Translation of "Piensen" in Turkish

0.018 sec.

Examples of using "Piensen" in a sentence and their turkish translations:

¡No piensen!

Düşünme.

piensen en Uds. mismos.

şimdi kendinizi düşünün.

Piensen en el blockchain.

Blok zinciri örneğin:

En cada interacción, piensen:

Her etkileşimde düşünün:

Y piensen en algo

ve tek bir şey düşünün,

Algunos hombres pueden que piensen

Bazı erkekler de şöyle düşünüyorlar,

Quizás piensen que quedé estupefacta,

Muhtemelen şoke olduğumu,

Piensen que puede ser distinto.

Bir şeylerin farklı olabileceğine inanın.

Pero piensen lo que sucede

Ancak şunu düşünün,

Piensen sobre eso por un segundo.

Bunu bir saniyeliğine düşünün.

Incluso piensen en las películas de Hollywood.

Hatta Hollywood filmlerini.

piensen en dejarles un legado de justicia.

bir adalet mirası bırakmayı düşünmeliyiz.

No quiero que todos piensen que soy idiota.

Herkesin aptal olduğumu düşünmesini istemem.

¡No esperes que los demás piensen por ti!

- Her şeyi devletten beklemeyin!
- Başkasının senin yerine düşünmesini bekleme!
- Başkalarının senin için düşünmesini bekleme.

Me gustaría que piensen en lo que oyen ahora.

ve şimdi duyduğunuz şey hakkında, düşünmenizi istiyorum.

Piensen en lo que comieron las últimas 24 horas

Şimdi sziden, son 24 saat içinde yediğiniz

No me interesa lo que otros piensen de ello.

Diğerlerinin bunun hakkında ne düşündüğü umurumda değil.

No quieres que piensen que tienes inseguridades con el dinero.

Kimsenin benim parayla çok güvensiz olduğumu bilmesini istemiyorum.

Bien, piensen en el color. Que sea brillante y vívido.

Pekala, öncelikle rengi parlak ve capcanlı yapın

A Tom no le interesa lo que los demás piensen.

Diğer insanların ne düşündüğü Tom'un umurunda değil.

Después piensen en uno de los pocos líderes femeninos en África,

Afrika'daki birkaç kadın liderden bir tanesini,

Piensen en cuando salen de la clase de la Srta. Darling.

Cidden, Bayan Darling'in dersini terketmeyi düşünün.

Piensen en una situación donde arrastran los pies por las escaleras.

Merdivenden aceleyle indiğinizi düşünün.

Quizá piensen que el trabajo remoto es el sueño de los introvertidos:

Uzaktan çalışmanın içine kapanık insanların rüyası sanabilirsiniz.

Tom dijo que no le importa lo que otros piensen de él.

Tom başkalarının onun hakkında ne düşündüklerinin umurunda olmadığını söyledi.

Que quieran dejar ir ahorita, piensen en eso. No sé que sea.

vazgeçmeye hazır olduğunuz bir şey, ne olabilir bilemem.

Tom siempre está tratando de hacer que todos piensen que es genial.

Tom her zaman herkese onun harika olduğunu düşündürmeye çalışıyor.

Solo piensen acerca de los reportajes referidos a la muerte de Anthony Bourdain.

Geçenlerdeki, Anthon Bourdain'in ölümüne yapılan bazı haberlere bir bakın.

En contraste, piensen en una persona que vive a tres cuadras del concierto.

Tersini, konser salonunun üç blok ötesinde yaşayan bir insanı düşünün.

Piensen en esa emoción, la que hice que guardaran en su archivador mental.

O duyguyu düşün, zihninde sıraya soktuğum o duygu.

Piensen en lo que sentirían al ver que su sitio favorito del barrio,

Sıklıkla gidip, arkadaşlarınız veya mekânın demirbaşlarıyla takıldığınız

Cuando oyen 'una habitación al estilo japonés', la mayoría de personas probablemente piensen en una habitación con tatamis.

Onlar Japon tarzı odayı duyduklarında insanların çoğu muhtemelen bir tatami odası düşünüyor.

- A Tom no le importa lo que piensan los demás.
- A Tom no le importa lo que piensen los demás.

Tom diğer insanların ne düşündüğünü umursamıyor.