Translation of "Robar" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Robar" in a sentence and their turkish translations:

- Lo despidieron por robar.
- Le despidieron por robar.

O çaldığı için kovuldu.

Robar es malo.

Çalmak yanlıştır.

Copiar no es robar.

Kopyalamak hırsızlık değildir.

¿Puedes enseñarme a robar?

Bana nasıl hırsızlık yapılacağını öğretebilir misin?

Robar dinero es malo.

Para çalmak yanlıştır.

Querían robar el coche.

Onlar arabayı çalmak istedi.

No es correcto robar.

Çalmak doğru değildir.

- Prefiero morirme de hambre antes que robar.
- Prefiero pasar hambre a robar.

Çalmaktansa açlıktan ölmeyi yeğlerim.

No se la pueden robar.

soygunculuğa karşı koruma altında

Puede robar sus datos personales

kişisel verilerinizi çalabilir

La pobreza lo hizo robar.

Yoksulluk onu çalmaya zorladı.

Fue acusado de robar dinero.

Para çalmakla suçlandı.

Tengo que robar esa receta.

O yemek tarifini çalmak zorundayım.

- Es difícil de robar a un ladrón.
- Es difícil robar a un ladrón.

Bir hırsızdan çalmak zordur.

Preferiría morir que robar de otros.

Başkalarından çalmaktansa ölmeyi tercih ederim.

Tom acusó a María de robar.

- Tom, Mary'yi çalmakla suçladı.
- Tom, Mary'yi hırsızlıkla suçladı.

Preferiría morir de hambre que robar.

- Çalmaktansa açlıktan ölürüm.
- Hırsızlık yapacağıma açlıktan ölürüm.
- Çalmaktansa açlıktan ölmeyi tercih ederim.

Vi a alguien robar la mercancía.

Birinin eşya çaldığını gördüm.

Ella me acusó de robar su dinero.

O beni parasını çalmakla suçladı.

Tom me acusó de robar su reloj.

Tom beni saatini çalmakla suçladı.

Nadie vio a Tom robar el libro.

Kimse Tom'un kitabı çaldığını görmedi.

Prefiero morirme de hambre antes que robar.

Çalmaktansa açlıktan ölmeyi tercih ederim.

Yo no debería haberle acusado de robar el dinero.

Onu parayı çalmakla suçlamamalıydım.

Anoche unos ladrones entraron a robar a nuestra casa.

Dün gece bizim evimize hırsızlar tarafından zorla girilmiş.

- Ella es culpable de robar.
- Ella es culpable de robo.

O, çalmaktan suçludur.

Tom fue acusado de robar dinero de la caja registradora.

Tom yazar kasadan para çalmakla suçlandı.

Tom dijo que habían entrado a robar en su casa.

Tom evinin soyulduğunu söyledi.

No me puedo imaginar por qué alguien querría robar algo así.

Birinin neden öyle bir şey çalmak istediğini hayal bile edemiyorum.

A la pobre anciana le han vuelto a robar la bolsa.

Zavallı yaşlı kadın çantasını tekrar çaldırdı.

El hambre llevó al muchacho a robar dinero de la caja registradora.

Açlık çocuğu yazar kasadan para çalmak için zorladı.

- Tom acusó al trabajador de robar.
- Tom acusó al empleado de robo.

Tom işçiyi hırsızlıkla suçladı.

Si viera a un chico robar en un supermercado, lo denunciaría al director.

Ben bir çocuğun süpermarkette hırsızlık yaptığını görsem, ben onu yöneticiye rapor ederim.

Si debes matar, mata a un elefante, si debes robar, roba un tesoro.

Eğer öldürmen gerekiyorsa bir fili öldür ve eğer bir soygun yapman gerekiyorsa bir hazine soy.

En todo el mundo, los animales salvajes son cada vez más astutos para robar comida.

Dünya'nın dört bir yanında, vahşi hayvanlar yemek çalmak konusunda daha çok hüner göstermeye başlıyor.

- Él atrapó a un joven tratando de robar su reloj.
- Él capturó a un muchacho robando su reloj.
- Él capturó a un chico robando su reloj.
- Él atrapó a un muchacho robando su reloj.
- Él atrapó a un chico robando su reloj.

Bir çocuğu onun saatini çalarken yakaladı.