Translation of "Honor" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Honor" in a sentence and their turkish translations:

- Fue un honor.
- Era un honor.

Bu bir onurdu.

Un código de honor.

bağlı adamlar seçtiler .

- Es un honor trabajar con ellos.
- Es un honor trabajar con ellas.

Onlarla birlikte çalışmaktan onur duyuyorum.

Sería un honor para mí.

Onur duyardım.

No hay honor entre ladrones.

Hırsızlarda hiç onur yoktur.

- Sin honor la victoria es por gusto.
- Sin honor la victoria es en vano.

Onur olmadan, zaferin içi boştur.

- Un gusto, un honor. - Mucho gusto.

Şeref duydum. ESKİ SAVUNMA BAKANI ESKİ ULUSAL KURTULUŞ HAREKETİ ÜYESİ

Es un honor trabajar con Tom.

Tom'la çalışmaktan onur duyuyorum.

Mary es la dama de honor.

Mary nedimedir.

Es un gran honor poder conocerlo.

Sizinle tanışabilmek büyük bir onur.

Es un honor para mí conocerlo.

Sizinle tanışmaktan onur duydum.

Estar ocupados es una medalla de honor,

Meşguliyet bir onur nişanı olmuş

No he tenido el honor de conocerlo.

Onunla tanışmak şerefine nail olmadım.

Pensé que eras un hombre de honor.

Senin onurlu bir adam olduğunu sandım.

Te doy mi gran palabra de honor.

Sana yüce şeref sözümü veriyorum.

- Tienes que elegir entre el honor y la muerte.
- Tenés que elegir entre el honor y la muerte.

Sen onur ve ölüm arasında seçim yapmak zorundasın.

E incluso pagamos por el honor de hacerlo.

DNA toplama tekniklerine ihtiyacınız olmayabilir.

Ella fue dama de honor en la boda.

O, düğünde bir nedimeydi.

Él valora el honor sobre cualquier otra cosa.

O, onura her şeyden daha çok değer verir.

Sacrificaron un cabra en honor a los dioses.

Onlar tanrılara kurban olarak bir keçi öldürdüler.

El monumento se erigió en honor al eminente filósofo.

Anıt seçkin filozof onuruna dikilmiştir.

Tom debe elegir entre el honor y la muerte.

Tom şeref ve ölüm arasında seçim yapmalı.

Se erigió un inmenso monumento en honor al eminente filósofo.

Büyük filozofun şerefine muazzam bir anıt dikildi.

Se organizó un encuentro de despedida en honor del señor Jones.

Bir veda toplantısı, Bay Jones'un şerefinde düzenlendi.

Los franceses no eran simplemente extranjeros arrogantes que pisoteaban su honor nacional,

Fransızlar sadece milli onurlarını kirleten yabancılar değillerdi

El honor no tiene que ser ganado; sólo se debe no perder.

Onur kazanılmamalı; o sadece kaybedilmemeli.

En la ceremonia de inauguración se descubrió una placa en honor al fundador.

Açılış töreninde kurucunun şerefine bir plaket verildi.

Gritó: "¡Los cobardes morirán en Siberia, los valientes morirán en el campo del honor!"

bağırarak, "Sibirya'da korkaklar ölecek, cesurlar onur tarlasında ölecek!"

“El mariscal ha muerto esta mañana por las heridas que recibió en el campo de honor.

“Mareşal bu sabah namus sahasında aldığı yaralardan öldü.

Más tarde le dio al Tercer Cuerpo el honor de ser las primeras tropas en entrar en Berlín.

Daha sonra Üçüncü Kolordu'ya Berlin'e giren ilk birlikler olma şerefini verdi.

Durante la Edad Media, el honor era fundamental en la vida de un hombre libre y de un cristiano.

Orta Çağ'da onur, özgür insanların ve de Hristiyanların hayatının temelini oluşturuyordu.

La primera rueda de la fortuna del mundo fue construida en Chicago. Fue llamada en honor a su constructor, George Washington Gale Ferris Jr.

İngilizcesi "Ferris wheel" olan dünyanın ilk dönme dolabı Şikago'da yapıldı. Adını onu yapan George Washington Gale Ferris Jr.'dan almıştır.