Translation of "Islam" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Islam" in a sentence and their turkish translations:

El islam es hermoso.

İslam güzeldir.

Tom se convirtió al islam.

Tom islamı seçti.

Que el Islam es algo esperado

İşte bu İslamiyet'te beklenen birşeydir

No es adecuado en el islam

İslamiyet'de uygun değildir

Hoy, aunque es contra el Islam,

Günümüzde ise İslamiyet'e aykırı olmasına rağmen

Sami empezó a estudiar el Islam.

- Sami, İslam okumaya başladı.
- Sami İslami eğitim almaya başladı.

No europeos que realmente contaminan el Islam

gerçekten İslamiyeti kirleten Avrupalılar değil

Este comportamiento está prohibido por el Islam

İslamiyet'e göre haram olan bu davranış

Según el Islam, después de los muertos

İslamiyet'e göre ölünün arkasından

No existe tal práctica en el Islam

İslamiyet'te böyle bir uygulama yoktur

Y no se menciona en el Islam

ve İslamiyette buna yer verilmediğidir

El seguidor del Islam se llama musulmán.

İslama uyan bir kişi bir müslüman olarak bilinir.

Como la mano de Fátima en el islam

Bize İslamda Fatima'nın elini gösteriyor.

¿De dónde salió el hermoso comportamiento del Islam?

nerede kaldı Müslümanlığın güzel davranışı?

Deja de tergiversar el Islam al mundo ahora

İslamiyeti artık dünyaya yanlış tanıtmaktan vazgeçin

En el Islam no hay tumbas de piedra

İslamiyet'te mezar taşı yoktur

- Sami va a hablar contigo sobre su conversión al Islam.
- Sami va a hablar con vosotros sobre su conversión al Islam.
- Sami va a hablar con vosotras sobre su conversión al Islam.
- Sami va a hablar con usted sobre su conversión al Islam.
- Sami va a hablar con ustedes sobre su conversión al Islam.

Sami sizlere Müslüman oluşundan bahsedecek.

¿Pero no era la tolerancia del Islam una religión?

fakat İslamiyet hoşgörü dini değil miydi?

Según el Islam, según las reglas establecidas por Allah.

İslamiyete göre Allah'ın koyduğu kurallara göre

Este es un evento confundido con el Islam nuevamente

Yine İslamiyetle karıştırılan bir olaydır bu

Después de la aceptación del Islam por los turcos

İslamiyetin Türkler tarafından kabulünden sonra

Twitter está entre los más grandes enemigos del Islam.

Twitter İslâm'ın en büyük düşmanları arasındadır.

El Cristianismo y el Islam son dos religiones diferentes.

Hıristiyanlık ve İslam, iki farklı dindir.

Antes de su conversión al islam, Sami era cristiano.

Sami İslam'a geçmeden önce Hristiyan'dı.

También dijo, y cito, "Creo que el Islam nos odia".

Aynı zamanda "Bence İslam bizden nefret ediyor." demişti.

Basado en los discursos de los imanes prominentes del Islam

İslamiyetin öne gelen imamlarının söylemlerinden yola çıkılarak

En realidad, no tiene nada que ver con el Islam

aslında İslamiyetle uzaktan yakından alakası yoktur

Según el Islam, enseñar a Mevlüt después de la muerte

İslamiyetin göre ölünün arkasından mevlüt okutmak

Pero esta situación fue nuevamente sintetizada con el Islam y

Fakat bu durum yine İslamiyetle sentezleştirilip

Esto es completamente el reflejo del chamanismo en el Islam.

Tamamen Şamanizm'in yine İslamiyet'e yansımasıdır bu

Puede haber algunos que asocian esta situación con el Islam.

Bu durumu İslamiyetle bağdaştıranlar olabilir aranızda

Los cementerios son según el Islam solo para recordar la muerte

mezarlıklar İslamiyet'e göre sadece ölümü hatırlamak için vardır

El Islam surgió en la Península Arábiga en el siglo VII.

İslam yedinci asırda Arap Yarımadasında doğdu.

¿Has visto? ¡Este es el Islam que nos han dicho durante años!

gördünüz mü? Bize yıllardır anlatılan İslamiyet bu!

Según el Islam, algún tiempo después de que los muertos fueron enterrados

İslamiyet'e göre ölüler gömüldükten bir süre sonra

En el Islam, no hay superioridad de los blancos sobre los negros.

İslam'da beyazın siyaha üstünlüğü yoktur.

El campo de batalla en Ain Jalut preservaron el islam de la destrucción.

Ayn Calut'ta İslamı yok olmaktan kurtaran adamlar.

Las tres grandes religiones monoteístas son el cristianismo, el islam y el judaísmo.

İslam, Musevilik ve Hristiyanlık üç büyük tek tanrılı dindir.

Las tres religiones monoteístas principales son el cristianismo, el Islam y el judaísmo.

İslam, Musevilik ve Hristiyanlık üç büyük tek tanrılı dindir.

Las tres grandes religiones monoteístas son el islam, el judaísmo y el cristianismo.

İslam, Musevilik ve Hristiyanlık üç büyük tek tanrılı dindir.

Muchas personas no han visto la diferencia entre el Islam y la cultura árabe.

Bir çok kişi İslamiyet ile Arap kültürü arasında ki farkı görememiştir

No hay nada que asociar con el Islam cuando las mujeres no se cuentan

kadınların sayılmamasının İslamiyetle bağdaştırılacak hiçbir tarafı yoktur

Los pueblos árabes vivían dispersos en la Península Arábiga antes del advenimiento del Islam.

Araplar, İslam'ın doğumdan önce Arap yarımadasının genelinde yaşadılar.

Las tres religiones monoteístas más importantes son el islam, el judaísmo y el cristianismo.

Tek tanrılı dinlerin en önemli üçü İslam, Yahudilik ve Hristiyanlıktır.

“Oh, Islam!!!” gritó el tres veces y cargó contra la línea enemiga con su séquito personal.

"EY,ISLAM!!!" diye 3 kere bağırdı ve adamlarıyla birlikte düşman hattına saldırdı.

El islam llegó por primera vez a China más o menos a mitad del siglo VII.

İslam Çin'e ilk olarak 7nci yüzyılın ortalarında ulaştı.

La relación entre el Islam y Occidente incluye siglos de coexistencia y cooperación, pero también conflictos y guerras religiosas.

İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.

Sé, también, que el islam ha formado siempre parte de la historia de Estados Unidos. La primera nación que reconoció a mi país fue Marruecos.

Ben de İslam'ın her zaman ABD'nin hikayesinin bir parçası olduğunu biliyorum. Ülkemi tanıyan ilk ulus Fas'tı.

Vine aquí a buscar un nuevo comienzo para Estados Unidos y musulmanes alrededor del mundo, que se base en intereses mutuos y el respeto mutuo; y que se base en el hecho de que Estados Unidos y el Islam no se excluyen mutuamente y no es necesario que compitan. Por el contrario: coinciden en parte y tienen principios comunes, principios de justicia, progreso, tolerancia y la dignidad de todos los seres humanos.

Ben buraya dünyada Birleşik Devletler ve Müslümanlar arasında yeni bir başlangıç noktası aramak için geldim; biri karşılıklı ilgi ve karşılıklı saygıya dayalı; biri Amerika ve Müslümanın münhasır olmadığı ve rekabet içinde olması gerekmeyen gerçeğine dayalı.Bunun yerine onlar örtüşürler ve ortak prensipleri paylaşırlar - adalet ve ilerleme prensipleri tüm insanların hoşgörü ve haysiyeti.