Translation of "Rana" in Turkish

0.019 sec.

Examples of using "Rana" in a sentence and their turkish translations:

La rana croa.

Kurbağa vraklar.

Las huevas de rana.

Yediğim kurbağa yumurtaları...

Una rana punta de flecha.

Zehirli sarı kurbağa.

¡Cuando la rana críe pelos!

Balık kavağa çıkınca!

Una rana salió del agua.

Sudan bir kurbağa çıktı.

El príncipe fue convertido en rana.

Prens bir kurbağaya dönüştü.

Miren eso. Vaya. Son huevas de rana.

Şuna bakın. Baksanıza. Bunlar kurbağa yumurtaları.

Siento crujir a todos los bebés rana.

Tüm bebek kurbağalar çıtırdıyor.

Es como una rana en un pozo.

O bir kuyudaki bir kurbağa gibi.

Diseccionamos una rana para examinar sus órganos internos.

- İç organlarını incelemek için bir kurbağayı parçaladık.
- İç organlarını incelemek için bir kurbağayı kesip parçalara ayırdık.

El niño le tiró una piedra a la rana.

Çocuk kurbağaya bir taş fırlattı.

A los franceses les gusta comer ancas de rana.

Fransızlar kurbağa bacakları yemeyi severler.

Esta es la rana ubicada más al norte del mundo.

...dünyanın en kuzeyinde yaşayan kurbağa olmuştur.

No soy capaz de distinguir una rana de un sapo.

Kurbağayı kara kurbağasından ayırt edemem.

A Tom no le gustan las piernas de la rana.

Tom kurbağa bacağını sevmiyor.

El frío atraviesa la piel delgada y húmeda de la rana.

Soğuk, kurbağanın ince, nemli derisinden içeri sızıyor.

Esta diminuta rana túngara macho es del tamaño de un dedal.

Bu ufak, erkek tungara kurbağası sadece bir yüksük boyutunda.

- Tengo una rana en mi garganta.
- Tengo la garganta hecha polvo.

Boğazımda gıcık var.

Entonces, ¿huevas de rana o atrapamos un pez? Comer es importante durante cualquier misión.

Kurbağa yumurtası mı, zıpkınla balık avlamak mı? Yiyecek her görevin önemli bir parçasıdır.

Cómete una rana viva cada mañana, y no te pasará nada peor durante el resto del día.

Her sabah canlı bir kurbağa ye ve günün geri kalan kısmında sana daha kötü bir şey olmayacak.