Translation of "Podrás" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Podrás" in a sentence and their turkish translations:

Podrás verlo mañana.

Onu yarın görebileceksin.

Podrás visitarme mañana.

Beni yarın ziyaret edebilirsin.

Pronto te podrás ir.

Yakında dışarı çıkmana izin verilecektir.

Pronto podrás hablar inglés.

Yakında İngilizce konuşabileceksin.

- ¿Podrás hacerlo para la fecha tope?
- ¿Podrás hacerlo para la fecha límite?

Tarih koyar mısın?

Solo allí podrás comprar esto.

Bunu sadece orada alabileceksin.

No podrás hacerlo sin mí.

Onu bensiz yapamayacaksın.

Apúrate, y podrás alcanzar el tren.

Acele et, ve treni yakalayabileceksin.

Podrás cantar mejor la próxima vez.

Gelecek sefer daha iyi söyleyebileceksin.

Podrás conducir en unos pocos días.

Birkaç gün içinde araba sürebileceksin.

- Donde sea que mires podrás ver a niños jugando.
- Dondequiera que mires podrás ver niños jugando.

Baktığın her yerde çocukların oynadığını görebilirsin.

Apresúrate y aún podrás tomar tu tren.

Acele et ve trenini hâlâ yakalayabilirsin.

- ¿Podrás hacerlo a tiempo?
- ¿Alcanzas a hacerlo?

Onu zamanında yapabilir misin?

- Sé que no podrás hacer eso sin ayuda.
- Sé que no podrás hacer eso sin algo de ayuda.

- Senin bunu bir yardım almadan yapamayacağını biliyorum.
- Bunu, bir yardım almadan yapamayacağınızı biliyorum.

Podrás hablar inglés fluidamente en unos pocos meses.

Birkaç ay içerisinde İngilizceyi akıcı olarak konuşabileceksin.

En otras dos semanas podrás salir del hospital.

Bundan iki hafta sonra hastaneden çıkabileceksin.

Si donas un órgano, podrás salvar una vida.

Organ bağışlarsanız, bir hayat kurtarabilirsiniz.

Si lo escuchas lo suficientemente cerca, podrás oírlo.

Yeterince yakın dinlerseniz onu duyabilirsiniz.

Podrás sacar muchas fotos con tu nueva cámara.

Yeni kameranla çok sayıda resim çekebileceksin.

Sé que no podrás hacer eso sin ayuda.

Senin bunu bir yardım almadan yapamayacağını biliyorum.

DB: Bueno, como te podrás imaginar hay cierto escepticismo

DB: Tahmin edeceğin üzere buna karşı büyük bir şüphe var

Voy a hacerte una oferta que no podrás rechazar.

Sana reddedemeyeceğin bir teklif sunacağım.

Termina el filete y entonces podrás comerte un dulce.

Bifteğini bitir ve sonra bir şeker alabilirsin.

Si te topas con un rinoceronte enojado, no podrás escapar.

Öfkeli bir gergedanla karşılaşırsanız pek kaçma şansınız olmaz.

Dentro de otros seis meses podrás hablar alemán con fluidez.

Altı ay sonra Almancayı akıcı olarak konuşabileceksin.

- ¿Para cuándo puedes terminar ese trabajo?
- ¿Cuándo podrás terminar ese trabajo?

O işi ne zaman bitirebileceksin?

Dondequiera que mires podrás observar el daño causado por el terremoto.

Baktığınız her yerde depremin sebep olduğu hasarı görebilirsiniz.

- Pienso que no serás capaz de hacerlo.
- Creo que no podrás hacerlo.

Sanırım onu yapamayacaksın.

Podrás ver lo que es estar en el extremo más corto del espectro".

Kısa tarafta olmanın nasıl olduğunu gör bakalım."

Si sólo escuchas lo que el profesor dice, podrás hacerte un buen alumno.

Eğer öğretmenin söylediklerini dinlersen, iyi bir öğrenci olabilirsin.

- ¿Podrá usted encontrar el camino sin dificultad?
- ¿Podrás encontrar el camino sin dificultad?

Herhangi bir sorun olmadan yolunuzu bulabilir misiniz?

- Me gustaría saber cuándo lo puede enviar.
- Me gustaría saber cuando podrás enviarlo.

Onu ne zaman gönderebileceğini bilmek istiyorum.

- Serás capaz de leer este libro el año siguiente.
- El año que viene podrás leer este libro.

Gelecek yıl bu kitabı okuyabileceksin.