Translation of "Minuto" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Minuto" in a sentence and their turkish translations:

- ¿Tienes un minuto?
- ¿Tenéis un minuto?
- ¿Tiene un minuto?
- ¿Tienen un minuto?

Bir dakikanız var mı?

- Sólo un minuto.
- Un minuto.

- Bir dakika.
- Sadece bir dakika.

- Espera un minuto.
- Bancame un minuto.
- Espere usted un minuto.

- Bir dakika...
- Bir dakika bekle.

- Dame un minuto.
- Espera un minuto.

Bana bir dakika ver.

- Tenés un minuto.
- Tienes un minuto.

Bir dakikan var.

- ¿Podría tener un minuto?
- ¿Me dan un minuto?
- ¿Me das un minuto?

Bir dakikanızı alabilir miyim?

- ¿Te puedes quedar un minuto?
- ¿Podríais quedaros un minuto?
- ¿Puede permanecer un minuto?

Bir dakika kalabilir misin?

- Un momento, espera un minuto.
- Un momento, esperad un minuto.
- Un momento, espere un minuto.
- Un momento, esperen un minuto.

Şimdi, bir dakika bekleyin.

Permítame un minuto.

Bana bir dakikanızı ayırın.

Danos un minuto.

Bize bir dakika ver.

Paremos un minuto.

Bir dakika duralım.

Dame un minuto.

Bana bir dakika ver.

Démosles un minuto.

Onlara bir dakika verelim.

Cada minuto cuenta.

Her dakika sayılır.

Espera un minuto.

Bir dakika bekle.

Dio una descripción minuto a minuto de la cena.

O, akşam yemeği partisi ile ilgili bir dakikalık açıklama verdi.

- Un minuto tiene sesenta segundos.
- Hay sesenta segundos en un minuto.
- Un minuto contiene sesenta segundos.
- Un minuto son sesenta segundos.

Bir dakikada altmış saniye vardır.

¿Me permite un minuto?

Biraz izin verir misiniz?

¿Me ayudas un minuto?

Bana bir dakika yardım eder misin?

Solo llevará un minuto.

Bu sadece bir dakika sürecek.

¡Dejadme pensar un minuto!

Bir dakika düşünmeme izin ver.

Volveré en un minuto.

Bir dakika içinde döneceğim.

¡Cariño, espera un minuto!

Bir dakika bekle, tatlım!

¡Tom, espera un minuto!

Bir dakika bekle, Tom!

Solo tengo un minuto.

Sadece bir dakikam var.

Voy, espera un minuto.

Bir dakika. Geliyorum.

Déjame pensar un minuto.

Bir dakika düşüneyim.

Solo necesitaba un minuto.

Sadece bir dakikaya ihtiyacım vardı.

Solo dame un minuto.

Sadece bana bir dakika ver.

Solo dale un minuto.

Sadece ona bir dakika ver.

Dame sólo un minuto.

Bana yalnızca bir dakika ver.

Dame un minuto, ¿vale?

Bana bir dakika ver, tamam mı?

¿Puedes darnos un minuto?

Bize bir dakika verebilir misin?

- Un minuto tiene sesenta segundos.
- Hay sesenta segundos en un minuto.

Bir dakikada altmış saniye vardır.

- ¿No te importa esperar un minuto?
- ¿Le importaría esperar un minuto?

Bir dakika bekler misin?

La situación empeoraba cada minuto.

Her dakika durum kötüleşiyordu.

Esperé hasta el último minuto.

Son dakikaya kadar bekledim.

Espera un minuto, por favor.

Lütfen bir dakika bekle.

Te daré otro minuto más.

Sana bir dakika daha vereceğim.

Dame un minuto, por favor.

Bana bir dakika ver lütfen.

Necesito hablar un minuto contigo.

Seninle bir dakika konuşmam gerekiyor.

Un minuto tiene sesenta segundos.

Bir dakikada altmış saniye var.

Démosle a ella un minuto.

Ona bir dakika verelim.

Estaré allí en un minuto.

Bir dakika içinde orada olacağım.

¿Te puedes quedar un minuto?

Bir dakika kalabilir misin?

- ¿Puedo verte por un minuto, por favor?
- ¿Podría verle un minuto, por favor?

Bir dakikalığına sizi görebilir miyim, lütfen?

- Casi he terminado. Dame un minuto.
- Estoy casi listo. Dame sólo un minuto.

Neredeyse bitirdim. Bana sadece bir dakika ver.

- ¿Me puedes prestar un minuto de tu tiempo?
- ¿Puedo hablar contigo un minuto?

Bir dakikanızı alabilir miyim?

El mundo cambia a cada minuto.

Dünya her dakika değişiyor.

Disfrutamos cada minuto de la fiesta.

Partinin her dakikasından zevk aldık.

Él se fue hace un minuto.

Bir dakika önce gitti.

Hay sesenta segundos en un minuto.

Bir dakikada altmış saniye vardır.

Tom estuvo aquí hace un minuto.

Tom bir dakika önce buradaydı.

Solo quiero hablar por un minuto.

Ben sadece bir dakika konuşmak istiyorum.

- ¿Tienes un minuto?
- ¿Tienes un momento?

Biraz vaktin var mı?

Lo sabremos en solo un minuto.

Sadece bir dakika içinde öğreneceğiz.

Puedo teclear cincuenta palabras por minuto.

Bir dakikada elli kelime yazabilirim.

No necesito más que un minuto.

Sadece bir dakikaya ihtiyacım var.

Por favor, ¿podrías esperar un minuto?

Lütfen bir dakika bekler misin?

Falta un minuto para las tres.

Saat üçe bir dakika var.

¿En qué minuto marcaron el gol?

Gol hangi dakikada atıldı?

Otro minuto, y la bebé estaba llorando.

Bir dakika daha ve bebek ağlıyordu.

Espera un minuto, que llamo a Jimmy.

Bir dakika bekle. Jimmy'yi arayacağım.

Él perdió el tren por un minuto.

O, bir dakikayla treni kaçırdı.

Tu teléfono celular sonó hace un minuto.

Bir dakika önce cep telefonun çaldı.

La música se detuvo por un minuto.

Müzik bir dakika durdu.

No quiero esperar hasta el último minuto.

Son dakikaya kadar beklemek istemiyorum.

El café estará listo en un minuto.

Kahve bir dakika içinde hazır olacak.

¿Te importaría guardarme la maleta un minuto?

Bavuluma bir dakika göz kulak olabilir misiniz?

Solo necesito a Tom por un minuto.

Sadece bir dakika için Tom'a ihtiyacım var.

Por favor, ¿podría dejarnos solos un minuto?

Bizi bir dakika yalnız bırakabilir misiniz?

No podemos perder ni siquiera un minuto.

Biz bir dakika bile harcayamayız.

El médico estará aquí en un minuto.

Doktor bir dakika içinde burada olacak.

Tom debería estar acá en cualquier minuto.

Tom şu anda her an burada olmalı.

Lo que me gustaría hacer por un minuto,

Dolayısıyla, burada bir dakika boyunca

- Déjame pensar un momento.
- Déjame pensar un minuto.

Bir dakika düşüneyim.

Se me pasó el tren por un minuto.

Bir dakika ile treni kaçırdım.

Él canceló la reunión en el último minuto.

O, toplantıyı son dakikada iptal etti.

Espera un minuto, voy a llamar a Jimmy.

Bir dakika bekle. Jimmy'yi arayacağım.

Solo necesito un minuto a solas con Tom.

Sadece Tom'la yalnız bir dakikaya ihtiyacım var.

El juego fue cancelado en el último minuto.

Maç son dakikada iptal edildi.

Mi reloj se adelanta un minuto al día.

Saatim bir günde bir dakika ileri gider.

Los perros respiran aproximadamente treinta veces por minuto.

Köpekler yaklaşık olarak dakikada otuz kez nefes alır.

Llegamos un minuto tarde porque perdimos el autobús.

Bir dakika geç kaldık, otobüsü kaçırdık.

"Por favor abre la puerta." "Solo un minuto."

"Lütfen kapıyı aç." "Bir dakika."

Este aparato puede imprimir sesenta páginas por minuto.

Bu makine dakikada 60 sayfa basabilir.

Un minuto, por favor. Lo llamaré al teléfono.

Bir dakika lütfen. Onu telefona çağıracağım.

Tom cambió de idea en el último minuto.

Tom son anda fikrini değiştirdi.

Siéntate en la butaca y tranquilízate un minuto.

Koltuğa otur ve bir süre sakinleş.

¿Cuántas palabras por minuto eres capaz de leer?

Dakikada kaç kelime okuyabiliyorsun?