Translation of "Pudo" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Pudo" in a sentence and their turkish translations:

- ¿Cómo pudo suceder esto?
- ¿Cómo pudo pasar esto?

- Bu nasıl olmuş olabilir?
- Bu nasıl olabildi?

No pudo moverse.

O hareket edemedi.

Nadie pudo hacerlo.

Hiç kimse onu yapamadı.

Nadie pudo escapar.

Hiç kimse kaçamadı.

Tom no pudo ir porque no pudo conseguir permiso.

Tom izin alamadığı için gidemedi.

Eso no pudo evitarse.

Ona yardım edilemedi.

¿Cómo pudo ocurrir eso?

O, nasıl olabildi?

Cualquiera pudo hacer esto.

- Herhangi biri bunu yapabilir.
- Bunu kim olsa yapabilir.

Tom tampoco pudo hacerlo.

Tom onu da yapamadı.

Pudo haber sido Tom.

Bu Tom olabilirdi.

Tom no pudo descubrirlo.

Tom onu çözemedi.

¿Qué pudo haber pasado?

Ne olabilirdi?

Pudo haberla conocido ayer.

Dün onunla karşılaşmış olabilir.

Tom pudo estar disfrazado.

- Tom maskelenmiş olabilir.
- Tom kılık değiştirmiş olabilir.

Ya no pudo contenerse.

O artık kendini tutamadı.

Tom pudo haber muerto.

Tom ölmüş olabilir.

Tom no pudo ayudarnos.

Tom bize yardım edemedi.

Tom no pudo encontrarlo.

Tom onu bulamadı.

Pero no pudo ser.

Ama bu olmadı.

- Corrió tan rápido como pudo.
- Él corrió tan rápidamente como pudo.

O elinden geldiğince hızlı koştu.

- Tom gritó tan fuerte como pudo.
- Tom gritó tan alto como pudo.

Tom elinden geldiği kadar yüksek sesle çığlık attı.

- La policía pudo encontrar al criminal.
- La policía pudo encontrar al delincuente.

Polis suçluyu bulabildi.

Porque no la pudo comunicar.

çünkü deneyimini başkalarına aktaramadı.

Cúpula no pudo soportar terremoto

kubbe depreme dayanamadı

Pero no se pudo salvar

fakat kurtarılamadı

Nadie pudo encontrar la caverna.

Hiç kimse mağarayı bulamadı.

Él pudo leer el libro.

Kitabı okuyabiliyordu.

Nadie pudo resolver el rompecabezas.

Hiç kimse bulmacayı çözemedi.

Nadie pudo encontrar la respuesta.

Hiç kimse cevabı bulamadı.

Nadie pudo resolver el problema.

Hiç kimse bu sorunu çözemedi.

Tom pudo decirme la verdad.

Tom bana doğruyu söylemeyi başardı.

¿Cómo pudo haber ocurrido eso?

Bu nasıl olmuş olabilir?

Pudo informarse leyendo la carta.

Mektubu okuyarak bilgi edinebildi.

¿Cómo pudo ocurrir algo así?

Böyle bir şey nasıl olabildi?

Le pudo pasar a cualquiera.

O herhangi birine olabilirdi.

Eso pudo haber sido prevenido.

Bu önlenebilirdi.

¿Cómo pudo ocurrir todo esto?

Bütün bu nasıl olabilir?

¿Cómo pudo suceder algo así?

Nasıl böyle bir şey olabilir?

Tom pudo haber sido asesinado.

Tom öldürülebilirdi.

Tom no pudo encontrar trabajo.

Tom iş bulamadı.

Él pudo reducir los impuestos.

O, vergileri azaltabildi.

Tom no pudo dormir anoche.

Tom dün gece uyuyamadı.

Tom no pudo entenderlo mucho.

Tom onu tamamen anlayamadı.

Tom no pudo hacerse escuchar.

Tom sesini duyuramıyordu.

Corrió tan rápido como pudo.

O, elinden geldiği kadar hızlı koştu.

Tom fácilmente pudo habernos esperado.

- Tom kolay şekilde bizi bekleyebilirdi.
- Tom çok kolay bir şekilde bizi bekleyebilirdi.

Sami pudo haber sido raptado.

Tom kaçırılmış olabilir.

Sami pudo explicárselo bastante rápido.

Sami çok çabuk anladı.

- Él no pudo hacer nada salvo mirar.
- No pudo hacer nada excepto mirar.

Seyretmekten başka bir şey yapamadı.

- Ella no pudo haber hecho tal cosa.
- Ella no pudo haber hecho eso.

O böyle bir şey yapamazdı.

- Él dio lo mejor que pudo.
- Él lo hizo lo mejor que pudo.

O elinden geleni yaptı.

- Tom trató de sonreír, pero no pudo.
- Tom intentó sonreír, pero no pudo.

Tom gülümsemeye çalıştı, ama yapamadı.

- ¿Sabes por qué razón no pudo ella venir?
- ¿Sabes por qué no pudo venir?

Onun niçin gelemediğini biliyor musun?

Y la empresa no pudo adaptarse,

Ama şirket adapte olamadı

Ella corrió tan rápido como pudo.

Koşabildiği kadar hızlı koştu.

Él se esforzó, pero no pudo.

O çok çalıştı fakat başarısız oldu.

Él no pudo haber hecho eso.

Bunu yapmış olamaz.

No pudo salir por la nieve.

O, kardan dolayı dışarı çıkamadı.

Él no pudo haber dicho eso.

Bunu söylemiş olamaz.

Tom hizo todo lo que pudo.

- Tom elinden gelen her şeyi yaptı.
- Tom, yapabileceği her şeyi yaptı.
- Tom yapabileceği her şeyi haptı.

Él no pudo abrir la caja.

O, kutuyu açamadı.

Él no pudo resistir la tentación.

Cazibeye direnemez.

Ella no pudo haber dicho eso.

O onu söylemiş olamaz.

No pudo venir porque estaba enfermo.

- O hasta olduğu için gelemedi.
- Gelemedi çünkü hastaydı.

Tom no pudo convencer a María.

Tom, Mary'yi ikna edemedi.

Tom no pudo abrir la puerta.

Tom kapıyı açamadı.

Tom corrió tan rápido como pudo.

Tom elinden geldiği kadar hızlı koştu.

Dan pudo haber raptado a Linda.

Dan, Linda'yı kaçırmış olabilir.

¿Pudo Tom realmente ser tan artero?

Tom gerçekten bu kadar hilekar olabilir mi?

Tom no pudo ocultar su decepción.

Tom hayal kırıklığını gizleyemedi.

Tom intentó hablar, pero no pudo.

Tom konuşmaya çalıştı, ama yapamadı.

Llegó lo más pronto que pudo.

O en kısa sürede geldi.

Tom no pudo ayudar a Mary.

Tom, Mary'ye yardım edemedi.

La bomba no pudo ser desactivada.

Bomba etkisiz hale getirilemezdi.

Tomás no pudo ver a María.

Tom, Mary'yi göremedi.

No sé qué pudo haber pasado.

- Ne olmuş olabilirdi bilemiyorum.
- Ne olabilirdi bilmiyorum.

Nadie pudo dar la respuesta correcta.

Kimse doğru cevabı veremedi.

Ella no pudo contactarlo por teléfono.

O, telefonla onunla bağlantı kuramadı.

Ella no pudo juntarse con él.

O, onunla görüşemedi.

Ella no pudo hablar con él.

O, onunla konuşamadı.

¿Sabes por qué no pudo venir?

Onun niçin gelemediğini biliyor musun?

Tomás pudo estacionar detrás del hotel.

Tom otelin arkasında park etmeyi başardı.

Tom no pudo encontrar sus lentes.

Tom gözlüklerini bulamadı.

Tom no pudo contener las lágrimas.

Tom gözyaşlarını tutamadı.

Tom no pudo evitar quedarse dormido.

Tom uyumaktan kendini alamadı.

Tom no pudo arrancar su auto.

Tom arabasını çalıştıramadı.

Tom no pudo controlar su enfado.

Tom öfkesini kontrol edemedi.