Examples of using "Permiso" in a sentence and their turkish translations:
İzinlerini isteyin.
İzin alabilir miyim?
İzne ihtiyacımız var.
Affedersiniz. Geçebilir miyim?
Benim iznim yoktu.
Müsaadenizle.
Ehliyetin yanında mı?
İzin verdiğiniz için teşekkür ederim.
Senin iznine ihtiyacım yok.
İzninizle, beyler.
Önce izin istemelisin.
Ehliyetini görebilir miyim?
İzin istememize gerek yok.
İzin istemek için gerek yoktur.
Sana söylememe izin verilmiyor.
- Gitmene izin veriyorum.
- Gitme iznime sahipsin.
Ben senin iznini istemedim.
Onayım olmadan yapmaman gerekirdi.
Fotoğraf çekmemelisiniz.
Sürücü belgenin kullanım süresi doldu.
Odaya izinsiz girme.
Affedersiniz, geçebilir miyim?
Hâlâ Tom'dan izin istemem gerekiyor.
- Affedersiniz.
- Kusura bakmayın.
Tom bana gitmem için izin verdi.
Kimsenin iznine ihtiyacım yok.
Sana izin verme yetkim yok.
Üç hafta izin aldım.
Bunu yapmak için iznim vardı.
Bilgisayar korsanları bilgisayarlara izinsiz girerler.
Öğretmeninin iznini istemelisin.
İzin almadan onun bisikletini kullandı.
İzinsiz olarak odama girdi.
Lütfen bana ehliyetini göster.
Öğretmeninden izin istemelisin.
Yol açın, lütfen.
Tom fotokopi makinesini kullanmak için izin istedi.
Tom’un iznini almalıyız.
Çünkü şüphesiz bir erkek olarak öfkemi ifade etmeme izin veriliyordu.
Onlar kimsenin özel izni olmadan girmesine izin vermezler.
Af istemek izin almaktan daha kolaydır.
Orduda hiç kimsenin izinsiz olarak gitmesine izin verilmez.
Telefonu kullanabilmek için benden izin istedi.
Telefonu kullanabilmek için benden izin istedi.
Telefonu kullanabilmek için benden izin istedi.
Telefonu kullanabilmek için benden izin istedi.
Telefonu kullanabilmek için benden izin istedi.
Ehliyetinizi görebilir miyim, lütfen?
Annem sinemaya gitmeme izin veriyor.
Tom izin alamadığı için gidemedi.
Benim ehliyetim üç yıl daha geçerli.
İznim olmadan bu odadan ayrılmamalısın.
Bir çalışma izni olmadan burada bir iş bulamazsın.
Onlara söyle Mary'nin ülkeden ayrılmasına izin vermiyorum.
Başkalarının özel mektuplarını onların izni olmadan okumamalısın.
Mary onun dizüstü bilgisayarını sormadan aldığı için Tom kızgın.
' yok efendim Zoom da velilerden izin almadan görüntüleri kayıt ederseniz,
İnsanların özel mektuplarını izin olmadan okumamalısın.
Ehliyetinizi almanızın çok zor olacağından şüpheliyim.
Lütfen beni bağışlayın, gitmek zorundayım.
"Ehliyetim yanımda değil." "Sorun değil, ben süreceğim."
Hiç kimsenin oraya gitmesine izin verilmiyor.
Bunu yapmak için kim sana izin verdi?
Sizin sayfanızdan bizim kurumsal sitemize bir köprü yapar mısınız?
İstediğinizi yapabilirsiniz.
Affedersiniz, bir sonraki durakta inmek zorundayım.
Memur bir park yeri alma ricasının reddedildiğini Bob'a bildirdi.
Nihayi ürünün bir kopyasını göndermek şartıyla bizim yazılımı dahil etmeniz için iznimiz var.
Öğretmen eve erken gitmek için bana izin verdi.
Eğer o onların ona beş günlük ücretli izin vermelerini umuyorsa, hayal kırıklığına uğrayacaktır.
On sekiz yaşına girdikten sonra sürücü belgesi alabilirsin.
Sanırım bir ehliyet almada çok az zorluk çekiyorsun.
Jane Goodall tarafından, Jane Goodall ve Phillip Berman'ın hazırladığı Reason for Hope: A Spiritual Journey (Sönmeyen Umut: Spiritüel Bir Yolculuk) adlı kitaptan sesli olarak okunmuştur Telif Hakkı © 1999 Soko Publications Ltd. ve Phillip Berman. Hachette Audio'nun izniyle kullanılmıştır. Tüm hakları dünya çapında saklıdır.