uno mejor.

Daha iyi bir taneye sahibim.

María encontró uno.

Mary bir tane buldu.

Necesito conseguir uno.

Bir tane almalıyım.

Sería el uno en ese 'uno de cada veinte'.

20'de 1'den biri olacaktı

- Puedes hacerte uno propio.
- Usted puede hacerse uno propio.

Kendiniz yapabilirsiniz.

Quiero un lápiz azul, uno rojo y uno negro.

Ben bir mavi, bir kırmızı ve bir siyah kurşunkalem istiyorum.

Él tiene dos gatos, uno blanco y uno negro.

Biri beyaz diğeri siyah renkli olan iki tane kedisi var.

No solo era bueno para estas comunicaciones uno-a-uno,

Bu sadece birebir iletişim için değil

- Tengo que comprar uno mañana.
- Mañana tengo que comprar uno.

Yarın bir tane almak zorundayım.

- Yo bebí uno.
- Bebí uno.
- Bebí una.
- Yo bebí una.

- Ben bir tane içtim.
- Bir tane içtim.

John cogió los artículos uno a uno y los examinó.

John sözlşmeleri aldı ve onları birer birer inceledi.

Los estudiantes se levantaron uno por uno y se presentaron.

Öğrencilerin teker teker ayağa kalktılar ve kendilerini tanıttılar.

- Coge solo una.
- Coge solo uno.
- Coja solo una.
- Coja solo uno.
- Coged solo una.
- Coged solo uno.
- Cojan solo una.
- Cojan solo uno.

- Sadece birini al.
- Sadece bir tane alın.

Y uno las respuestas.

bir adalet sistemimiz yok.

Miren, allí viene uno.

Bakın, bir tane geliyor.

Helicóptero Uno, aquí Bear.

Helikopter Bir, ben Bear.

BG a Helicóptero Uno.

BG'den Birinci Helikopter'e:

Bear a Helicóptero Uno.

Bear'dan Birinci Helikoptere:

Cada uno de ellos.

Her biri.

Miren, aquí hay uno.

Bakın, burada bir tane var.

Y uno se pregunta:

Merak ediyorum,

Uno en Tulsa, Oklahoma,

Biri Tulsa, Oklahoma'da,

uno deja de mejorar.

gelişmeyi bırakırsınız.

--uno, tres, cinco, siete--

bir, üç, beş, yedi -

Calcular esto en uno

birde üzerine bunu hesapla

Por favor, pruebe uno.

Lütfen bir tane deneyin.

Elige uno u otro.

Ya birini ya da diğerini seç.

Vinieron uno tras otro.

Onlar art arda buraya geldiler.

- ¡Quiero uno!
- ¡Quiero una!

Ondan bir tane istiyorum!

Vi venir a uno.

Birinin geldiğini gördüm.

Tengo que comprar uno.

Ben bir tane almalıyım.

¿Puedo tener uno también?

Ben de bir tane alabilir miyim?

Cumplió ochenta y uno.

O seksen bir yaşına girdi.

Uno de ellos miente.

Onlardan birisi yalan söylüyor.

Dame solo uno, ¿vale?

Sadece bana bir tane ver, tamam mı?

Coge uno de estos.

Bunlardan birini al.

Queremos uno de esos.

Bir tane istiyoruz.

- Queda uno.
- Queda una.

Kalan bir tane var.

Yo puedo comprar uno.

Bir tane alabilirim.

Nunca había visto uno.

Asla birini görmedim.

Aquí se ve uno.

Bu da onlardan biri.

El Sol es uno.

- Güneş birdir.
- Güneş tektir.

Los secretos ocultos de este edificio se revelan uno por uno

bu yapının da gizli sırları teker teker ortaya çıkmakta şimdi

Cuando tuviera la oportunidad, se vengaría de todos uno por uno

eline bir fırsat geçtiğinde herkesten teker teker intikamını alıyordu

Uno por uno, los chicos vinieron a ver qué estaba leyendo.

Birer birer, çocuklar ne okuduğumu görmek için geldi.

Tenemos dos gatos en la casa, uno blanco y uno negro.

Evde iki kedimiz var; biri beyaz ve biri siyah.

En una competencia uno a uno con un humano, no hay comparación.

İnsanla bire birde kalırsa, insanın hiç şansı yok.

El zoom instalado para todos ahora comenzó a eliminarse uno por uno

herkeste kurulmuş olan Zoom artık teker teker kaldırılmaya başlandı

- Cada uno tiene su propio gusto.
- Cada uno tiene sus propios gustos.

Her birinin kendi tadı var.

- Uno más dos es igual a tres.
- Uno más dos es tres.

Bir artı iki üçe eşittir.

- Tom y Mary están jugando Uno.
- Tom y Mary juegan al Uno.

Tom ve Mary, Uno oynuyorlar.

- Todos querían uno.
- Todos querían una.
- Todas querían uno.
- Todas querían una.

Herkes bir tane istedi.

Uno por uno, los miembros nos contaron acerca de sus extrañas experiencias.

- Üyeler bir bir garip hikayelerini anlattı.
- Üyeler bir bir enteresan hikayelerini anlattı.

- Quiero un bolígrafo azul, uno rojo y uno negro.
- Quiero una birome azul, una roja y una negra.
- Quiero un lápiz azul, uno rojo y uno negro.

Mavi bir tükenmez kalem, kırmızı ve siyah bir tükenmez kalem istiyorum.

- Quisiera hablar con uno de tus invitados.
- Me gustaría hablar con uno de tus invitados.
- Quisiera hablar con uno de vuestros invitados.
- Me gustaría hablar con uno de vuestros invitados.
- Me gustaría hablar con uno de sus invitados.
- Quisiera hablar con uno de sus invitados.

Misafirlerinizden biri ile konuşmak istiyorum.

Son diferentes para cada uno.

Bu bölgeler herkes için farklı.