Examples of using "Sólo" in a sentence and their turkish translations:
Sadece muz yedim.
Sende kalsın sadece
Sadece bekle.
Sadece bu mu?
Sadece özür dile.
- Sadece Allah bilir.
- Sadece Tanrı bilir.
- O sadece sizin kuruntunuz.
- Bu sadece senin hayal gücün.
Sadece seni korumaya çalışıyorum.
Yüzde 2!
bir saniye ama
- Sadece on beş dakika.
- Yalnızca on beş dakika.
Sadece coşkulu ol.
Sadece bir tane istiyorum.
Sadece burayı imzalayın.
Onlar sadece kıskanç.
Biz sadece şakalaşıyoruz.
Sadece geri gitmek istiyorum.
Sadece çayımız var.
Ben sadece onu biliyorum.
Sadece bakıyorum.
Sadece yardım ediyorum.
Sadece Allah bilir.
Sadece bitireyim.
Sadece rahatlamaya ihtiyacımız vardı.
Sadece pazartesi.
Beklemekten başka bir şey yapamam.
Tom sadece dinledi.
Ben sadece huzur istiyorum.
Ben sadece eğlenmeye çalıştım.
Bir bu eksikti!
Sadece bir şans daha istedim.
Onlar sadece senin için.
Ben sadece size teşekkür etmek istiyorum.
O sadece bir çocuk.
Sadece dahil edilmeni istiyorum.
Bu sadece başlangıç.
Sadece yatmaya gitmek istiyorum.
- Sadece diyorum!
- Ben sadece söylüyorum!
Şimdiye kadar sadece bir taneye sahibim.
Onlara basbayağı bir günah keçisi lazım.
Mektubu sadece o okudu.
Lütfen sadece beni yalnız bırakın.
Sadece zaman öldürüyorum.
Sadece takıma yardım etmek istedim.
onlar için söylenen şeyler:
sadece başlangıcıydı aslında
Sadece Allah bilir.
O sadece bir çocuk.
Ona sadece inanmak zorundasın.
Bana sadece biraz ver.
Sadece su, lütfen.
Sadece emin oluyordum.
Ben sadece TV izliyorum.
Bu sadece bir şakaydı.
- O sadece sizin kuruntunuz.
- Bu sadece senin hayal gücün.
- Ben sadece gelmeni istiyorum.
- Sadece gelmenizi istiyorum.
Sadece emin olmak istiyorum.
Bu sadece bir deyim.
- Sadece iki dolarımız var.
- Bizde sadece iki dolar var.
Sadece biraz daha fazla.
Yap onu.
Sadece biraz bekleyin.
Sadece bir alternatif var.
Bu sadece onun hayal gücü.
Sadece seni düşünüyorum.
Ben sadece üç dolar harcadım.
Sadece bir kahve istedim.
Sadece bir şartım var.
Keşke uçabilsem!
O konuyu sadece Obama biliyordu.
Sadece seni duyuyorum.
Sadece bir söylentiydi.
Bana yalnızca bir dakika ver.
- O sadece bir çocuk.
- Bu sadece bir bebek.
Sadece yarısına ihtiyacım var.
Ben sadece sağlama bağlıyorum.
O sadece bir deneydi.
Sadece biraz daha zamana ihtiyacımız var.
Yalnız değildim.
Tom yalnız çalışıyor muydu?
Sadece Amerikan paralarım var.
Tom sadece Fransızca biliyor.
John oraya yalnız gitti.
Sadece düzyazı okur.
Eve yalnızca kahve içer.
Benim sadece üç dolarım var.
Belki sadece benim.